| Konu: | 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 34 |
| Tarih: | 11.12.2011 |
CHP GRUBU ADINA VAHAP SEÇER (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının 2012 bütçesi hakkında Grubum Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlarım, her yönüyle önemli bir sektörü, onun bağlı olduğu bir bakanlığı konuşacağız; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Türkiye'de 74 milyon insanın sağlıklı beslenmesini ilgilendiren bir bakanlık, bitkisel üretimi ilgilendiren bir bakanlık, hayvansal üretimi ilgilendiren bir bakanlık.
Ülkeye sağladığı ekonomik katkı, gayrisafi millî hasılaya sağladığı katkı, Türkiye'nin sosyal meselelerini, işsizlik gerekçeli ya da işsizlik kaynaklı sosyal meselelerini önlemeye sağladığı katkıları düşünürsek, bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında çok önemli bir bakanlığı konuşuyoruz. Bütün bu saydığım konuları sevk ve idare eden bir bakanlık.
Türkiye'de istihdamın yaklaşık olarak yüzde 25'i tarım sektöründe çalışan insanlardan oluşuyor yani tarım sektörünün istihdamdaki payı yüzde 25. Bu çok önemli bir rakam. Gelişmiş ülkelerle mukayese edelim: Geçtiğimiz perşembe günü bütçe sunuş konuşmasında Sayın Maliye Bakanı bu konunun önemine işaret etti. Amerika Birleşik Devletleri'nde tarımın istihdamdaki payı yüzde 1,6; Avro Bölgesi'nde, Avrupa Birliği ülkelerinde 3,6; OECD ülkelerinde 5,1 ama Türkiye'de yüzde 25. Tabii, bu bir çelişki, bu bir paradoks. Türkiye gelişiyor. Türkiye, dünyanın 17'nci büyük ekonomisi ama istihdamda tarımın payı yüzde 25. Sayın Maliye Bakanı diyor ki: "Bu, bir gizli işsizliğin işaretidir." ve AKP Hükûmetinin, hükûmetlerinin en başarısız olduğu konulardan birinin işsizlik olduğunu söylüyor. İşte tarım, Türkiye'nin son dokuz yıllık AKP hükûmetlerinin bu ayıbını örten bir sektördür. Çünkü Türkiye'de işsizliği absorbe eden, işsizliğin hızlı şekilde artmasına engel olan en önemli sektörlerin başında gelir.
Sayın Bakan her konuşmasında tarımın bir iktisadi sektör olarak algılanmasını ifade eder, buna inandığını söyler ama bakın görüyoruz ki tarımın sosyal yönü var.
Bunları niye anlattım? Demek ki, şartlar ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti hükûmetlerinin bu sektöre destek vermesi gerekiyor. Bu sektöre cimri davranmaması gerekiyor, bonkör davranması gerekiyor. Hükûmet yetkilileri beyanatlarında ya da burada sayın, değerli AKP milletvekilleri tarımla ilgi söz aldıklarında bu dokuz yıllık AKP hükûmetleri süreci boyunca tarımın önemli merhaleler kat ettiğinden bahsederler. Bunları rakamlarla açıklamaya çalışırlar. Bu süreç içerisinde üretimi artan tarım ürünlerinden sürekli bahsederler. Eğer konuşma yaptığı dönem içerisinde, yıl içerisinde örneğin, Türkiye'de mısır üretimi artmışsa Türkiye'de mısır üretiminden bahsedilir ya da narenciye üretimi artmışsa narenciye üretiminden bahsedilir, çeltik üretimi artmışsa çeltik üretiminden bahsedilir. Ama hiçbir hatip bu kürsüden hitap eden, Türkiye'de bu süreç içerisinde üretimden, üretim kaybına uğrayan ürünlerden bahsetmez. Örneğin, daha geçtiğimiz yıla kadar Türkiye, pamuk ithal eden bir ülkeydi. AKP iktidarlarından önce net pamuk ihraç eden bir ülkeyken Türkiye, yılda 750 bin ton ile 1 milyon ton arasında elyaf pamuk ithal eder oldu. Şimdi, geçtiğimiz yıl içerisinde bazı önlemler alındı. Yeni uygulamaya konulan havza bazlı üretim ve destekleme modeli ya da projesi kapsamında yağlı tohumlara fark ödemesi ya da prim desteği artırıldı. Bu sefer de şimdi, üretim arttı, pamuk üretimi arttı, üretici inim inim inliyor, "Aman, pamuk fiyatları düştü, pamukları satamıyoruz?"
Şunu anlatmaya çalışıyorum: Türkiye'de geçici, günlük, palyatif tedbirlerle dokuz yıldır tarım politikaları yapılıyor. İstikrarlı, orta ya da uzun vadeli projeler kapsamında adım adım, merhale merhale, ayakları yere basan bir tarım politikası uygulayamıyoruz. İşte, Sayın Bakan burada, hayvancılıkta kriz oldu, "Haydi, kesenin ağzını açalım?" Bakın, 4,5 milyar lira sıfır faizli hayvancılık kredisi verildi. İnanın bu para çarçur oldu. Hayvancılıkla alakası olmayan işletmeler bu parayı aldılar, hayvancılık yapıyorlar. Yarın "İflas ettik." diyecekler, bu paraların da, bu kredilerin de geri dönüşümü olmayacak. Bu politikalardan vazgeçmek zorundayız.
Bakın, dokuz yıl önce, şuna bakmak lazım: Üretici neyden şikâyet ediyordu, üretici ne söylüyordu, üretici niçin bağırıyordu. Bugün, üretici aynı şikâyetleri yapıyor mu, ona bakmak lazım. Rakamlarla oynayabilirsiniz, rakamlara takla attırabilirsiniz, illüzyon yapabilirsiniz, yalan yanlış şeyler söyleyebilirsiniz. Dokuz yıl önce, üretici, girdi maliyetlerinden şikâyet ediyor muydu? Ediyordu. "Mazot pahalı." diyor muydu? Diyordu. "Gübre pahalı." diyor muydu? Diyordu. Tohum, "Dolar ödüyoruz, ithalat yapıyoruz, döviz veriyoruz, yüksek miktarlara, yüksek paralara tohum ithal ediyoruz." diyordu. Diyor muydu? Diyordu. Bugün, bunları tekrar söylüyor mu? "Elektrik pahalı." diyordu. Bugün, yine, elektrik pahalı demiyor mu? Diyor. Bunu Sayın Bakan da kabul ediyor. Bakın, Manisa'da bir toplantıda, Türkiye Ziraat Odaları kurumunun bir toplantısında diyor ki: "Sera ve hayvancılıkta kullanılan elektriğin kilovat saati 31,5 kuruş, konutlardan 8,5 kuruş, yüksek maliyet var." Sayın Bakan söylüyor bunu. Hayvancılık ve seralardaki elektrik kullanımının ticarethane gibi fiyatlandırıldığını, bunun bir üretim faaliyeti olduğunu, ticarethane gibi değerlendirilmemesi gerektiğini söylüyor. Şimdi, Sayın Bakana "Günaydın" demek lazım. 2005 yılından beri Tarım Bakanlığı yapıyor Sayın Eker. Bugüne kadar bunları bilmiyor muydunuz? Biliyorsunuz da bu konuda niçin önlem almadınız? Ya vizyon eksikliğiniz var ya görevinizi yapmıyorsunuz, o zaman o koltukta oturmayacaksınız. Bakın, sektör can çekişiyor. Biz çıktık seçimlerde dedik ki arkadaşım: "Mazottan ÖTV'yi kaldıracağız." Rafineri çıkışı 1 liraysa mazot 3 liraya satılıyor. Bizim orada bir söz vardır: Ne umarsın bacından, bacın ölmüş acından. Şimdi, çiftçi zaten feryat ediyor. Dünyanın neresine giderseniz gidin, hangi sanayisi gelişmiş ülkeye giderseniz gidin orada çiftçi desteklenir. Eğer devlet marifetiyle çiftçi desteklenmezse çiftçi üretim yapamaz, çünkü girdi maliyetleri dünyanın her tarafından yüksektir, devlet tarafından sübvanse edilir. Gübre kullanıyorsunuz, amonyaktır gübre, fosfattır gübre, nitrattır gübre, enerjidir, doğal gazdır, elektriktir bunların üretiminde. Bunlar üretimde önemli maliyetlere sahip girdilerdir. Dolayısıyla devlet elini cebine atmazsa, çiftçiye destek olmazsa dünyanın neresine giderseniz gidin çiftçi üretim yapamaz. İşte Türkiye'de siz çiftçiye günlük politikalarla yaklaşırsanız: "Aman canım, geçen yıl 6 milyar lira destek verdik, bu sene de 7 milyar lira veririz." Dökme suyla değirmen dönmez.
Bakın, az önce arkadaşlarım da söyledi, burada Sayın Bakan her konuşmasında bunu da söyler: "Yüce Parlamento AKP hükümetleri döneminde on iki tane temel kanuna imza attı." Gayet güzel ama uygulamada var mı? Kâğıt üzerinde yapıyoruz, yüce Parlamentoya geliyor "Kabul edenler... Etmeyenler. Edildi." Peki, uygulamada, fiiliyatta bu kanunlar, ilgili hükümleri hayata geçiriliyor mu? Hayır. Orada yapmışız, Tarım Kanunu'nu yapmışız, demişiz ki: "Türkiye'nin gayrisafi millî hasılası neyse en az onun yüzde 1 'ini o yıl için merkezî bütçeden tarıma destek vermek zorundayız." Bunu yapabiliyor muyuz? Yapamıyoruz. Geçen yıl Türkiye'nin gayrisafi millî hasılası 738 milyar dolardı, TL olarak, bu yaklaşık olarak 1,2 trilyon lira yapar, bunun yüzde 1'i 12 milyar liradır. Sayın Bakanın sunum konuşmasına bakın; 2010 yılı için tarıma merkezî bütçeden ayrılan pay 7 milyar liradır. Aradaki fark 5 milyar lira. Kanunu kim çıkarttı? AKP. Uygulamayan kim? AKP. Ee, şimdi bu oldu mu? Nasıl tarımı geliştireceğiz, nasıl kalkındıracağız? Vazgeçtik, tarımı kalkındırmayalım. Az önce söyledim; işsizliği absorbe ediyor, sosyal sorunların çıkmasına katkı sunuyor? Ee, gelin bu sektöre elverin canım bu kadar hizmet ediyor bu topluma. 74 milyon insanı doyuruyor; sağlıklı jenerasyonların, kuşakların yaşaması için, beslenmesi için üretim yapılıyor. Ama bakıyorsunuz diğer yandan, diğer sektörlere bonkör davranılabiliyor. Bakın, 2008 krizinde sadece tarım bütçesinden kesinti yapıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Seçer.
VAHAP SEÇER (Devamla) - Sanayi sektörüne, hizmet sektörüne, inşaat sektörüne o kriz döneminde gerekli katkılar yapıldı, tarım sektörüne yapılmadı.
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Seçer.
VAHAP SEÇER (Devamla) - Yapılmadığı gibi hakkı olan destekleme miktarından da yüzde 10 kesinti yapıldı.
BAŞKAN - Sayın Seçer, lütfen?
VAHAP SEÇER (Devamla) - Şunu söylemek istiyorum son olarak: Bu anlayışla, tarım sektöründe bu politikalarla bir arpa boyu yol alamayız. Bunlar kandırmacalardır, günübirlik politikalardır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Seçer, lütfen yerinize geçiniz.