GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu:
Yasama Yılı:4
Birleşim:9
Tarih:21.10.2025

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Genel Başkan Yardımcımız Sayın Büyükelçi Namık Tan Cumhuriyet Halk Partisi olarak tezkereye ret kararımızı ayrıntılı olarak aktardı. Benim söz alma maksadım ise Türkiye'nin hayati çıkarları söz konusu olduğunda savunma, güvenlik politikalarında, dış politikada bu iktidarın içine düştüğü derin samimiyetsizliğe dikkatinizi çekmek.

Evet, bu tezkerede "DEAŞ yani IŞİD'le mücadele" diyor, iyi ama bu iktidarın IŞİD'le mücadelesinin kendinde samimiyet yok ki. IŞİD en kanlı katliamları bu ülkede sizin döneminizde yaptı, kevgire döndürdüğünüz sınırlarımızdan elini kolunu sallayarak girerek yaptı. Reyhanlı'da 53 vatandaşımız, Diyarbakır'da HDP mitinginde 5 yurttaşımız, Suruç katliamında 33 gencimiz, gar katliamında 103 canımız, Sultanahmet saldırısında 12, Atatürk Havalimanı saldırısında 45 can, Gaziantep Şahinbey'de 59, Reina saldırısında 39 can; bildiğimiz, bilmediğimiz onlarca, belki yüzlerce eylem, saldırı. Ne yaptınız bunları önlemek için? Meclis tutanakları ortada, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak "Terör saldırılarına zemin oluşturan yanlış politikaların tespit edilmesi ve terör saldırılarının önlenememesinin nedenlerini araştıralım." diye önerge verdik, henüz ortak değildiniz, MHP de "İhmaller araştırılmalı." önergesi verdi, HDP de aynı şekilde Gaziantep'te IŞİD'in bütün faaliyetlerinin açığa çıkarılması amacıyla önerge sundu; hepsi ama hepsi AKP'nin oylarıyla reddedildi. Hangi mücadeleden bahsediyorsunuz siz? Avrupa'daki IŞİD saldırılarında faillerin Türkiye üzerinden geçiş yaptıkları ortaya çıkmadı mı, Afganistan ve Pakistan'daki IŞİD örgütlenmesinin Türkiye'yi üs olarak kullandığı belgelenmedi mi; hangi mücadele? Neymiş? İçişleri Bakanlığı operasyon yapıyormuş, IŞİD'ciler yakalanıyormuş. İyi de bu yakalananlar nasıl girebildi bu ülkeye, sizin hiç mi sorumluluğunuz yok? İşte, daha yeni, 14 kişilik IŞİD'li bir aile iki gün boyunca Ankara'nın göbeğinde yürüyerek, parklarda yatarak Demetevler'den AŞTİ'ye geldi; Mersin'e kaçırdıkları aracın gariban şoförünü öldürdüler, sonra da ellerini kollarını sallayarak Suriye'ye kaçmadılar mı? Osman Kavala, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince tutukluluğunun hak ihlali kararına rağmen sekiz yıldır Silivri'de zindanda. Yan hücresinde yatan, kırk altışar kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almış IŞİD'ciler tahliye edilmediler mi? Vatandaşlık alan IŞİD'liler; Göç İdaresince geçici koruma altındayken sahte pasaportla yurt dışına gidip gelen IŞİD'liler; Antep'imizi, Kilis'imizi işgal planlayan IŞİD'liler; Türkiye'nin kentlerine emir olarak atanan IŞİD'liler... 2012'den beri elinizde bu tezkere var, yetki var, vardı da ne yaptınız? Hangi mücadeleden bahsediyorsunuz siz?

Değerli milletvekilleri, sınırımızın ötesine geçmeden önce içimizdeki IŞİD'le mücadele etmek şarttır. Samimiyseniz, ülkemizdeki radikalleşmeye karşı, IŞİD'i ve onu yaratan koşullara karşı güçlü bir program ortaya koyun; biz de tebrik edelim, "İyi yaptınız." diyelim. Yoksa göstermelik tezkerelerle bu mücadele yürümez, yürümüyor.

Sayın milletvekilleri, tezkerede bir de PKK-PYD/YPG tehdidinden bahsediliyor. Ülkemize, ulusal güvenliğimize tehdit oluşturmaya devam ettiklerinden bahsedilmekte. İyi ama bu sözlerle, tezkeredeki bu ifadelerle iktidarın sözcülerinin icraatları arasında 180 derece fark var. Önce Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler başlattı, arkasından Cumhurbaşkanı Erdoğan; hepsi koro hâlinde "Suriye Demokratik Güçleri" diyor. SDG kim peki? PYD ve YPG'ye Amerikalıların koyduğu isim. Peki, ne oldu da şimdi birden SDG'ci oldunuz? İşinize gelince adı Suriye Demokratik Güçleri ama Meclise tezkere gönderirken PKK-PYD/YPG.

Gittiniz Washington'a meşruiyet almaya, Trump'ın karşısına oturdunuz; PKK-PYD/YPG hiç aklınıza gelmedi, konusu dahi geçmedi. Daha muhabirler sormadan Trump'a milyarlık jestlerinizi, Patrikhanenin taleplerini, Halkbank pazarlıklarını gündem diye açıklarsınız ama bugün önümüze millî güvenliğimiz için tehdit diye getirdiğiniz bu konuları hiç açmadınız, açmazsanız, açamazsınız. Az önce bir sayın milletvekili söylüyordu "Kükremiş aslan gibiyiz." diye. Evet, sınırdan yurda girince öylesiniz ama Beyaz Saray'da dut yemiş bülbülsünüz. Diyorum ya, nereden baksanız samimiyetsizlik, nereden baksanız çelişki akıyor bu tezkerede. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, bugün yetki isteyen iktidarın şu soruları da yanıtlamak Türk milletine karşı borcudur: Elinizde yıllardır bu tezkere var, askerlerimiz bu yetkiyle Suriye'de. Beş yıl önce İdlib'de 33 askerimiz Rusya ve Esad tarafından şehit edildi. Niçin hesap sormadınız? Bir kuru özür dahi almadınız, alamadınız; tam tersine, Türkiye Cumhuriyeti'nin onurunun Kremlin'de kapı önünde istiskal edilmesini dahi sineye çektiniz. Her getirdiğiniz tezkerede "Kitlesel göçe karşı güvenlik sağlayacağız." diyorsunuz ama aslında sizin sağladınız güvenlik milletimizin değil, Avrupa'nın güvenliği. 5 milyon Suriyeli girdi, El Kaide'cisi, IŞİD'cisi, Nusra'cısı, tüm eli kanlı örgütler girdi, önlemek için ne yaptınız? Hepsine göz yumdunuz. O yüzden, şimdi, yeni yetki isterken önce bu Gazi Mecliste millete hesap vermeniz gerekiyor. Bu yetkiyle yıllardır ne yaptınız? "Sen kararı al, ben gerisini bilirim." diye şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanı belirleyecek, askerimizi göndereceksiniz ama gelip millete doğru mu yaptık, eğri mi yaptık, hesap vermek yok; muhalefete bilgi vermek, görüş almak yok. İster Suriye olsun ister Lübnan, Somali, Libya; aldığınız yetkilerinin hesabını burada vermezseniz, bunun adı gerçek demokrasi olmaz değerli arkadaşlarım.

Sayın milletvekilleri, PKK terör örgütü ve hapisteki lideri "Kendimizi feshediyoruz." dedi, "Kuzey Irak'ta silah yakıyoruz." dediler. Tarihî bir umut doğdu. Bunun üzerine Mecliste bir komisyon kuruldu. Evet, terör meselesinin bitmesi, evet, toplumsal kardeşliğin sağlanması, bir bütün olarak gördüğümüz, demokrasimizin güçlenmesi için taşın altına biz de elimizi koyduk.

Sayın milletvekilleri, Mecliste komisyon var ama ülkede demokrasi yok. Mecliste komisyon kurduk, ismi "Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu". "Terör bitecek, toplumsal barış sağlanacak." diyoruz. Ama bakın, bir yanda demokrasi komisyonu kuruluyor, diğer yanda, ülkenin dört bir yanında demokrasiye hayat veren damarlar birer birer kesiliyor.

Demokrasi, millet iradesinin güvende olmasıdır; demokrasi, hukukun üstünlüğüdür; demokrasi, ifade ve basın özgürlüğüdür. Bizim büyükşehir belediye başkanlarımızı, il belediye başkanlarımızı, ilçe belediye başkanlarımızı, bürokratları, şafak operasyonlarıyla, yargıyı araç olarak kullanarak gözaltına alıp tutuklayacaksınız, ipe sapa gelmez iftiralarla aylarca hukuksuzca zindanda tutacaksınız, sonra da "demokrasi" diyeceksiniz, "kardeşlik" diyeceksiniz, yok böyle bir şey. 15,5 milyon yurttaşın Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu zindandayken Murat Çalık, Ayşe Barım ve daha yüzlerce hasta mahkûm ağır sağlık sorunlarına rağmen tutsakken hangi demokrasi?

Bugün Dünya Gazeteciler Günü. Sadece görevlerini yaptılar, halkın haber alma hakkı için gazetecilik yaptılar diye gazeteciler zindanda. Sonra "kardeşlik" de, "dayanışma" de, yok böyle bir şey. Eğer gerçekten demokrasi adına bir adım atmak istiyorsak öncelikle tutuklu gazetecilerin, belediye başkanlarımızın, hak savunucularının ve tüm siyasi tutukluların derhâl serbest bırakılmasıyla işe başlamalıyız.

Sayın milletvekilleri, evet, biz kahraman ordumuzla, polisimizle gurur duyuyoruz, onlar sayesinde başımızı yastığa rahat koyuyoruz. Dünyanın dört bir yanındaki barış operasyonlarında başarılarıyla göğsümüzü kabartıyorlar ama hatırlatmak isterim ki bir ülkenin dünyadaki gücü sadece ordusunun büyüklüğüyle, kaç ülkeye ne kadar asker gönderdiğiyle ölçülemez. Bunun yanına demokrasimizin gücünü, hukukun, adaletin gücünü, özgür düşüncenin, hür rekabetin, hakça paylaşımın gücünü koymadığımız sürece dünyada gerçekten saygın bir yere erişemeyiz.

Sayın milletvekilleri, Suriye'nin geleceği hem ülkemiz hem bölge için önemlidir. Suriye'nin bölgemizde istikrarsızlık kaynağı olmaması, ülkesinde kapsayıcı olması, ülkede yaşayan Araplar, Kürtler, Sünniler, Aleviler, Dürziler ve diğer toplulukların tümünün hükûmeti olması, hiç kimsenin dışlanmaması önemlidir. Yine, Suriye'de temel insan hak ve özgürlüklerinin korunması için Şam yönetimi teşvik edilmelidir, desteklenmelidir ama bunları yaparken geçmişte Irak'ta, Mısır'da ve yine Suriye'de düştüğümüz ve bedelini yurttaşlarımızın canıyla kanıyla, toplumsal huzurumuzla ödemek zorunda kaldığımız hatalara düşmemeliyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) - Tamamlıyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) - Komşularımızın iç işlerine müdahale eden bir görüntüden mutlaka sakınmalıyız. Bu bağlamda hafta sonu canımız, en yakınımız KKTC halkının verdiği mesaj tarihî önemdedir. Kıbrıs Türk'ü KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde popçusu, topçusu ile Bakanları ile cübbelisi ile adaya âdeta çıkarma yapan tehdit üste tehdit savuran AKP'ye tarihî bir ders vermiştir. Hiç umudumuz yok ama iktidarın sadece Kıbrıs'a bakarken değil başta Suriye olmak üzere bölgemize bakarken bu sonuçtan gerekli dersleri çıkarmasını temenni ederiz ama kimse merak etmesin çok yakında milletimiz bu basiretsiz, beceriksiz iktidardan bizleri kurtaracak. Kuracağımız halkın iktidarında demokrasinin, adaletin, özgürlüklerin hâkim olduğu bir Türkiye'yi birlikte inşa edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar) Hem milletimizin çıkarlarını sonuna kadar savunacak hem de bölgemizde kardeşlik ve barış ortamını birlikte kuracağız.

Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)