GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu:
Yasama Yılı:4
Birleşim:9
Tarih:21.10.2025

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde bir seçim yapıldı ve bu seçim sonucunda da Sayın Tufan Erhürman Cumhurbaşkanı olarak seçildi. Seçimler oradaki Kıbrıs halkının hür iradesiyle yapıldı ama nedense Türkiye'deki Hükûmet buraya müdahale etmeye çalıştı; burada Ersin Tatar desteklendi, burada cübbelisi cübbesizi, sazını alan sözünü alan veya birbirlerini gördüklerinde "Ona yumruk atacağım." diyenler birlikte oldular fakat orada Ersin Tatar kaybetti. Niçin kaybetti? Çünkü burada bir taraf tutulduğu için. Orada hem Ersin Tatar'ı destekleyenler hem bağımsız cumhurbaşkanı adaylarını destekleyenler hem de Tufan Bey'i destekleyenler Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin vatandaşlarıydılar. Biz buralarda tarafsız olmalıyız. Orası Kıbrıs, kesinlikle kumarhanelerle anılan bir yer değil; tarihî mekanlarıyla, Piyale Paşa'sıyla, Rauf Denktaş'ıyla, Fazıl Küçük'üyle, Millî Mukavemet Teşkilatının üyeleriyle, kahramanlarla ve aynı zamanda, turizmiyle, turizmiyle beraber de tarımıyla, narenciyesiyle anılan bir yer olmalıdır. Türkiye bu noktada şunu yapmalıdır, daha doğrusu Hükûmet şunu yapmalıdır: Elli yıl oldu 20 Temmuz 1974 Barış Harekâtı'nı yapmamız, 1960'a kadar İngilizlerin sömürgesi olan bir yer, 1960'tan sonra orada Rumların yapmış olduğu taşkınlıklar, ardından da Türkiye'nin hazırlığı; 20 Temmuz 1974'te de "Bir dakika!" dememiz, ardından da daha sonra Rauf Denktaş'ın ilk Cumhurbaşkanlığını yaptığı bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin kurulması; kırk iki yıl geçti. Bu kırk iki yıl içerisinde bir yandan Kıbrıs'taki insanlar olgunlaştılar, demokrasisinde olgunlaştılar, aidiyet duygularında olgunlaştılar. O zaman ne yapmak lazım? Buranın Türk cumhuriyetlerine, Türki cumhuriyetlere veya en azından dünyadaki herhangi bir İslam ülkesine, İslam İş Birliği Örgütü'ne mensup olan 57 İslam ülkesine, Arap ülkelerine veyahut da Güney Amerika ülkelerinden bir tanesine tanıtmış olmamız lazımdı. Niye tanımadılar bu insanlar, bunlara bakmamız lazım. Bir diğer yandan, Kıbrıs'ın stratejik bir yer olduğunu unutmamamız gerekiyor çünkü burası yüzen bir uçak gemisi değildir, sabit bir uçak gemisidir, stratejik topraklardır; buraya hâkim olanlar aynı zamanda Afrika'yı, aynı zamanda Avrupa'yı, aynı zamanda da Asya'yı kontrol edebilecek bir güce sahip olurlar. O nedenle, bu stratejik iklimde, gelin, hep beraber "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni dünyaya nasıl tanıtabiliriz?"in çalışmasını ve çabasını gösterelim. Aksi takdirde "Ben şunu tutarım, siz de şunu tutarsınız." derseniz Kıbrıs'a zarar vermiş olursunuz. Türkiye'deki hastalıklı yapının oraya sirayet ettiğini görüyoruz; bu bir sakil mantıktır, bu sakil mantığı da yani bu yanlış mantığı da ortadan kaldırmamız gerekmektedir. Ben Kıbrıs'ta yeni Cumhurbaşkanı olan kişinin, yine aynı şekilde geçmişte Kıbrıs'a hizmet eden Ersin Tatarlarla beraber ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Parlamentosuyla birlikte Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni bütün dünyaya tanıtabilecek bir iklimi oluşturabilecekleri inancı içerisinde kendisini kutluyorum ve güzel ve hayırlı hizmetler yapmalarını temenni ediyorum.

Değerli milletvekilleri, şimdi, burada, bir konu da Gazze'deki anlaşma, ateşkes anlaşması; bu ateşkes antlaşması şeklî bir anlaşma arkadaşlar. Evet, doğrudur, oradaki insanların birazcık ona ihtiyaçları vardı, bir dilim ekmeğe, bir damla suya ihtiyaçları vardı; Türkiye ve çeşitli ülkeler, Katar devreye girdi, Mısır devreye girdi; daha doğrusu Amerika Birleşik Devletleri'nin karizması çizilmeye başladığı için, İsrail'in gerçek yüzünü özellikle bütün dünya halkları gördükleri için, bazı ülkeler de "Yeter be İsrail!" dedikleri için ve 10'a yakın ülkenin de bu süreç içerisinde Filistin'i tanımış olmalarından müteşekkil, bu nedenle, buradan mütevellit "Bir dakika, biz buna bir ara verelim." dediler. Yetmiş yedi yıldır Nekbe var, Büyük Felaket var; bu Büyük Felaket'te sürekli olarak işgalci olan bir İsrail var; işgalci olmakla beraber katil bir İsrail var; katil olmakla beraber siyonist var; siyonist olmakla beraber korsan olan bir İsrail var ve bu İsrail'in Hükûmeti de maalesef dünyayı tanımamakta ve takmamaktadır, arkasında da Amerika Birleşik Devletleri olmaktadır. Şimdi de ne söylüyorlar? "Hamas eğer eylem yaparsa..." Burada da bir provokasyon olacağını tahmin ediyorum, burada yine aynı şekilde bir eylem yaptırabilirler, ardından da tekrar yeniden İsrail'i genişletebilirler, devam ettirebilirler. İsrail Golan Tepeleri'nden çekilmedikçe, İsrail Gazze'den çekilmedikçe, İsrail 1967 sınırlarına varmadıkça İsrail'le herhangi bir anlaşma asla yapılmamalıdır. Bunu kim yaparsa, hangi İslam ülkesi, hangi ülke yaparsa o bir yandan hukuk önünde çok ciddi şekilde suçlanır, suçlu olur, bir yandan tarih onu suçlar, bir diğer yandan da vicdanlarda mahkûm olur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Beş dakika doldu.

Buyurun, tamamlayın.

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Özellikle "Burayla, Gazze'yle hassasiyetimiz var." diyen ülkelerin devlet adamlarına sesleniyorum: Derhâl anlaşmalarınızı iptal edin, ekonomik anlaşmalarınızı iptal edin, ticari anlaşmalarınızı ve askerî anlaşmalarınızı iptal edin. Burada, çifte vatandaş olan İsraillilerden özellikle Türkiye ve İsrail vatandaşı olup orada savaşa katılanlarla ilgili olarak da Adalet Bakanının soruşturma izni vermesini ben özellikle istirham ediyorum. Kuvvete dayanmayan hak aciz, hakka dayanmayan kuvvet de zalimdir arkadaşlar. Bugün ne kadar haklı olursanız olun kuvvetli olmanız gerekmektedir; Türkiye'nin mutlaka demokrasiyle, hukukun üstünlüğüyle, insan haklarıyla, bilgi ve teknolojiyle kuvvetli olması gerekmektedir.

Şimdi, bir diğer taraftan da Amerika Birleşik Devletleriyle ilişkilerle, Trump'la ilgili olarak -kusura bakmasın arkadaşlarım- şöyle söylemek isterim: Trump'ın hiçbir sözüne inanmamak gerekmektedir çünkü bir megalomanla karşı karşıyayız ve aynı zamanda, iyi polisi ve kötü polisi kendi bünyesinde oynayan bir şahısla karşı karşıyayız ve de Türkiye'ye karşı da çeşitli dayatmalarla karşımıza çıkan Amerika Birleşik Devletleri'nde bir Hükûmetle karşı karşıyayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Tamamlıyorum efendim.

BAŞKAN - Evet, yedinci dakika...

Buyurun, tamamlayın.

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Buna karşı da ilişkilerimizde, özellikle ticari ilişkilerimizde çok dikkatli olmamız gerekir. Eğer zaaflarınız yoksa, eğer ki zafiyetleriniz yoksa Amerika Birleşik Devletleri'ne çok rahat kafa tutabilecek bir gücünüz var demektir.

Yargıtay Başkanı "AYM kararları hepimizi bağlar." diyor; zaten hepimiz söyledik burada. AYM kararları kimi bağlar? Yürütmeyi bağlar, yasamayı bağlar, idareyi bağlar, yargıyı bağlar dedik ama AYM kararlarına uymayan bir Meclisle, yasamayla karşı karşıyayız. O zaman ben de Başkana buradan sesleniyorum: O zaman -bu Can Atalay davasındaki AYM kararlarını- hadi bakalım, sizin daha önceki almış olduğunuz kararı iptal edin, ardından da AYM kararını uygulayın. Elinizden tutan mı var? Sonra bu AYM kararlarına zaten yasama uymuyor ki burada, iktidar uymuyor ki. AYM kanunları bozuyor, diyor ki: "Bunlar Anayasa'ya aykırıdır." ama buradan 4'üncü paragraf 1'e, 1'deki 4'e getirilerek tekrar yerinden AYM'ye gönderiliyor. AYM işlevsiz hâle getirilmiştir, AYM bir noktada kapatılmıştır. Güya "Türkiye de AYM var." diyerek, "Anayasa Mahkemesi var." diyerek Batı'ya karşı da böyle bir şey söylüyoruz.

Son cümlem olarak şunu söylemek isterim...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkanım, istirham ediyorum...

BAŞKAN - Son dakikayı veriyorum.

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Tamam efendim, teşekkür ederim.

Şimdi Genel Başkanımız Sayın Ahmet Davutoğlu, burada, Hükûmette Başdanışmanlık yaptı, Dışişleri Bakanlığı yaptı ve Başbakanlık yaptı, ardından da bir parti kurdu Genel Başkan. Çeşitli yerlerde, üniversitelerde konferanslar vermek istedi, verdirmediniz, verilmedi. Hani ifade hürriyeti vardı, hani basın hürriyeti vardı? Yoktu. Ardından da Sayın Sare Davutoğlu da aynı şekilde mesleğiyle ilgili bir üniversitede konuşma yapacaktı yani tıpla ilgili yapacaktı, ona da izin vermediniz. Şimdi, Kayseri Üniversitesinin öğrenci konseyi Sayın Davutoğlu'nu davet etmek istedi. Üniversite dilekçelerini bile almadı, ardından da "Kusura bakmayın, salon yok." dedi. "Ya, dilekçemizi alın, ona cevap verin." vermediler ama Oxford Üniversitesi çağırdı, bir haftadır orada konuşma yapıyor. Bu Hükûmetten, lütfen, istirham ediyorum, lütfen, bu kişilerin konuşmalarına engel olmayın. Türkiye'de fikri hür, vicdanı hür ve de irfanı hür nesiller yetiştirmek istiyorsak eğer Türkiye'yi yöneten insanlar veya herhangi bir milletvekili herhangi bir üniversitede konuşabilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Üniversiteler fikir anarşistlerinin yeridir, üniversiteler birilerinin arka bahçesi değildir diyorum.

İyi bir yasama günü olsun. Teşekkür ederim. Saygılar sunuyorum.