| Konu: | ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİNİN KKTC'DE KAMPUS KURMASINA İLİŞKİN ÇERÇEVE PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 66 |
| Tarih: | 15.02.2012 |
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Değerli Başkanım, arkadaşlarımızın sorularına teşekkür ediyorum.
Sayın İnce, Şanlıurfa'da bir hastanede meydana gelen bir olayla ilgili olarak bir soru sordular. Bu hastanemizde yöneticiler arasında meydana gelmiş bir problem vardı. Bu problem için biz il valiliğine talimat verdik, ilde incelemeyi başlattık. Ancak, basına yansıyan, işte sizin de ifade ettiğiniz "Tarikat mensupları hastane bastı." şeklindeki ifadelerin -bize gelen ilk bilgiler çerçevesinde söylüyorum, incelemenin tamamlanması gerekir- aslında pek de olayın aslını yansıtmadığı, bölgenin kendi yapısı itibarıyla iki farklı ailenin ya da farklı grubun birbiriyle, yöneticiler arasındaki münakaşadan dolayı hastanede karşı karşıya geldiği şeklinde; incelemeyi yaptırıyoruz.
Bu, performansa dayalı sistemde "Nobel Ödülü alan birine 140 lira verilecek." meselesi için bugün basına bir açıklama yaptık biz Sayın İnce. Aslında üniversitelerimizde performansla ilgili ek ödemelerin nasıl dağıtılacağına ilişkin düzenlemeler, YÖK'ün hazırladığı bir çerçeve yönetmelik ve üniversitelerin de bu çerçeve yönetmelik içerisinde ortaya koyduğu kurallarla yapılıyor. Yani burada belirlenen performans puanlarının, gerek hasta hizmetiyle gerek öğrenciye verilen eğitimle gerek araştırmalarla gerekse en azından bugün için teorik olarak konulmuş olan birtakım ödüllerle ilgili puanların ne olacağına, bunların karşılığının ne olacağına üniversiteler karar veriyor.
Bizim, Türkiye Büyük Millet Meclisi, yasama ve yürütme olarak, Hükûmet olarak yaptığımız, bu ek ödemelerle ilgili üst sınırların belirlenmesidir. Biz alınabilecek en üst sınırları koyuyoruz, burada kanun yapıyoruz, size tasarı getiriyoruz. Daha sonra da buna göre YÖK ve üniversiteler kendi kararlarını alıyorlar. Eğer gerçekten, böyle bir alt düzenlemede, Nobel alan bir kişiye 140 liraya karşılık gelecek bir puanlama yapılmışsa çok yanlış yapılmış. Ama bunun benim Bakanlığımla, Sağlık Bakanlığının ya da Hükûmetin uygulamalarıyla bir ilişkisi yok. Kaldı ki bir Nobel Ödülü'nün böyle performans puanıyla falan değerlendirilmesi de mümkün değil. Yani Nobel Ödülü ya da benzeri ödül alabilecek bir araştırmacının, bir bilim adamının çok büyük ödüllerle ödüllendirilmesi gerekir ayrıca Türkiye tarafından, üniversitelerimiz tarafından.
Bir milletvekilimizle ilgili olarak ifade ettiklerinizi bence o milletvekilimizle siz burada konuşun, yani ona benim cevap vermemi beklemeyin, çok yakışık almaz.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Ben konuşuyorum da gelmiyor, gelse konuşacağım.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Konuşuyorsanız, o da geldiğinde size cevabını verir, mesele çözülür yani.
Üniversitelerin ticarethane hâline şimdi geldiğini söylemedim Değerli Milletvekilim; Sayın Fırat'ın sorusuna cevap veriyorum. Üniversiteler, özellikle tıp fakültesi hastaneleri ticarethane hâline getirilmişti. Geçmiş köhne düzen böyle bir düzendi yani bunu herkes biliyor, bunu bilmeyen yok ki içimizde. Ben üniversitede çalışan bir tıp fakültesi öğretim üyesi olarak biliyorum, değerli arkadaşlarımdan üniversiteden gelenler var, onlar da biliyorlar, siz de vatandaş tarafından biliyorsunuz hastalarınızı götürdüğünüz zaman başınıza ne geldiğini. Şimdi bu sistemi değiştiriyoruz. Bütün meselemiz, bu sistemi daha adil, daha hakkaniyetli bir sistem hâline dönüştürmektir.
Devlet hastanelerinde vatandaştan herhangi bir fark falan alınmıyor. Böyle bir soru da soruldu. Devlet hastanelerinde vatandaşlarımıza hizmetler ücretsiz olarak veriliyor, yalnızca muayene için 5 lira katkı payı alınıyor. Bunun da ne amaçla alındığını daha önceki sorularla ya da Meclis kürsüsünde yaptığım açıklamalarla ifade ettim. Bu 5 lira gereksiz yere hastanelere gidilmemesi için konulmuş olan bir katkı ücretidir çünkü biz günübirlik hastalıklarımız için aile hekimimize gidebiliriz. Dahası, kronik hastalardan, sürekli hastalığı olan kişilerden -mesela diyabet hastaları, kalp hastaları, kanser hastaları- bu katkı payları alınmıyor Değerli Milletvekilim.
"Eski dönem-yeni dönem" diyoruz Sayın Kuşoğlu, buna hakkımız var elbette. Bazı arkadaşlarımız da ifade buyuruyorlar, biz on senedir, dokuz senedir iktidarda olan bir partiyiz, elbette bir eski dönem ve yeni dönem var. Zaten bir eski dönem ve yeni dönem olmasaydı vatandaşımız dokuzuncu senenin sonunda, onuncu senenin içinde AK PARTİ'nin arkasında bu kadar durmazdı. Yani daha önce hatırlayın, o parçalı koalisyon hükûmetleri bir sene, bir buçuk sene içerisinde, bilemediniz, iki sene içinde ömrünü tamamlar giderdi. Neden acaba bu Türk milleti, aziz milletimiz, bu kadar AK PARTİ'nin arkasında duruyor? Bir eski dönem-yeni dönem gerçekten var da onun için.
Peki, sağlık harcamaları açısından bunun anlamı nedir? Nedir eski dönem-yeni dönem? Biz geçmişe göre Türkiye'de sağlık harcamalarını 3 katına çıkarmış bir Hükûmetiz, bununla da iftihar ediyoruz ancak şunun altını çizerek özellikle ifade etmek istiyorum: Kamunun harcadığı para açısından sağlığa ayırdığımız para 3 katına çıkmış miktar, kamunun faiz dışı diğer harcamalarıyla paralel gitmiştir. Bu hususta kamuoyunda birtakım yanlış bilgilendirmeler oluyor, bir kafa karışıklığına yol açılıyor. Türkiye büyüdü, bütçemiz büyüdü, elbette sağlık gibi önemli bir alan bundan hakkını almalı. Zaten bunu başaramasaydık, ekonomimiz iyiye gitmeseydi, Hükûmetimiz, Başbakanımız sağlık meselesine önem vermeseydi ben Sağlık Bakanı olarak bunların hiçbirini yapamazdım, bu dönüşümü gerçekleştiremezdim.
Sağlığa ayrılan para kamu bütçesinden diğer kamu harcamalarına ayrılan parayla atbaşı gitmiştir ve çok verimli bir biçimde kullanılmıştır, verimli bir biçimde kullanmaya da devam edeceğiz.
Yaklaşık olarak 600 dolar civarında -kura göre bu değişiyor, bir de son yılın hesapları henüz çıkmadı, onun için kesin konuşamıyorum- bir toplam sağlık harcaması var kişi başına. Bunun 450 dolara yakınını kamu olarak biz harcıyoruz, geri kalanın 50 dolarını özel sektör yatırım yapıyor, 100 dolarını da vatandaş kendisi harcıyor, kişi başına, ortalama. Onun için, verimli bir sistemden bahsediyoruz.
Mesela "En önemli göstergelerden anne ve bebek ölümleri ne oldu?" derseniz, çok doğru bir sorudur bu. Hep OECD ülkeleriyle kıyaslamalar yapıyoruz. OECD ülkelerinin 1960'la 1990 arasında anne ölümlerinde aldığı yolu Türkiye Cumhuriyeti son sekiz yılda almıştır. OECD ülkelerinin bebek ölümlerinde 1960'tan 1990'a kadar aldığı yolu, aşağı yukarı yirmi beş-otuz yıl içinde aldığı yolu Türkiye Cumhuriyeti sekiz yıl içinde almıştır. Anne ölümleri yüz binde 70'ten yüz binde 15'lere, bebek ölümleri binde 30'dan binde 10'lara kadar çekilmiştir. Bu düzelmeler, bu iyileşmeler önümüzdeki yıllarda da devam edecektir.
Sayın Öğüt'ün diş hekimlerimizle ve diş hekim muayenehaneleriyle ilgili sorduğu soruyla alakalı olarak: Biz Sağlık Bakanlığı olarak muayenehanesi olan diş hekimlerimizle Sosyal Güvenlik Kurumu arasında bir ara yüz oluşturmaya çalışıyoruz. Aslında, doğrusu, ben Sağlık Bakanı olarak bu hizmetin diş hekimi muayenehanelerinden alınmasına taraftarım ancak sonuçta bu bir sigortacılık çalışması gerektiriyor, buraya ayrıca para da ayırmak gerektiriyor. Söylediğim gibi, bir ara yüz oluşturmaya çalışıyorum.
Şu anda Türkiye'de uzman hekimlerimiz açısından sabit maaş, sabit gelir diyelim -onun bir kısmı da döner sermayeden geliyor ama sabit gelirdir- sabit gelir ve ek ödeme oranları aşağı yukarı birbirine eşittir Değerli Milletvekilim. 3.400 lira civarında sabit gelir var, 3.400 lira civarında da uzman hekimlerimizde -ortalamadan bahsediyorum- ek ödeme var.
KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Dişte öyle değil ama.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Aslında dişte de öyle çünkü bordrodaki maaş dışında ek ödemeden gelen bir miktarı biz şimdi sabitledik. Döner sermayeden geliyor ama o sabit bir paradır, dolayısıyla aşağı yukarı yarı yarıya hâle gelmiş durumdadır.
Özlük hakları konusunda, özellikle emeklilikle ilgili olarak konuşmamda da ifade ettim, hakikaten burada iyileştirme yapmamız gerekiyor.
Osmaniye ile ilgili sorusuna Sayın Türkoğlu'nun: Bunu incelettireyim, herhangi bir eksiklik varsa, onları inşallah karşılarız.
BAŞKAN - Sayın Bakan, süremizin sonuna geldik.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Bitti mi efendim?
BAŞKAN - Süremiz doldu efendim.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - O zaman, geri kalan sorulara yazılı olarak cevap vereceğimi ifade edeyim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Biz teşekkür ederiz.