GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu:
Yasama Yılı:4
Birleşim:8
Tarih:16.10.2025

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Saygıdeğer milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Geçtiğimiz günlerde Karar gazetesi çok önemli bir gerçeği göz önüne serdi. Hakikaten birçoğumuzun belki bilmediği, farkında olmadığı ama çok önemli bir doğal felaketti bu, onu paylaşmak istiyorum sizinle. Bakın, bu fotoğraflar İstanbul Boğazı'ndan alınmış fotoğraflar ve burada gördüğünüz büyük gırgır teknelerini ve İstanbul Boğazı'nda balıkların göç yolundaki avcılıklarını, balık avlarını gösteren fotoğraflar. Bunlardan çok sayıda var. Yönetmeliklere baktım, yasaya baktım durum nasıl diye, bu yapılanlar yasal, gayri yasal bir işlem değil ancak belli ki çok ciddi hukuki boşluklar var, çok ciddi genelge eksiklikleri var. Şu anda mevcut yönetmeliklere göre İstanbul Boğazı'nda Yeniköy ve Çubuklu arasına kadar şu bölgede balık avı serbest ve çok büyük gırgır tekneleri balık avının serbest olduğu bu bölgeye gelerek, balıkların göç yolunda bir tuzak kurarak milyarlarca balığı burada yakalıyorlar. Peki, bunun sonucu ne oluyor? Burası bir huni, bütün balıkların, Karadeniz'den göç eden bütün balıkların Marmara'ya aktıkları, yüzdükleri, koştukları yer ve burada insan eliyle kurulmuş olan bir tuzak var ve bu tuzakla milyarlarca balık burada yakalandığı için asıl yuvalarına ulaşamıyorlar ve ulaşamadıkları için yumurtalarını Marmara denizinin daha ilerisine taşıma şansları olmuyor. Peki, bunun sonucunda ne oluyor? Bunun sonucunda kimilerinin cebi doluyor, tamam, bunu anladık ama maalesef, ekolojik olarak Marmara Denizi çöküyor ve buradaki balık popülasyonu yok olup gidiyor. Uzmanlara sordum, en çok etkilenenlerin lüfer, çinekop, istavrit ve palamut olduğunu söylediler ve maalesef, onlar, bu balıklar Marmara Denizi'ndeki yuvalarına ulaşamadıkları için milyarlarcası birilerinin ağlarına takılıyor ve bundan dolayı Türkiye çok büyük bir ekonomik kayıpla ve bir doğal felaketle karşı karşıya kalıyor. Peki, bunun sonucunda ne oluyor? Bunun sonucunda, rakamlara baktım, elimdeki açık kaynaklardan almış olduğum rakamlardan elde ettiğim kadarıyla geçen sene biz balık ithalatına tam 200 milyon dolar para ödemişiz ve yine rakamlara baktığımız zaman, Avrupa'nın çok altında bir balık tüketimi var, çok önemli bir protein, vitamin ve mineral kaynağı, çocukların beslenemediği, yaşlıların beslenemediği, gıda fiyatının inanılmaz bir şekilde arttığı bir ülkede maalesef korkunç bir çevre felaketiyle balık popülasyonumuz tüketiyoruz.

Sadece bununla da sınırlı değil, birçok kereler kamuoyu gündemine getirdim, Meclis kürsüsünde konuştum, daha yetmedi, soru önergeleri verdim, En son, çare bulamadığım için CİMER'e bir vatandaş olarak şikâyette bulundum ama karşılık alamadım.

Bakın, bildiğim iki yerden bahsedeceğim. Marmara Denizi'ne dökülen iki önemli su kaynağı; biri Gönen Çayı, bir diğeri de Susurluk Çayı ve maalesef, her iki çaya da civardaki en az 15-20 fabrika gece yarıları oluk oluk zehrini boşaltıyor. Bunları görüntüledim, paylaştım, Çevre Bakanlığını ikaz ettim fakat ilgilenen olmadı ve maalesef, Marmara Denizi'mize akan bu korkunç zehir Marmara Denizi'nde var olan ve bir süre sonra da su yüzüne çıkan ve çıkacak olan müsilajın temel sebebi.

Çevreye karşı tarihî bir sorumluluğumuz var, topluma karşı tarihî bir sorumluluğumuz var. Üç beş kişinin cebini doldurabilmek için bu çevre felaketine izin verilmemesi lazım. Buradan ilgililere, ilgili Genel Müdürlüklere, başta Tarım Bakanına bir kez daha ikazda bulunuyorum. Lütfen, buradaki yönetmeliklerde bir değişiklik yapılsın ve Marmara Denizi'nin bir huni gibi balıklara tuzak kurulan bir yer olarak değil, aynı zamanda çevrenin korunduğu güzel bir deniz olarak kalmasını sağlayacak adımlar atılsın.

Saygıdeğer milletvekilleri, geçtiğimiz günlerde Gazeteci Hakan Tosun sokakta katledildi. Bakın, hâlâ çok ciddi soru işaretleri var. Akşam vakti bu çevre dostu, bu insanlık dostu, bu bağımsız gazeteci evine giderken sokak magandaları tarafından katledildi. Arkasında birçok soru işareti kaldı bu katliamın veya cinayetin. Önce birileri geldi, kendisini sokakta dövdüler ve darbettiler tekmelerle; onlar gitti, ardından motosikletlerle birileri geldi, yine, dövmeye devam ettiler, o da yetmedi, ardından araçlarla geldiler ve tekrar dövdüler ve maalesef, Gazeteci Hakan Tosun o sokakta çaresizce ölümü beklercesine saatlerce yattı ve suçlular alıp başlarını gittiler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, devam edin.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Teşekkür ederim.

Daha sonra bir ambulans geldi, Hakan Tosun'u hastaneye götürdü fakat aldığımız bilgilere göre Hakan Tosun'un kimliği tespit edilememiş, saatlerce yoğun bakımda kalmış, en son aldığımız bilgi bir güne yakın acil ünitesinde beklemiş ve tomografisi de çekilmeden daha sonra yoğun bakıma alınmış ve ne yazık ki -bir travma cerrahı olarak söylüyorum- önemli eksiklerle beraber Hakan Tosun orada hayatını kaybetmiş.

Bilinmeyen Konuşmacı - Burada hem İçişleri Bakanlığına hem de Sağlık Bakanlığına düşen çok önemli görevler var. Nasıl olur da gece yarısı birisi gelir, bir gazeteciyi tekmeler, döver, ardından motosikletliler gelir, ardından araçlarla gelir döverler? Ama daha vahim şeyler var, ben yakalanan sanıkların ifadelerine baktım, o kadar enteresan şeyler söylüyorlar ki, diyorlar ki: "Bizi ertesi gün polisi aradı." Polis kendisine telefon etmiş "Lütfen, gelir misiniz ifade vermeye." diye, "Gittik ifade vermeye." diyor, ifadesi burada ve insanların "tweet" attıkları için gece yarısı derdest edildiği, kapılarının tekmelendiği...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - ...bir ülkede suç kaydı oldukça kabarık olan insanlar telefonla davet ediliyorlar. Daha başka bir şey daha var, bu sanıkların, bu suçluların aileleri daha önceden gidip mahalledeki bütün kamera görüntülerini toplamışlar ve toplumu yönlendirmek için de yanlış kamera görüntüleriyle manipülasyon yapmışlar. Buradan hem Sayın İçişleri Bakanına hem de Sayın Sağlık Bakanına önemli sorumluluk düşüyor.

Uzatmadan son bir konuya daha temas edeceğim. Dün Meclisimize sokak çeteleriyle ilgili bir araştırma önergesi verdik. Ne yazık ki iktidarın kalkan elleriyle "Sokak çetelerini araştırmaya gerek yok." dendi ve reddedildi. Fakat gün geçmiyor ki sokak çetelerinin bir katliamına, maalesef bir cinayetine tanık olmuyoruz. Ben geçtiğimiz günlerde bir çalışma yaptım sosyal medyada ve Telegram gruplarında. Bakın, keşke o komisyon dün onaylansaydı ve kabul edilseydi de bütün bunları kendimiz araştırıp gözler önüne serebilseydik. Telegram görüntülerinden elde ettiğim bilgileri paylaşacağım sizinle.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayın.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bu çeteler, sosyal medyada örgütleniyorlar, birbirleriyle haberleşiyorlar, birbirleriyle -tırnak içerisinde söylüyorum- pazarlık yapıyorlar ve maalesef, ülkenin her tarafını sarmış durumdalar. Bakın, bir tanesi ilan vermiş, bunu Meclisin bilmesi lazım, içim acıyarak söylüyorum ama bunun bilinmesi lazım, ilan vermiş, Telegramdan diyor ki: "81 vilayette tetik düşürülür, ihtiyacı olan var mı? Gelsin bana." Şimdi, insanların sosyal medyasını takip eden, geceleri kapısına dayanan İçişleri Bakanlığı bunlardan haberdar değil mi? Bakın, burada katliam pazarlıkları yapılmış mesajlar var. Yani çetelerle pazarlık yapılıyor. Başka bir şey, ilana çıkmış çeteler, diyor ki: "Tetikçi olmak isteyen gençler bize direkt mesajdan ulaşsınlar ancak silah kullanmayı ve motosiklet sürmeyi bilmeniz lazım." İlana çıkmışlar. Soruyorum, İçişleri Bakanlığı nerede? Bu kadar vahim şeyler olurken göz önünde bu çeteler kendi aralarında örgütlenirken İçişleri Bakanlığı nerede?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bunların bilinmesi lazım kamuoyu tarafından.

Bakın, bir tanesi "Yaralama 400, mekân bilmem ne kadar, ciddi olanlar yazsın." diye İlana çıkmış. Böyle bir ülke olur mu? Çetelerin kol gezdiği bir ülke, açık açık sosyal medyadan, Telegram gruplarından örgütlenen bir ülke insanlara nasıl güvenlik sağlayabilir? Böyle şey olur mu? Bir tanesi de iş arıyor "Ankara'da iş var mı beyler, hazırım infaz yapmaya." diyor. Böyle bir ülke olur mu Allah aşkına! Bir tanesi de Konya'dan yazmış: "Konya'dan iş arıyorum, iş ihtiyacı olan var mı?" diyor. Bütün bunları alt alta koyduğumuz zaman ülkenin sokakları maalesef güvensiz hâle gelmiş ve ne yazık ki, hepimiz tehdit altındayız. Geçtiğimiz günlerde İçişleri Bakanı Ankara'da bir operasyon yaptı, tam 110 yavrumuz veyahut da suç çetesi örgütü üyesi -suça sürüklenmiş çocuk deniliyor bunlara, yavrumuz deniliyor tırnak içerisinde söylüyorum- torbacı olarak yakalandı. Daha söyleyecek çok şey var, sadece geçen sene adli makamlarla karşılaşmış çocuk sayısı 600 bini geçmiş, buna derhâl çare bulmamız lazım.

Teşekkür ediyorum.