GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu:
Yasama Yılı:4
Birleşim:7
Tarih:15.10.2025

YENİ YOL GRUBU ADINA MUSTAFA KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün bu kürsüde konuşacağımız mesele sadece ekonominin değil, doğrudan insan onurunun meselesidir çünkü gıda enflasyonu artık bir istatistik değil sofralarımızda eksilen bir lokma, markette uzanamayan bir el, çocuğun tabağında yarım kalan bir öğündür. TÜİK'in Eylül 2025 verilerine göre, gıda ve alkolsüz içecekler grubu fiyatları aylık yüzde 4,62; yıllık yüzde 36,06 olarak artmıştır yani mutfakta yanan ateş hâlâ sönmemiştir. TÜRK-İŞ verilerine göre, 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 27.970 TL, yoksulluk sınırı 91.109 TL, bekar bir çalışanın yaşama maliyeti 36.305 TL'dir. Asgari ücretli bir yurttaşın aldığı maaş bu rakamların çok gerisindedir, artık çalışan yoksulluğu değil, çalışan açlığı gerçeğiyle karşı karşıyayız.

Değerli milletvekilleri, bu ülkede insanlar artık bugün ne pişireyim değil, bugün ne alabilecek kadar param kaldı diye düşünüyor. Bir zamanlar tencerenin kaynaması refahın sembolüydü. Bugün o tencere boş kaynıyor çünkü yanlış ekonomik politikalarla yüksek faiz baskılı döviz kıstırılmış üretim üçgeninde vatandaşın alım gücü eridi, mutfağın yangını büyüdü. Bu sorun sadece fiyat artışından ibaret değildir; bu, sağlıklı yaşama hakkının ihlalidir. Artan fiyatlar nedeniyle insanlar ucuz, işlenmiş, besin değeri düşük gıdalara yöneliyor. Sofradaki sebze, meyve, süt, yumurta azalıyor, çocuklarımızın gelişimi olumsuz etkileniyor. Halk sağlığı araştırmaları açıkça şunu söylüyor: Yetersiz ve dengesiz beslenme obeziteyi, kalp damar hastalıklarını, diyabeti artırıyor. Yani gıda enflasyonu sadece cebi değil sağlığı da vuruyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütünün raporuna göre sağlıklı bir diyetin kişi başı günlük maliyeti 4,46 dolar. Düşük gelirli ülkelerde bu maliyet, gelirin yarısından fazlasına denk geliyor. Türkiye'de de tablo farklı değil, artık yalnızca en yoksul değil orta gelirli kesimde sağlıklı gıdaya ulaşamıyor. Kısacası market rafları dolu ama halkın poşeti boş. Peki, bu noktaya nasıl geldik? Çünkü üretimden koparılan bir tarım politikası izledik. Mazotu, gübreyi, tohumu ithale bağımlı hâle getirdik. Üreticiye değil aracılara, ithalat lobilerine kazandırdık. Tarlada 10 liraya çıkan ürün şehirde 40 liraya satılıyor. Bu farkı kim kazanıyor? Ne üretici kazanıyor ne de tüketici, kazanan sistemin yanlışlığından beslenen birkaç zincir ve aracı.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gıda meselesi, millî güvenlik kadar stratejik bir konudur. Bu ülke gıdasını ithalatla, çiftçisini borçla, vatandaşını sadakayla yaşatamaz. Bu ülkenin çiftçisi üretirse halk da sağlıklı beslenir ama çiftçi destek görmez, ürününü değerinde satamazsa soframızdaki her lokma dışa bağımlılığın simgesi olur. Bugün, burada yaptığımız çağrı nettir: Biz, vatandaşın sofrasındaki yangını görmek ve söndürmek istiyoruz. Bunun için, gıda enflasyonu ve sağlıklı gıdaya erişim konusunda bir Meclis araştırması komisyonu kurulmasını öneriyoruz. Bu komisyon gıda fiyat artışlarının yapısal nedenlerini, tarımsal üretimdeki maliyet zincirini, tüketicinin sağlıklı gıdaya erişimindeki engelleri, okul çağındaki çocuklara sağlıklı öğün sağlanması politikalarını ve sosyal yardımların gıda güvenliğiyle entegrasyonunu ele almalıdır. Amacımız, sadece nedenleri tespit etmek değil çözüm yolları geliştirmektir. Biz istiyoruz ki her çocuk okulda en az bir sıcak, sağlıklı öğün yesin, her ailenin evine meyve, sebze, süt girebilsin, her üretici emeğinin karşılığını alsın, her yurttaş sağlıklı gıdaya erişsin; bunlar lüks değil temel insan haklarıdır ve bu hak sosyal devletin görevidir. Devlet, vatandaşın sofrasındaki ekmeği korumakla yükümlüdür.

Sayın milletvekilleri, unutmayalım ki bir ülkenin gücü tabağın şatafatıyla değil penceresinin doluluğuyla ölçülür. Bugün Türkiye'de tencereler küçülüyor, porsiyonlar azalıyor, sofralar sessizleşiyor ama halkın vicdanı susmuyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

MUSTAFA KAYA (Devamla) - Bu kürsü, işte o vicdanının sesidir. Geliniz, bu çağrıya kulak verelim. Geliniz, çocuklarımızın tabandaki yemeğe, annelerimizin mutfağındaki umuda sahip çıkalım. Geliniz, gıdayı, sağlığı ve insan onurunu siyasetüstü bir mesele olarak ele alalım. Bu öneri bir muhalefet eleştirisi değil, bir toplumsal sorumluluk çağrısıdır. Hep birlikte bu sorunu çözersek sadece mutfaktaki ateşi değil, toplumun içindeki adaletsizlik ateşini de söndürmüş oluruz diyor, araştırma önerimize desteğinizi bekliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL, İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)