| Konu: | |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 7 |
| Tarih: | 15.10.2025 |
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Saygıdeğer milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Geçtiğimiz günlerde Sağlık Bakanı Sayın Kemal Memişoğlu bir televizyon programında çok önemli bir rakamı paylaştı. Aslında bunun üzerinde durulması gerekiyordu ama çok tartışılmadı. Dedi ki Sayın Bakan: "Bu ülkede bir yılda 25 milyon kez MR çekilmiş, 30 milyon kez de tomografi çekilmiş." Korkunç bir rakamdan bahsediyoruz. Oturdum, rakamları çalıştım. Bakın, bu rakamlar dünyada eşi benzeri olmayan rakamlar. Peki, niye yüksek bu kadar? Yani Avrupa ortalamasının 4 katı, OECD ülkelerinin ortalamasının 3 katı. Türkiye'de neredeyse vesikalık fotoğraftan daha fazla MR ve tomografi çekiliyor. Neden? Acaba dedim, Sayın Bakan, yirmi üç yıldır bu ülkenin sağlığını yönetirken bununa ilgili bir fikri var mı, acaba buna dair bir çalışması var mı, acaba problemin nerede olduğunu biliyor mu? Sonra izlediğimde diyor ki: "Biz bunun optimizasyonu yapacağız, bir bakacağız bakalım, niye bu rakamlar büyük?" Araştırdım, hakikaten bu rakamlar neye tekabül ediyor. Biliyor musunuz, Türkiye'de bir yılda çekilmiş MR ve tomografiye ödenen para Dışişleri Bakanlığı bütçesinden fazla. 40 milyar liraya yakın bu ülkede tomografiye ve MR'a para harcanıyor. Peki, neden oluyor bu? Çok net -Sayın Bakan bilmiyorsa dinlesin, izlesin ya da arasın, sorsun- ben size söyleyeyim niye olduğunu çünkü hastanelerde artık insanlar randevu bulamadıkları için, inanılmaz bir şekilde zaman darlığı olduğu için hekimler iki dakikada, üç dakikada bir hasta muayene etmek zorunda kalıyorlar.
Hastanenin adını vermeyeceğim. Dün araştırdım. AK PARTİ'nin Sayın Grup Başkan Vekili eğer merak ederse vereceğim daha sonra hastanenin ismini kendisine. Bakın, elimde iki gün önce bir hastanenin çocuk servisindeki randevular var. Konuştum doktorla "Kaç hasta gördün?" dedim. "Beş buçuk saat içerisinde 125 hasta muayene ettim." dedi. Bunların da birçoğu 0-1 yaş arası. Aralarında çocuklar, bebeler, yeni doğanlar var ve baktım randevu listesine iki dakikada bir. Allah aşkına soruyorum size: Kapıdan iki dakikada girip çıkıp, üzerini değiştirip hasta doktora neyini anlatabilir de nasıl muayene olabilir? Böyle bir tabloyla karşı karşıyayız, 1'inci sebep bu. Yani hastanelerde randevu problemi olduğu için, iki dakikada, üç dakikada bir hasta muayene edildiği için maalesef doktorlar bir anlamda bu açığı tomografiyle, MR'la kapatmak zorunda kalıyorlar. Peki, başka?
Bakın, birinci basamak sağlık hizmetleri ve koruyucu sağlık hizmetleri AK PARTİ iktidarı döneminde özellikle ihmal edildi. Birinci basamak sağlık hizmetlerinde insanlar derdini çözemediği için ikinci, üçüncü basamağa gidiyorlar ve buralarda inanılmaz problemlerle karşı karşıya kalıyorlar. Yanı sıra, Türkiye'de malpraktis uygulamaları son derece sıkıntılı ve hekimler, meslektaşlarım haklı olarak kendilerini koruyabilmek adına hastaların birçoğunu tomografiye, MR'a göndererek bunların neticelerine göre hareket ediyorlar. Ama meselenin en büyük sorunu veya kaynağı ne biliyor musunuz? Sağlıktaki özelleşme. Şu anda görüntüleme merkezleri, bırakın özel hastaneleri, şehir hastanelerinde bile özel sektöre verilmiş durumda. Hiçbir denetim yok, hiçbir kontrol yok. Daha birkaç ay önce Sağlık Bakanına bir soru önergesi verdim -nadir cevapladığı önergelerimden bir tanesidir- İstanbul'da, Çam ve Sakura Hastanesinde, röntgen çetesini ifşa ettim kendisine "Maalesef haberimiz yoktu, doğru söylemişsin, çeteyi bulduk, savcılığa verdik." dedi. Milyonlarca liralık röntgen görüntüleme kopak maddelerinin istismarıyla ilgili bir süreç. Dolayısıyla, hastanelerdeki görüntüleme üniteleri tamamen maalesef özel sektöre teslim edildiği için ve denetimsiz bırakıldığı için, az önce de bahsettiğim meseleler gündeme geldiği için bu korkunç tablo ortaya çıkıyor. Tabii, sadece ekonomik bir kayıp değil yani 30 küsur milyar liradan bahsediyorum, ekonomik kayıp değil. Normalde bunun dörtte 1'i, beşte 1'i olması lazım fakat başka bir sorun daha var yani MR'da değil belki ama tomografi çekildiği zaman bunun vermiş olduğu radyasyon beraberinde çok gereksiz bir kanser ihtimalini veya kanser riskini de hastalara getiriyor. Tabiatıyla, bunlara baktığımız zaman, sistemde ciddi bir problemle karşı karşıyayız. Bunun mutlaka ve mutlaka çözülmesi lazım.
Hatırlayacaksınız, bir süre önce Sayın Sağlık Bakanı sosyal medya hesabından bir video paylaştı, tam bir yıl oldu bu videoyu paylaşalı ve altına da şöyle bir yazı yazdı, dedi ki: "Anneciğim başardık." Merak ettim neyi başarmışlar diye hakikaten normal doğuma geçişi başarmışlar. Sağlık Bakanı tam bir yıl önce kim bilir kaç milyon lira vererek bir video yayınladı ve "Normal doğum yapacağız." dedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun tamamlayın.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Teşekkür ederim.
Rakamları araştırdım, bakın, Dünya Sağlık Örgütü diyor ki: "Doğum oranının yani normal doğum yapan kadınların doğum oranında sezaryen yüzde 15'i geçmemesi lazım." Peki, Avrupa'da ne kadar? Yüzde 40'lar civarında, 35'ler civarında. Geçtiğimiz günlerde Tayvan Sağlık Bakanlığıyla görüştüm, dediler ki: Bizim ülkemizde yüzde 30." Merak ettim Türkiye'de ne kadar diye, yüzde 65, inanılmaz bir rakamdan bahsediyoruz ve AKP iktidara geldiğinde sezaryen oranı yüzde 20'lerdeydi yani dünya standartlarındaydı. Bugün, sezaryen oranı yüzde 65'lere çıkmış. Peki, sebebi ne? Sebebi, sağlıktaki kötü yönetim. Bir, zaman darlığı. İkincisi, yine az önce ifade ettiğim gibi malpraktis uygulamalarındaki hatalar. Üçüncüsü, teşvik ve prim mekanizması. Özellikle sağlıktaki beceriksizlik ve çapsızlık. Az önce, röntgende, radyolojide, tomografide, MR'da anlattığım bu vahim tabloyu sezaryende de karşımıza çıkartıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Ve biz bunun faturasını önümüzdeki yıllarda çok ağır olarak ödeyeceğiz çünkü sağlıkta inanılmaz bir rant mekanizması kurulmuş.
Yeri gelmişken, sözlerimi tamamlarken askerî hastanelerle ilgili de bir değerlendirme yapacağım. İki yıl önce Meclis Başkanlığına askerî hastanelerin açılmasıyla ilgili bir teklifte bulunduk ve 2 defa da söz talep ettim ama söz talebim henüz karşılanmadı İç Tüzük 37'ye göre. Bakın, askerî hastanelerin kapatılması vahim bir hatadır. Birikmiş olan -ben bir travma cerrah olarak söylüyorum- son derece önemli deneyim, tecrübe ve o askerî kültür yok edildi bir gecede. Geçtiğimiz günlerde genç arkadaşlarımla beraberdim, diyorlar ki: "Bizi sınır ötesine gönderiyorlar ve gittiğimiz zaman ne yapacağımızı bilmiyoruz. Hayatımızda kurşunlanma, bıçaklanma, darp ve travmayla karşılaşmamışız, ne yapacağımızı bilmiyoruz." diyorlar. Tabiatıyla, buradan geçtiğimiz günlerde MHP'nin Genel Başkanı Sayın Bahçeli ifade etti "Açılması lazım." diye.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bitiriyorum bir cümleyle Sayın Başkanım, uzatmayacağım.
BAŞKAN - Buyurun.
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Bu konunun öneminin fark edilmesi son derece değerli. Buradan sağlıkla ilgili konuşurken bunun da altını çiziyorum, mutlaka ve mutlaka askerî hastanelerin açılması lazım. Sadece bir tecrübe ve deneyim değil, kaybolan, aynı zamanda bir askerî disiplin. O bakımdan, dünyanın en tecrübeli ordularından bir tanesi, aynı zamanda dünyanın askerî alandaki en tecrübeli sağlık sistemlerinden biri olan Türkiye'nin bu kıymetli değerini kaybetmemesi lazım ve askerî hastanelerin mutlaka ve mutlaka açılması lazım diyorum.
Teşekkür ediyorum.