| Konu: | |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 6 |
| Tarih: | 14.10.2025 |
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, konuşacağımız o kadar çok mesele varken, Türkiye'nin içinde yaşadığı bunca sorun varken, Meclis, bu sorumluluk gereği bu sorunları konuşup çözüm üretmesi gereken yer varken sürekli olarak burada bir şiddetin dili, bir hakaretin dili, bir saldırgan dil, bir tehditkâr dille karşı karşıya kalıyoruz. Biz bu hakaretleri de bu saldırganlığı da kabul etmiyoruz. Burası artık barış Meclisi olmak zorundadır, barışın Meclisi olmak zorundadır. Bizim yegâne amacımız, ülkenin en temel sorunu olan Kürt meselesinin demokratik çözüme kavuşmasıdır. Artık geçmişin diliyle, geçmişin yaklaşımıyla, o anlayışla yol alınamadığını hepimiz öğrenmek zorundayız, öğrenmiş olmalıyız. Ülkenin içine sürüklendiği durum bellidir, bölgedeki yaşananlar bellidir. Şimdi bir umut açığa çıkmıştır, bu umudun peşinden ısrarla gitmek zorundayız. Sürekli olarak "terör, terör, terör, terör..." Yaptığınız burayı terörize etmektir. Artık terörize etmeyin, artık o masada yeriniz var; gelin, siz de oturun o masaya çünkü o masada memleket meselesi konuşuluyor. Memleket meselesi konuşulurken siz "Biz yokuz." diyemezsiniz, siz hâlâ o masayı devirmeye çalışamazsınız. Bu ülkede masalar devrildikçe ne olduğunu hep birlikte yaşadık. Gelin, siz de o taşın altına elinizi koyun çünkü bir çözüm üreteceksek hep birlikte üreteceğiz. Bu saldırganlık, bu hakaret, bu anlayışla kimse yol alamadı; alamadığımız için şimdi bir aradayız. Herkes bir aradayken demiyor musunuz ki "Biz niye ayrıyız?" Hiç mi kendinize dönüp bakmıyorsunuz? Hep, belli, sosyal medyadan, oradan buradan cımbızladığınız şeylerle siyaset yapmaya çalışıyorsunuz. Bu, siyaset değil; bu, siyasete savaş açmaktır; bu, savaştan, şiddetten beslenmektir. Siyaset müzakeredir, siyaset diyalogdur, siyaset birbirini anlamaktır, birlikte çözüm üretmektir. Onun için bunun adı "Meclis", yoksa ne gerek vardı meclislere? İşte, burada olmanın sorumluluğuyla hareket etmek zorundayız.
Erkan Başkan dedi ya "Biz bu yola baş koyduk." diye, ben de ona söylüyorum: Biz de bu yola baş koyduk. Ya barış olacak ya barış olacak! (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gülüstan Kılıç Koçyiğit, arkadaşım, yoldaşım, her şeyden önce, bütün ömrünü sağlık mesleğinde insanların hayatını kurtarmak için adamış, bütün ömrünü ameliyathanelerde geçirmiş bir arkadaşım.
Siz de bir sağlık emekçisisiniz; Gülüstan Başkana yönelttiğiniz o eleştirileri asla kabul etmiyoruz. Bir anlık, o anki konuşma içinde meramını anlatırken ağzından kaçmış bir sözcük üzerinden, acılar üzerinden tepinerek yöneltmiş olduğunuz hakaretlerin hiçbirini kabul etmiyoruz. Evet, insan bir gün daha yaşasın diye bütün hayatını hastane koridorlarında, ameliyathanelerde geçirmiş arkadaşımıza yönelik bu hakaretinizi kabul etmiyoruz. Tıpta bir etik vardır; burada herhangi birimize bir şey olsa -ben inanıyorum- ilk siz koşacaksınız ama o koştuğunuz insan bilin ki organ torbası değil; o insanın bir kimliği var, dili var, kültürü var, tarihi var, ailesi var. Siz, sürekli olarak bir hekim olmanıza rağmen kimliklerimize saldırıyorsunuz, hakaret ediyorsunuz. Bu nasıl insanlık, bu nasıl ettik, bu nasıl tıp, bu nasıl hekimlik? O yüzden diyoruz ki: Hepimizin buradan çıkaracağımız dersleri var, geçmişten çıkaracağımız dersleri var. Hep birlikte çözüm üretecek bir aşamaya gelmişiz.
Bakın, gazeteciler sokak ortasında öldürülüyor; bakın, her gün bir başka şiddetle karşı karşıya geliyoruz. Bu toplumdan şiddeti dışlamak için bu Meclisin hiç mi sorumluluğu yok? Ama siz bu şiddet diliyle âdeta toplumu tahrik ediyorsunuz, etmeyin, bu ülkeye bu kötülüğü yapmayın; bu kötü dilden, bu nefret söyleminden kurtulun. Benim size söyleyeceğim budur.
Biliyorum ki siz de bu ülkenin hayrına yapılacak bir şeyin içinde olmak istiyorsunuzdur ama siyasetin kısır çekişmeleriyle, kendi ikbal hesaplarınızla hareket ediyorsanız vay halinize! Bu konuda da size diyecek sözümüz yok.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)