GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu:
Yasama Yılı:4
Birleşim:4
Tarih:08.10.2025

VEZİR COŞKUN PARLAK (Hakkâri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, değerli halklarımız; aylardır Gazze'de süregelen bir yıkım ve katliam var. 21'inci yüzyılın en büyük katliamına maalesef canlı yayında tanık oluyoruz. İnsanı en çok kahreden şey, bu katliamı durduramıyor olmak. Etik yalnızca bireylere ait bir değerler manzumesi değildir, toplumlar da etik politik temelde inşa edilmelidir. Etik politik değerleri kaybeden toplumlar çürümekten kendilerini kurtaramazlar. İşte, günümüzde böyle bir çürümeye tanıklık ediyoruz. Gazze'de iki yıldır insanlığa ait bütün etik değerler ayaklar altına alınıyor.

Bu kürsüde ve başka platformlarda çokça dile getirildi ama söylemekten vazgeçmemek gerekiyor: İsrail Gazze'de hastaneleri, sivil yaşam alanlarını, okulları vuruyor. Gazze halkı gıdadan, sudan, ilaçtan mahrum bırakılmış durumda. İsrail'de bakan düzeyinde görev yapan bazı kişiler Gazze'ye atom bombası atmaktan bahsediyor, o kadar ileri gitmeyenler de Gazzelilerin çöle sürülmesini öneriyor. Etnik temizliğin, soykırımın bu kadar açık şekilde önerildiği başka bir tarihsel dönemin olduğunu sanmıyorum. Gazze halkına cehennemi yaşatan İsrail uluslararası destekleri de kesmek istiyor. Bütün dünya şahit oldu, geçen hafta Sumud Filosu, dün gece Özgürlük Filosu uluslararası sularda İsrail donanması tarafından baskına uğradı, insanlar gözaltına alındı. Burada da dile getirildi, gözaltına alınanlar arasında bu Parlamentonun üyesi 3 milletvekili de var. O gemilerde İspanyol, İtalyan, Arap, Türk, Kürt, İsveçli ve daha birçok ülke ve halktan insanlar bulunuyor; yanlarında Gazze halkına ulaştırılmak üzere ilaç, bebek maması gibi yaşamsal malzemeler var. Fakat bu filoların en önemli amacı artık soykırım boyutuna varan katliamları daha fazla gündeme getirmek, bu büyük katliamı durdurmak. İsrail ise bu gemiler uluslararası sulardayken tamamen hukuksuz şekilde onları derdest etti. İsrail âdeta kendini her türlü uluslararası hukuk kuralından muaf görüyor, herkesi, bütün ülkeleri bağlayan kurallar onları bağlamıyormuş gibi davranıyor. İsrail'e bu pervasız davranışları gösterme cesareti veren uluslararası sistemi ve küresel güçleri de not etmek, gözden kaçırmamak gerekir.

Değerli milletvekilleri, şunu kabul etmek lazım: Filistin sorunu 7 Ekim 2023'te ortaya çıkmadı. Meseleye nereden baktığınıza bağlı olarak 1917 Balfour Deklarasyonu'nu, 1947'de Birleşmiş Milletlerin Paylaşım Planı'nı ya da 1948'de İsrail'in resmen kurulmasını milat olarak alabilirsiniz ama nereden bakarsanız bakın en az seksen yıllık bir sorundan bahsediyoruz. 1948'deki Nakba yani Büyük Sürgün'den 1967'deki Altı Gün Savaşı'na, 1973 Yom Kippur Savaşı'ndan Birinci ve İkinci İntifada'ya kadar büyük bir kırılma dönemleri yaşandı. Son büyük kırılmayı da 7 Ekim 2023'te yaşadık ve maalesef bu kırılma en kötülerden biri oldu. 7 Ekim 2023'ten bugüne kadar 75 bine yakın insan hayatını kaybetti. Filistin meselesine elbette barış çabaları da oldu hatta kalıcı barış umutlarının yükseldiği zamanlar da yaşandı. Camp David'ten Oslo'ya kadar birçok girişim yapıldı. İsrail Başbakanı İzak Rabin barışta ısrar ettiği için, 1995 yılında, Tel Aviv'de bir barış mitingi sırasında savaş yanlıları tarafından suikasta uğradı. Rabin'in katledilmesinin ardından maalesef barış girişimleri çöktü ve her iki tarafta da savaş yanlıları güç kazandı. Bu deneyim barış girişimlerinin ne kadar değerli ama bir o kadar da kırılgan olduğunu, bu süreçleri korumak için herkesin elinden geleni yapması gerektiğini bizlere hatırlatıyor.

Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz seksen yılda Filistin mücadelesine hayatını adayan nice insan var; George Habashlar, Leyla Halidler, Yaser Arafatlar ve daha niceleri Filistin halkının varlık hakkı ve onurlu geleceği için mücadele ettiler. Türkiye'den de onlarca sosyalist ve devrimci, Filistin halkıyla dayanışmak için ve İsrail'in "apartheid" rejimine son vermek için Filistin'e gitti, bir kısmı orada hayatını kaybetti. Bütün o devrimcileri ve yurtseverleri de saygıyla anıyoruz, halklar arası dayanışmanın en güzel örneğini bütün dünyaya göstermiş oldular.

Burada bir not düşmek isterim: Buna benzer bir enternasyonel dayanışmayı 2010'larda Rojava'da yaşadık. İnsanlık değerlerini tanımayan ve başta Kürtler olmak üzere bölgedeki tüm halkları katliama girişen IŞİD'e karşı dünyanın her yerinden devrimciler Rojava halkının mücadelesine omuz vermeye gittiler. Hepsine minnetlerimizi sunuyor, hayatını kaybeden devrimcilerin anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.

Değerli milletvekilleri, geçen ay hepimiz şahit olduk, Birleşmiş Milletlerin 80'inci Genel Kurulunun ana gündemi Filistin sorunu ve Gazze'de yaşananlardı. Orada kürsüye çıkan hemen her lider Filistin halkıyla dayanışma mesajları verdi, İsrail'i kınadı ama o kürsüde söylenenlerin sahadaki yansımalarını maalesef göremedik. Kürsülerde konuşup vicdanlarını rahatlatanlar Gazze halkının trajedisine son vermek için yeterli çabayı göstermiyorlar. Şunu kabul etmeliyiz ki Türkiye dâhil hiçbir ülke yapabileceklerinin tamamını yapmıyor; bazen ekonomik, bazen siyasal çıkarlar uğruna gözler kapatılabiliyor. Devletlerin, liderlerin, uluslararası örgütlerin hareketsiz olduğu yerde mücadeleyi kitleler omuzlar, işte Gazze meselesinde de bunu yaşıyoruz. Dünyanın her yerinde meydanları dolduran milyonlarca insan katliamın durdurulması için kendi devletlerine ve hükûmetlerine baskı yapıyor. Bu karanlık tablo içinde kitlelerin bu hareketliliği umudumuzu diri tutmamızı sağlıyor. Dünyadaki onlarca ülkenin yanı sıra, İsrail'de ağır milliyetçi atmosfere rağmen barış için mücadele etmekten vazgeçmeyen insanlar var, onların büyük mücadelesini de saygıyla selamlıyoruz. Hiçbir halk topyekûn kötü olarak yaftalanamaz, eminiz ki Yahudi halkı da alınlarına bu kara lekeyi sürenleri affetmeyecektir.

Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; bizler DEM PARTİ olarak Filistin'de adil ve kalıcı bir barıştan yana olduğumuzu her zaman dile getiriyoruz. Filistin'de kalıcı barışın yolu başta Araplar ve Yahudiler olmak üzere tüm halkların barış içinde, bir arada yaşayacağı demokratik bir modelden geçer. Başta Birleşmiş Milletler olmak üzere uluslararası toplum Filistin sorununda kalıcı barışın sağlanması için sorumluluk almalıdır, Türkiye de başta diplomatik girişimler olmak üzere sorunun çözümü için bütün imkânları seferber etmelidir.

Gazze'de ve diğer coğrafyalarda hayatını kaybeden insanları bir kez daha saygıyla anıyorum. Bu oturumun Filistin sorununa katkı sunması dileklerimle sözlerime son veriyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)