| Konu: | |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 4 |
| Tarih: | 08.10.2025 |
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; insanlık düşmanı İsrail güçlerinin uluslararası sularda Gazze'ye insani yardım götüren Vicdan gemisine saldırması ve aralarında milletvekillerimizin de bulunduğu sivilleri zorla alıkoyması tam anlamıyla bir korsanlıktır. 8 Ekim 2025 sabahı Sumud yani Direniş Filosunun bir parçası olan Vicdan gemisi Akdeniz açıklarında seyrederken İsrail donanması tarafından kuşatıldı. O sırada gemide yalnızca Türk milletvekilleri değil 20'den fazla ülkeden insan hakları savunucusu, sağlık çalışanı ve gazeteciler vardı; hepsinin tek silahı vicdanlarıydı, tek amaçları da insani yardımdı.
Buradan ilan ediyorum ki Saadet Partisi Bursa Milletvekili ve kıymetli ağabeyim Mehmet Atmaca, Gelecek Partisi Milletvekili Sayın Sema Silkin Ün ve yine Saadet Partisi Milletvekili ve ağabeyimiz Necmettin Çalışkan'la birlikte onlarca aktivistin katil İsrail'in elinde rehin tutulduğu her saatin sorumlusu attı mı mangalda kül bırakmayan iktidarınız olacaktır. O gemide milletimizin onuru vardır, milletimizin vicdanı vardır; bu saldırı yalnızca bir gemiye değil Türkiye Cumhuriyeti'ne, Türk demokrasisine ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesine yapılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının, hele hele seçilmiş milletvekillerinin uluslararası sularda kaçırılması asla kabul edilemez ve esir tutuldukları her gün ülkemizin itibarına yapılmış çok büyük bir saldırıdır. Uluslararası deniz hukukuna göre bir devletin kendi kara sularının ötesinde sivil bir gemiye müdahalesi açıkça yasa dışıdır, 200 deniz mili dışında yapılan bu baskın Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi'nin 87'nci ve 90'ıncı maddelerine de aykırıdır.
Buradan açıkça soruyorum: Sumud Filosuna, dolayısıyla Vicdan gemisine Türk savaş gemileri ve hava unsurları eşlik etmiyor muydu? Bu baskın sırasında onlar neredeydi? Milletvekillerimiz ve aktivistlerimiz neden savunmasız bırakıldı? İsrail güçlerine neden bir tek ikaz bile yapılmadı? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları uluslararası sularda saldırıya uğrarken Ankara'daki yetkililer neden sessizdi? Bu sessizlik, bu suskunluk neyin karşılığındadır? İktidar meydanlarda "İsrail'le ticareti kestik." diyor ama perde arkasında gemiler dolusu mal sevkiyatı hâlâ üçüncü ülkeler üzerinden devam ediyor. Resmî verilere göre 2024 yılında Türkiye'den İsrail'e ihracat 6 milyar dolara yaklaştı; Gazze'de çocuklar bombalar altında can verirken limanlarımızdan hâlâ inşaat demiri, gıda ve tekstil sevkiyatı yapıldı. Bu mudur sizin "one munite" diplomasiniz? Başta katil Netanyahu'nun uçağı olmak üzere İsrail uçaklarına hava sahamız açılıyor mu hâlâ? Perde önünde "Ey Netanyahu!" diye bağırıp perde arkasında "Ne vereyim kardeşime?" diye pazarlık masasına nasıl oturuyorsunuz? Bu mu sizin dış politikanız ve samimiyetiniz? Gazze'de çocuklar katledilirken insanlık düşmanlığı tescilli katil bir devletin başkanına ve uçaklarına semalarınızı nasıl açıyorsunuz? Milletin gözünün içine baka baka nasıl yalan söyleyebiliyorsunuz? Bu ikiyüzlülüğü milletimiz görüyor ve not ediyor. Kameralar önünde Filistin'e gözyaşı döküyorsunuz ama arka planda Tel Aviv'le ticareti ballandırarak sürdürüyorsunuz. Bu ikircikli tavrınızdan, bu çelişkili davranışlarınızdan gına geldi. Vicdan gemisi yalnızca bir yardım gemisi değildir; insanlığın onurudur, direncidir, sabrıdır. Gazze'ye gönderilen her paket, her ilaç kutusu "Biz susmadık." diyen insanların vicdanıdır ve bugün o vicdan rehin alınmıştır, sizse hâlâ "Not ettik, kınıyoruz." diyerek günü kurtarmaya çalışıyorsunuz. Buradan Dışişleri Bakanlığı başta olmak üzere sorumlu her kimse onların tamamına sesleniyorum: Asıl dünya liderliği işte böyle zamanlarda belli olur; derhâl harekete geçin, milletvekillerimizi, aktivistleri, o gemideki her insanı sağ salim memlekete getirin. Uluslararası hukuk devreye sokulsun, konsolosluklar aracılığıyla derhâl bilgi alınsın, gerekiyorsa uluslararası sularda korsanlık yapan İsrail'in hesap vermesi için BM'ye acil başvuru yapılsın diyeceğim ama İsrail Devleti devlet değil ki bir terör organizasyonu. Demek ki yalnızca diplomasiyle değil bir terör devleti hangi dilden anlıyorsa o dilden konuşmak gerekir. Artık siz de bu sahte öfke siyasetini bırakın, kameralar önünde hamasetle değil devlet onuruyla hareket edin çünkü mesele sadece bir gemi değil Türkiye'nin itibarı, milletin vicdanı ve insanlığın sınavıdır.
Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; aslında bu yaşananlar terör devleti İsrail'le hamisi ABD'nin yalnızca Filistin ve Gazze değil topyekûn Orta Doğu'da uyguladığı o malum Büyük Orta Doğu Projesi'nin parçalarıdır ve bu projenin dışında Türkiye yoktur. Bugün bu vesileyle ülkemizde yaşanan gelişmeleri de bunlardan bağımsız değerlendiremeyiz.
Önce bir benzerlikten bahsetmek istiyorum. Katil Netanyahu, 62 bin insanın katili, bebek katili, onu burada bütün Meclis olarak kınıyoruz ama kırk yıldır memleketimizde 50 bin insanın katili, bebek katili için bu yüce Meclis altında sloganlar atılmasını neden el birliğiyle kınayamıyoruz? (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar) Şimdi, bakınız, ülkenin her karışında bin türlü suça bulaşmış olanlar Gazi Mecliste dün "özgürlük" diye bağırdılar. Örgüt içi infazlarda yüzlerce mensubunu infaz edenler dün Gazi Mecliste "demokrasi" dediler. On binlerce insanımızın, Mehmetçik'imizin, öğretmenimizin, polisimizin, mühendisimizin, imamımızın katillerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileri dün Gazi Mecliste katillere "özgürlük savaşçısı" diye bağırdılar. Şeytan denize işeyince "Deniz benim." dermiş, biliniz ki bu deniz Türk denizidir ve bir damlasını bile size verirsek gök girsin, kızıl çıksın. Sizin dün Gazi Meclisin çatısı altında attığınız sloganlar kendinizi darı ambarında görmekten başka bir anlam da taşımamaktadır.
Türk milletinin sloganını ben size hatırlatayım bu kürsüden: Türkiye Türk'tür, Türk kalacak; Apo bebek katilidir, bebek katili kalacak. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayınız.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Tamamlayacağım.
Türkiye Türk'tür, Türk kalacak; Öcalan, uluslararası istihbarat örgütlerinin kucağında hop oturup hop kalkan bir soytarıdır, soytarı kalacak. Türkiye Türk'tür, Türk kalacak; Necmettin Öğretmeni, Aybüke Öğretmeni, Fatih Kaymakamı, Eruh'ta 3 günlük Bahar Narin'i, 6 günlük Zeynep Beştaş'ı ve 14 çocuğu ve binlerce Türk evladını katleden katil Öcalan ömür boyu katil kalacak.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Kars) - Saygısız!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) - Ne konuşuyorsun ya; kimse sizi dinlemiyor, dinlemiyor. Siyasetinize malzeme edemeyeceksiniz.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Hiç kimse bu Meclisin kürsüsünü Kandil'in terör megafonu yapamayacak, yaptırmayacağız.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) - Kandan besleniyorsunuz, kandan, savaştan besleniyorsunuz!
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Ne mutlu Türküm diyene! (İYİ Parti sıralarından alkışlar)