| Konu: | |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 3 |
| Tarih: | 07.10.2025 |
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yeni yasama yılı memleketimize, milletimize, ülkemize hayırlı olsun. Umarım, yeni yasama yılında milletimizin beklentilerini karşılayacak yasama faaliyetlerini onların iradesini Meclise yansıtacak şekilde yerine getiririz. Beraberinde, Meclisin bir diğer görevi de yürütmeyi denetleme görevi; umarım, bu anlamda da bir mesafe alırız ama maalesef, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi yapısı içerisinde bunların olabilme imkân ve ihtimalinin olmadığını da hepimiz biliyoruz.
Bugün 7 Ekim. 7 Ekimin şöyle bir özelliği, şöyle bir önemi var bizler için: 7 Ekim Türkmen Millî Bayramı günü. 20'nci yüzyılda birçok acı ve zulüm çeken Irak Türkmenlerinin millî bayramlarını bir kez daha kutluyor, ne olursa olsun kendilerinin yanlarında olacağımızı, haklarını ve hukuklarını savunacağımızı buradan bir kez daha ilan ediyoruz.
7 Ekim, aynı zamanda, İsrail'in Gazze'de eşi benzeri görülmemiş bir soykırımı başlattığı gün. Öncesinde de sürdürdüğü öldürme ve katliam politikasını artık bir soykırıma dönüştürdü ve bugün bütün dünya kamuoyu İsrail'in soykırımına karşı tek bir ses olmaya ve bu uğurda mücadele etmeye de gayret gösteriyor. Sumud Filosu da bunun en somut örneklerinden biri. Yüz binlerce insan iki yıl boyunca bütün dünyanın gözü önünde, maalesef, bu işkenceyi yaşadı. Geçtiğimiz günlerde 21 maddelik bir çözüm önerisi konuşuldu. Tabii, bu çözüm önerisiyle ilgili, çok fazla, üzerinde bir tartışma olmadı. Anlamakta güçlük çektiğim bir konu var benim; mesela, bu sene temmuz ayında "Suud ve Fransız çözümü" diye 146 imzalı bir çözüm paketi gelmişti. Bu çözüm önerisiyle alakalı Hükûmet tam üç paragraflık şerh koymuştu ama Trump'ın getirdiği öneriyle ilgili ağızlarını bıçak açmadı ki o şerhte 2 devletli çözümün olmaması hâlinde de bütün bunların hiçbir işe yaramayacağı ifade edilirken Trump'ın yapmış olduğu çözüm önerisiyle alakalı da âdeta dut yemiş bülbül gibi hiçbir şekilde ağızları açılmadan bu, sessizce kabul edilmiş durumda.
Şimdi, biz bugün bir başka üzüntüyü yaşadık. 7 Ekim 1989 ve 7 Ekim 2007 tarihleri arasında bölücü terör örgütü tarafından şehit edilmiş yani bugün ölüm yıl dönümü olan tam 39 şehidimiz var, hepsine Allah'tan rahmet diliyorum; Abdurrahman Eraslan, Ahmet Güneş, Alper Çolakoğlu bunlardan sadece 3'ü. Şimdi "Acıları yarıştırmayalım." deniyor ve hep bu cümle üzerinde duruluyor. Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bir slogan atıldı. Tabii, her siyasi partinin grup toplantısı olur, orada konuşulanlar da o siyasi partiyi bağlar ancak biz de tavrımızı burada konuşulanlar üzerinde ifade edebilmeliyiz. Bugün DEM Grubunun grup toplantısında terör örgütü elebaşı lehine atılan sloganları en ağır ve şiddetli bir şekilde kınıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Dünyanın hangi ülkesinin Meclisinde terör örgütü elebaşı lehine sloganların atıldığı ve bunun hiçbir yaptırımla karşılaşmadığı olmuştur, birisi bana söylesin; bunu da kamuoyunun dikkatine sunuyorum. Şöyle bir durumu biz 2023 Genel Seçimlerinden önce yaşasaydık neler olurdu bir tahmin edin. Ben eminim, iktidar partisi bununla ilgili hemen bir soruşturma başlatır ve bunun her yerde propagandasını yapardı ama bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bir terör örgütünün lideriyle ilgili sloganlar atılıyor ve biz, iktidar sıralarından tek bir cümle duyamıyoruz. Anlaşılan artık bu sizleri hiçbir şekilde rahatsız etmiyor arkadaşlar, bu net olarak görünmüş. Öcalan bir halk önderi değildir, Öcalan bir terör örgütünün elebaşıdır, devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak başta olmak üzere birçok suçtan hüküm giymiştir. Öcalan'ı Türkiye'de yaşayan Kürtlerle eş gören, Türkiye'de yaşayan bütün Kürtlerin lideriymiş gibi yansıtan bu sürecin yarattığı tahribatı da en ağır şekilde hep beraber görüyoruz, umarım daha da büyüyecek bir şekilde görmeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Evet, bir kez daha bu atılan sloganları en ağır şekilde protesto ediyor ve kınıyoruz.
Şimdi, Karayolları Trafik Kanunu görüşülecek. Kanun 36 madde ve burada trafik cezaları arttırılmış. Elbette ki trafik kazaları olmasın. Bakın, bu kanun metni trafik cezalarını caydırmaktan daha çok, bütçe açığına ihtiyaç duyulan kaynağı yaratmak için hazırlanmış bir paket, çok net. Neden böyle söylüyorum? Trafik kazaları ve bu trafik kazalarındaki yaralanma oranları 2023'ten 2024'e artmış. 2025'te bir bütçe yapılmış ve bu bütçede de denmiş ki: "Biz 55 milyar trafik cezası toplayacağız 2025 yılında." 1 Ağustos itibarıyla ne kadar kesilmiş biliyor musunuz trafik cezası? Tam 70 milyar yani iktidar bütçelediği trafik cezasının neredeyse yüzde 50, yüzde 60 üzerinde trafik cezası zaten vatandaşa kesmiş. Bu konuda inanılmaz başarılı yani bütçelediğinin 2 katını daha 2025'in 8'inci ayı dolmadan kesmiş ama toplama oranı ne kadar? Yüzde 14 yani cezayı kesiyor ama parayı bile tahsil etmekten âciz. 30 kilometrede bir radar koyan bir zihniyet kendi vatandaşını kandıracak bir şekilde, istismar edecek bir şekilde bu kuralları uyguladığı zaman bunların varacağı hiçbir yer yoktur. Geçtiğimiz yaz hepimiz yaşadık ya, ben yaşadım. 20 kilometre arayla radar mı olur ya? Yani bir uyarı levhası olmaz mı? Uyarı levhası yok. Bakın, dünyanın birçok yerinde bir uyarı levhası konulur, denilir ki: "Birazdan bir radar olacak, ona göre süratinizi ayarlayın." Biz bunlara kafa yormak yerine trafik cezalarını 2'ye, 3'e, 4'e katlıyoruz; ha, bunu yaparken de zaten 2025 bütçesini misli misli aşmışız.
Şimdi, bizleri gerçekten endişelendiren başka bir konuya değinmek istiyorum. O da Selimiye Camisi'yle alakalı bir tartışma yürüyor son zamanlarda. Hani hep "ecdat ecdat, ecdat yadigârı" diyorsunuz ya, umarım bununla ilgili bir cümle kurulur, bir şey söylenir iktidar tarafından. Bakın, 19 Haziran 2023'te Edirne Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından onaylanan ve 2024 sonunda tamamlanan restorasyon projesi daha sonra iptal ediliyor, yerine "Selimiye Camii Tetkik ve Tahkik Heyeti" diye herhangi bir resmiyeti olmayan bir kurum tarafından hazırlanan restitüsyon önerisi gündeme geliyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Daha sonra bu proje 2024 yılı içinde hem bilim kurulu hem de ilgili koruma kurulu tarafından bilimsel dayanak yetersizliği sebebiyle reddediliyor. Buna rağmen aynı öneri 29 Temmuz 2025 tarihinde Edirne Koruma Bölge Kurulu tarafından onaylanıyor, ardından da yakın zamanda mahkeme tekrardan bu kararı durdurma kararı vermiş. Şimdi, bütün akademisyenler, bütün uzmanlar, işte uluslararası kuruluşlar -ICOMOS gibi- bunlar bu sürece dair endişelerini paylaşıyorlar. O fotoğrafları görmüşsünüzdür -Mimar Sinan'ın emaneti- yani yüz elli, iki yüz yıl önceki hâlinden bambaşka bir hâle büründürecek bir çalışmanın yapıldığı iddia ediliyor. Biz uzman ya da sanatçı değiliz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım.
Buyurun.
MEHMET SATUK BUĞRA KAVUNCU (İstanbul) - Kamuoyunun bu konuda çok ciddi tepkisi var. Bunu, bu kürsüde dile getirmek zorundayız. Ecdat yadigârını hep dile getiren arkadaşlara, sizlere de bunu duyurmak istiyoruz. Türk tarihinin en önemli miraslarından birine sahip çıkmaya devam edeceğiz ve bu konunun takipçisi olacağımızı da buradan bir kez daha beyan ediyorum.
Teşekkür ediyorum.