GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu Arasında Ev Sahibi Ülke Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:113
Tarih:20.07.2025

MHP GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; gecenin bu saatinde hepinize en kalbî duygularımla sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Tabii, zihinsel yorgunluğunuzu artırmama adına ben bugünkü konuşmama, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına aldığımız bu konuşmamıza çocukluğumda oynadığımız bir oyun metaforuyla başlayıp anlatmaya çalışacağım. Adına biz "itti, bitti" derdik, biri ebe olurdu, gözlerini kapatır, yüzü duvara karşı gelecek şekilde durur, daha sonra herkes gizlenir "Sağım solum, önüm arkam sobe." diye gözlerini açar, etrafa bakardı. Acaba kim, nereye, nasıl gizlendi, ne hinlik var? Tek tek bulup çıkarmaya çalışırdık ama bulunduğumuz noktayı da fazla terk edemezdik; çok hassas bir noktaydı. Şimdi benzer bir şeyi günümüz teknolojik bağlamında yapmak gerekirse yani Google Maps gibi dijital bir haritalamayla şöyle Türkiye'ye odaklanıp, daha sonra yukarıya çıkıp Türkiye'nin bölgesindeki konumu ve etrafında yani sağında solunda, önünde arkasında neler olduğunu gözlemlediğimizde gerçekten uykularımızın çok da rahat şekilde geçeceği bir durumun göründüğünü anlamayacağız. Bunu niye söylüyorum? Çünkü kuzeyimizle, güneyimizle, doğumuzla, batımızla gerçekten müthiş bir ateş çemberi içerisinde konumlanmış bir ülkede yaşıyoruz. Bunu fark etmiyoruz belki ama dikkatlice baktığımızda, gerçekten analitik düşündüğümüzde ve bugün küresel bağlamda dünyanın sorunsal olarak nitelendirdiği olayların muvacehesinde ele aldığımızda, bütün bu yaşananların Türkiye'nin etrafında gerçekleştiğine tanıklık etmekteyiz.

Şimdi, bunları birer birer ifade etmek gerekirse kuzeyimize baktığımızda, Karadeniz'de iki kıyıdaş ülkenin 2014 yılında Kırım'ın ilhakıyla başlayan bir çekişme, çatışma sürecinin daha sonra, 2022'de tamamen bir işgale dönüştüğünü çok açık ve net bir şekilde gördük ve o günden bugüne kadar da biz bunun sulhusalahla sonuçlanması adına elimizden geleni yapmaya çalıştık. Bunu, gerçekten -aldığımız sonuçları bir çırpıda saymak gerekirse- tahıl koridoru, savaş esirlerinin takası, çocukların iadesi gibi başardığımız birçok anlaşma metninde görmekteyiz.

Kuzeydeki bu durumumuzun yanında bir de şöyle doğuya dönüp baktığımızda, doğuda da maalesef, İsrail'in, önceleri özellikle Filistin toprakları içerisindeki Gazze ve Batı Şeria başta olmak üzere, daha sonra dayanamayıp, daha da yukarı doğru devam edip Lübnan'daki işgal girişimleri, nobran davranışları, soykırımcı hâl ve hareketleri artık sınır tanımamazlık noktasına gelmiş ve İran'a da sıçramış olduğuna çok açık ve net bir şekilde tanıklık ettik. Yani, doğumuzda da bir ateş çemberi var bir bakıma.

Güneye indiğimizde, yine, daha çok boyutlu, Arap Baharı şeklinde başlayıp, önce Irak'la ateşlenip daha sonra Suriye, Libya ve komşu ülkelere sıçrayan benzer gerçekten iç çatışmaların, kanlı eylemlerin, iç savaşların, soykırımların ve bunlara bağlı olarak büyük göçlerin meydana geldiğine tanıklık ettik.

Batıya doğru baktığımızda, doğumuz, kuzeyimiz, güneyimiz, böyle de batımız çok mu rahat? Maalesef, orada da gizli saklı, çok açık birtakım oluşumların varlığına tanıklık ettik. Yıllardan beri adaların fütursuzca silahlandırılması, hatta Amerikan üslerine dönüşmesini çok açık ve net bir şekilde gördük. Başka neler vardı? Deniz kıta sahanlığı konusundaki gerçekten kural tanımaz davranışlara muhatap olduk. Bizim soydaşlarımızın hak ettiği birtakım insani hakların hâlâ bugün dahi dikkate alınmadığının devam ettiğine tanıklık ettik.

Şimdi, bunları niye söyledik? Bizim sağımız solumuz, önümüz arkamız sobe durumda yani kuşatılmış bir durumda. Bir sessizlik var ama bir fırsat kollama, bir uyku orucunda olmamız gereken bir coğrafyadaki teyakkuz hâlinin dikkatlerinize çekilmesi noktasında bunları ifade ediyorum. Peki, o zaman, biz, işte, tüm bu yaşananlar muvacehesinde bölgede istikrarın, güvenliğin ve gerçekten barışın tahkim edilmesinin en önemli aktörü olarak algılandığımızın ve bu misyona sahip olduğumuzun farkındayız. Niye? Çünkü bunun olumsuz nedenleri birinci dereceden bize yansımaktadır. Bunu ekonomik, ticari, kültürel, siyasi her bağlamda düşünebiliriz. Dolayısıyla bütün bunlardan ari bir şekilde ayakta durma bu coğrafyada, varlığını ve istiklalini muhafaza etme adına bizim gerçekten sürekli teyakkuz hâlinde olmamız gerekmektedir.

Şimdi, bazen tabii bu tür kritik durumlardan zaman zaman fırsatlar da çıkarma olasılığı çok açık ve nettir. Yani şerlerin hayra dönüşmesi düşüncesinden hareketle bazen diyoruz ki: "Evet, böyle bir cendere içerisindeyiz, böyle sıkıntılar merkezindeyiz ama buradan mutlaka hem bölgeyi hem de ülkemizi refaha çıkaracak birtakım atılımların da yapılması kaçınılmazdır." İşte, bu düşünceyle, gerçekten özellikle Hariciyemizin üç yüz yıllık çok güçlü geleneğinden kaynaklanan bir tutum ve davranışla hem masada hem sahada bunu formüle edip uygulamaya koymaya çalışan bir Türkiye Cumhuriyeti devleti var. Bunu tek tek, madde madde saymak gerekirse gerçekten bunun en önemli güneydeki meselelere çözüm olabilecek, özellikle ticari kalkınmaya vesile olabilecek bir kalkınma yolunun varlığını çok açık ve net bir şekilde örnek olarak gösterebiliriz.

Yine, doğudaki o sorunsal alanda, özellikle Ermenistan-Azerbaycan arasında Karabağ'ın özgürleşmesinden sonra meydana gelen barış sürecinin desteklenerek, motive edilerek eyleme dönüştürülmesinin de yine bizim çok önemli hamlelerimizden biri olduğunu açık ve net bir şekilde görüyoruz. Doğu Akdeniz'de özellikle hidrokarbon arayışlarımız yine bu amaca matuf birtakım atılımlar olduğuna çok açık ve net bir şekilde tanıklık etmekteyiz.

Aynı şekilde baktığımızda, yine, Yunanistan'la ortak bölgesel barış arayışları yine bizim sulhusalah eyleme noktasındaki olumlu tavırlarımızın bir nevi yansımasıdır. Özellikle Libya'yla deniz yetki alanları bağlamında dün yaptığımız anlaşmaların bugün artık yavaş yavaş özellikle Libya'daki parlamento grubu tarafından da anlaşılmaya başlandığına açık, net bir şekilde yine tanıklık etmekteyiz.

İsrail'in kural tanımaz, uluslararası kanunu, otoriteyi hiçe sayan tavırları noktasında... Bu kürsülerden gerçekten ağır eleştirileri duyunca zaman zaman üzülüyoruz, biraz da hakkı vermek lazım; inanın, uluslararası katıldığımız bütün toplantılarda bütün dünyanın sessiz kaldığı bağlamda, Türkiye Cumhuriyeti devletini, Hükûmetini temsilen bizim bütün siyasi parti temsilcisi arkadaşlarımız tarafından açık ve net bir şekilde bu nobran tavrın protesto edildiğine, karşı tavır sergilendiğine bizler de tanıklık etmekteyiz. Bu denli sorunsal ve kaotik bir alanda varlığını, dirliğini, birliğini muhafaza etme müktesebatını bulunduran Türkiye Cumhuriyeti devleti bundan sonra da yol güzergâhı olarak artık bölgesinde lider olma adımlarını açık ve net bir şekilde atmaktadır. İnşallah, dünyada da ilk büyük 10 güç arasına girme yolunda epey bir mesafe katedildiğine tanıklık ediyoruz.

Dolayısıyla bizler de Türkiye Büyük Millet Meclisi, özellikle Dışişleri Komisyonu üyeleri olarak bu tür ikili anlaşmaları niye yapıyoruz? İşte, biraz önce arkadaşımız eksikleri söyledi "Şununla ticari açığımız şu kadar. Şu devletle anlaşmalarımızda ithalat ve ihracat bağlamında müthiş bir uyumsuzluk söz konusu." Bunların giderilmesi adına, yapılan anlaşmaları bir an önce komisyon aşamasında sonuçlandırıp bu Genel Kurula getiriyoruz ki bir an önce karara bağlansın, bu anlaşmalar hayata geçirilsin ve ülkemizin refahı da bu bağlamda gelişsin, artırılsın.

Bu düşüncelerle, bugün biz bu ikili anlaşmaya Milliyetçi Hareket Partisi adına destek vereceğimizi ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)