Konu: | Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 113 |
Tarih: | 20.07.2025 |
NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün bu Mecliste teknik düzenlemeler kisvesi altında sunulan, sağlığı meta, yurttaşı müşteri gören soygun ve talan düzeninin devamı niteliğinde bir kanun teklifini tartışıyoruz.
9'uncu maddede, biraz önce, söz alan milletvekilleri de söyledi, kenevir maddesinin ürün güvenliğinin sağlanması amaçlanmışsa da düzenleme yetersiz, risk barındıran yönleri ise çoktur. Sağlık sisteminin tamamında olduğu gibi toplum sağlığını değil bu maddeye dayanarak açılacak piyasa ya da pazarın hangi ürünle ne şekilde olacağına cevap dahi vermeden, yaratacağı riskler düşünülmeden, bağımlılığa etkisi ya da ilişkisi araştırılmadan getirilmiştir. Neden ve neden şimdi? Bunun cevabı önergede, bunun cevabı teklifte yok.
Türk Tabipleri Birliğinin görüşlerini de dikkate alarak kamusal ve bilimsel araştırmaları gerçekleşmeden, etik açıdan olgunlaşmadan yürürlüğe getirilen bu maddeyi kabul etmiyor, tekliften çıkarılmasını talep ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, sağlık konusunu konuşacaksak hapishanelerdeki en temel hak olan yaşam hakkının nasıl göz ardı edildiğini konuşmak zorundayız. Biliyorsunuz ya da bilmelisiniz ki 24 Temmuz 2023-20 Aralık 2024 tarihleri arasında bu ülkede 1.026 mahpus yaşamını yitirdi, öldü, katledildi. Cezaevlerinde hâlâ binlerce mahpus var; kimi hasta, kimi felçli, kanser, görmeyen, yürüyemeyen, 70 yaşını aşmış, cezasını tamamladığı hâlde tahliye edilemeyen insanlar var. Onlar için hastane bir hayal, tedavi bir lütuf, maalesef ki yaşam hakkı ise devletin keyfine ve şartlarına bağlanmış durumda. Hastaneye gidilmesi hâlinde bile ağız içi araması dayatılması nedeniyle sevk günü hakaret ve tehdit günü hâline geliyor; tutsaklar tedavi hakkına erişim ile insanlık onuru arasında bir seçim yapmaya zorlanıyor. Tokat Hapishanesinde 11'i ağır 15 hasta mahpus yıllardır ağız içi arama muamelesini, dayatmasını kabul etmediği için tedavi edilemiyor. Bu insanlık dışı duruma karşı tutumları ise disiplin cezalarına maruz bırakılıyor, haklarında soruşturmalar açılıyor.
Devrim Ayık örneği ise bir başka felaket; yüzde 76 engellilik raporu var eğitim, araştırma ve uzmanlık gerektiren bölümlerden alınan, görme ve işitme kaybına rağmen yüzeysel birkaç soruya dayanılarak "Cezaevinde kalabilir, ATK'ye sevke gerek yoktur." raporu verilmiştir. Bu, sadece hukukun değil, insanlık vicdanının da inkârıdır.
Koruyucu ve önleyici sağlık hizmetlerinden bahsediyoruz, en temel meselelerden bir tanesi de su. Kırşehir Hapishanesinde musluklardan sarı ve kötü kokulu, hijyen dışı sular aktığı söyleniyor. Mahpuslar günün büyük bölümünde susuz ve bu sadece temizlik meselesi de değil, doğrudan yaşam ve sağlık hakkını ihlal eden bir mesele hâlini alıyor. Mahpuslar hastalanıyor, cezaevinde hasta olmak bile çoğu zaman infazdan, özgürlüğünden yoksun bırakılmaktan çok daha büyük bir ceza ve eza hâlini alıyor. Bu, sadece ceza da değil, aynı zamanda ilaçsızlık ya da muadil ilaçlara mecbur kalmak, teşhissizlik, kelepçeli muayene, aylarca randevu beklemek ve ulaşamamak anlamına gelmektedir. Bu ülkede hele ki kadın, mahpus ve hasta ise en zorlu kategori olarak ifade edebiliriz; hem yoksunluk hem de yok sayılma demek. Mahremiyet ihlaliyle karşı karşıya kalmak cinsiyetlerine uygun sağlık hizmetine erişememek anlamına geliyor.
Bu sabah Grup Başkan Vekilimiz söz alırken ifade etti; Murat Çalık, Mehmet Emin Çam, Fatma Tokmak, Hatice Yıldız, Ferzende Elbi, Önder Poyraz ve 1.412 hasta mahpus özgürlüğe, tedaviye, sağlığa erişmek için hapishanede gün sayıyor. Randevu bekleyen yurttaşları çok söylediniz ama hapishanede olup randevu beklemek bir mahpus için ne anlam ifade ediyor, bunu da konuşmak lazım. Ulaşılmazlık, ertelenme, umursamazlık ve unutulmuş demek, tıpkı Kırıkkale Hapishanesindeki Fikret Erden'in ağır bir ameliyat geçirmesi gerekmesine rağmen altı aydır randevu alınmasının unutulması örneği demek. Şimdi, bu yaşananları sağlık hakkı diye mi adlandıracağız yoksa adı konulmamış bir işkence biçimi olarak mı ele alacağız?
E-devlet üzerinden onam şartı getirdiğiniz bu teklifte; Türkçe bilmeyen... (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)