Konu: | Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 113 |
Tarih: | 20.07.2025 |
YILMAZ HUN (Iğdır) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, sağlık sadece bir hizmet değil insan onurunun, yaşam hakkının, eşit yurttaşlık talebinin temelidir ancak üzülerek belirtmeliyim ki seçim bölgem Iğdır'da sağlık hakkı sistematik olarak ihmal edilmektedir. Bu ihmalin en çarpıcı örneği ise Iğdır Devlet Hastanesinde yaşanmaktadır. Iğdır gibi sınırda, stratejik bir noktada yer alan çok kültürlü yapısıyla Türkiye'nin eşsiz şehirlerinden biri olan kadim kentte ne yazık ki bir devlet hastanesinin asgari koşulları dahi karşılayamadığını üzülerek belirtmek zorundayım. Nevruz Erez Devlet Hastanesinde uzman doktor sayısı ciddi oranda yetersizdir, neredeyse her branşta eksiklikler mevcuttur. Kadın doğum uzmanı yok; göz doktoru bir gün var, ertesi gün yok; kardiyoloji uzmanı ayda birkaç gün bulunabiliyor; dâhiliye, çocuk sağlığı, ortopedi, nöroloji gibi hayati bölümler ya hiç yok ya da hizmet veremeyecek kadar kısıtlı kadroyla yürütülüyor. Bu eksiklik sadece hastane yönetiminin ya da İl Sağlık Müdürünün basit bir personel planlama hatası değildir; bu, yıllardır uygulanan merkeziyetçi sağlık politikalarının, bölgesel eşitsizlikleri görmezden gelen anlayışın açık bir sonucudur. Iğdır'daki sağlık hizmetlerinin aksaması salt bir bina problemi değildir; 400 yataklı, 1.000 yataklı hastaneler de yapılsa Iğdır'da doktor eksikliğine çözüm olamayacaktır. Hekimler bu bölgelere atanmıyor, atanıyor ama kalmaları için hiçbir destek sunulmuyor; sosyal, ekonomik, mesleki hiçbir teşvik verilmiyor. Sağlık çalışanlarının özlük hakları, çalışma koşulları iyileştirilmediği sürece kaç tane devlet hastanesi yapıldığının önemi olmayacaktır. Bu hâliyle Iğdır'a doktor da gelmez, gelen de kalmaz.
Ayrıca, yalnızca doktor değil, hastane içerisindeki tıbbi donanım da son derece yetersizdir. Yoğun bakım ünitesi kapasiteleri kritik hastalar için yetersizdir. MR ve tomografi cihazları sürekli arızalı ya da sıra bekleme süresi ayları buluyor. Onkoloji tedavisi gören hastalarımız Van'a, Erzurum'a gitmek zorunda kalıyor. Kemoterapi görecek yaşlı bir kadının sabahın köründe minibüsle başka bir şehre gitmek zorunda kalması bu ülkenin hangi sosyal devlet anlayışıyla bağdaşır? Iğdır halkı acil ameliyatlar için Van'a, Erzurum'a yönlendirilmek zorunda kalıyor; bu, sadece maddi değil, aynı zamanda psikolojik bir yıpranmadır. Sınırlı gelire sahip yurttaşlarımız için şehir dışına sağlık hizmeti almak üzere çıkmak neredeyse imkânsız hâle gelmiştir. Ulaşım parası, konaklama derdi, refakatçi sorunu derken birçok kişi ya tedavisini geciktiriyor ya da tedaviden tamamıyla vazgeçiyor; bunun sonucunda ise önlenebilir hastalıklar maalesef ölümle sonuçlanabiliyor. Zira bu durum yalnızca sağlık hizmetlerinin aksaması değil, aynı zamanda bir adalet meselesidir, bir eşit yurttaşlık meselesidir. İstanbul'daki bir yurttaş MR'a birkaç gün içinde girerken Iğdır'daki yurttaşın aylarca beklemesi vicdansızlıktır. Bu ülkede doğduğu şehir sahip olacağı sağlık hizmetinin kalitesini belirlememeli ama ne yazık ki şu anda belirliyor. Bu da bizim en temel anayasal ilkelere aykırı bir yönetim anlayışıyla karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir. Iğdır halkı sadaka istemiyor; eşit hizmet istiyor, onurlu yaşam hakkı istiyor, hastaneye gittiğinde karşısında uzman doktor görmek istiyor, evladının hastalığında Erzurum, Van yollarına gitmek zorunda kalmadan kendi kentinde tedavi ettirmek istiyor. Sağlık hakkı bir ayrıcalık değil, bir haktır; bu hak Iğdır'ın Kürt'ü için de Azeri'si için de haktır, Iğdırlı emekçi için de çiftçi için de işsiz genç için de haktır. Bu hak sadece belli bölgelere tanınıp Iğdır'daki yurttaşlarımıza göstermelik sağlık hizmeti sunuluyorsa burada büyük bir adaletsizlik vardır. Iğdır bu ülkenin üvey evladı değildir; Iğdır halkı vergisini veriyor, alın teriyle bu ülkeyi büyütüyor ama sağlık hizmeti almaya gelince görmezden geliniyor.
Bu kürsüden Iğdır halkının taleplerini, acılarını, isyanlarını duyurmak boynumuzun borcudur. Iğdır halkları hastalandığında sağlık hizmetlerine ulaşamıyorsa, doktor bulamıyorsa, başka şehirlerdeki hastanelerde tedavi olmak için yollarda perişan oluyorsa, MR'a üç ay sonrasına gün veriliyorsa buna razı olmamalısınız; Iğdır halkları da razı değil. Bu halk unutmaz, zamanı gelince de hesabını sorar. Bu ülkede gerçek bir sağlık reformu ana dilinde, adaletle, eşitlikle yerel ihtiyaçları gözeten bir anlayışla mümkündür diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)