| Konu: | Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 113 |
| Tarih: | 20.07.2025 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AHMET EŞREF FAKIBABA (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin birinci bölümü üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bazı maddelere muhalefet etsek de iyi niyetle hazırlanmış bir kanun teklifi olduğunu düşünüyoruz ancak sorunlu bulduğumuz maddeleri dile getirmek istiyorum. Mesela, muhalefet ettiğimiz maddeler arasında madde 3; elektronik onam çağın bir gereğidir ancak bu dönüşüm sadece teknik bir kolaylık olarak değil, hasta ve hekim açısından karşılıklı sorumluluk içeren bir süreç olarak ele alınmalıdır, veri güvenliği, hasta hakları ve hekim sorumluluğu tüm yönleriyle yeniden gözden geçirilerek birlikte değerlendirilmelidir. Teknolojiye karşı değiliz fakat hasta-hekim ilişkisi bize göre makineler aracılığıyla kurulabilecek bir ilişki değildir. Onam süreci hekimin hastaya durumu açıkça anlatabildiği ve hastanın da bunu anlayarak karar verebildiği güvenli ve sakin bir ortamda yürütülmelidir; aksi takdirde bu süreç, bankalardaki rutin işlemler gibi mekanik bir hâle gelir ki bu da ne hasta ne de hekim açısından sağlıklı bir uygulama olur.
Madde 5, sözleşmeli aile hekimliği uzmanlığı, SAHU: Yasanın amacı, sahaya daha hızlı bir şekilde uzman vermektir ve bunun için altı yıllık eğitim sürecinin dört yıla indirilmesi planlanmıştır. İlk baktığımızda bize de olumlu geldi ancak daha sonra aile hekimliği uzmanlarından (AHU) gelen hocalarla görüştüğümüzde, onların da bu konuyla ilgili olarak farklı görüşleri mevcuttu; bu bağlamda, Bakanlığın bu yasayı hazırlarken ilgili taraflarla tam anlamıyla görüşmediğini tespit ettik. Bundan dolayı, sürece dâhil olan tüm paydaşlar, hekimler, eğitim kurumları, meslek örgütleri, STK'ler ve hasta temsilcileri bir araya gelmeli ve bu, kanun teklifi olarak akılla yeniden şekillendirilmelidir çünkü bu mesele sadece bir eğitim süresi konusu değil, Türkiye sağlık sisteminin geleceğini yeniden inşa etme projesidir. Birinci basamak hizmeti hızlı, kapsayıcı ve bilimsel bir yaklaşımla ASM çalışanlarını, akademiyi ve vatandaşın ihtiyacını buluşturan bir model ortaya çıkarmalıdır.
Madde 9, kenevir ürünleri: Biz İYİ PARTİ olarak tıbbi kenevirin üretimine karşı değiliz ancak bizi endişelendiren, bu üretimin kontrolü nasıl sağlanacak ve kimler tarafından üretilecek? Kim bunu üretecek, kim? Bunu bilmediğimiz için bu maddeye karşı muhalefetimiz mevcut. Şayet bu soruların cevaplarını alabilirsek bu teklife olumlu bakacağımızı belirtmek isterim.
Madde 14, park alanlarına sağlık tesisi kurulması: İmar planı yapılması ve eş değer alanın ayrılması hâlinde çok daha iyi bir teklif olacağını düşünmemize rağmen, hızlı bir şekilde çok sayıda ASM'ler inşa etmek ve merdiven altı ASM'lerin yerine hastaların ve sağlık çalışanlarının rahat bir ortamda hizmet vermesini sağlayacağından bu maddeye de olumlu bakıyoruz.
Çok değerli milletvekilleri, şu fotoğrafı, şu resmi özellikle görmenizi istiyorum. Sayın Bakanlarım, Sayın Başkanlarım; şu fotoğrafa özellikle bakmanızı istiyorum. Kanalizasyon... Gördüğümüz su, kanalizasyon suyuydu. Toprak, yağmurla buluştuğu zaman çamur, rüzgârla buluştuğu zaman toz oluyor. Banyo yok, elektrik yok; çadırlarda çocuklar, anne-baba beraber yaşıyor. Sağlıklı ve yeterli gıdaya burada erişmek mümkün değil. Sonuç, hastalık; tifo, ateş ve bulaşıcı hastalıklar ve soruyorum: Buna Sağlık Bakanlığı ne yapsın, doktor arkadaşlarımız ne yapsın? Bu ortamda hasta olmamak bir mucize. Bu ortamda hasta olmamak bir mucize. Bu durum, bazı büyükşehirlerimizin gecekondu semtlerinde de çok farklı değil. En düşük kira 15.000 lira, açlık sınırı 25.000 lira, yoksulluk sınırı 85.000 lira, asgari ücret 22.000 lira, en düşük emekli maaşı 16.800 lira ve insanlar bununla hem kira ödeyecek hem geçinecek hem barınacak hem de sağlıklı gıdaya ulaşacak ve sonrasında biz bu insanlardan sağlıklı olmasını bekleyeceğiz.
Mevcut sağlık sistemimize gelince, ilk zamanlarda gerçekten devrim niteliğinde güzel şeylere imza atıldı ve bu güzellikler bana göre 2015 yılına kadar devam etti. Ancak 2015 yılından sonra her geçen gün sağlık sisteminde sıkıntılar baş gösterdi. Tüm konuşmacı arkadaşlarım belirttiler; randevu almakta geçmişe kıyasla bir iyileşme olsa da bu sorun hâlâ tam anlamıyla çözülmüş değil. Doktor başına düşen hasta sayısının oldukça yüksek olması, hastalar arasında haklı olarak bir güvensizlik duygusunun oluşmasına neden olmaktadır. Yani doktora muayeneye gidiyorsunuz, doktor sizin adınızı, soyadınızı sormadan hemen anında şikâyetlerinizi inceliyor ve diyor ki: "Şuraya, şuraya, şuraya gidin." veya size bir reçete veriyor. Yani ben bir hasta olmuş olsam bu doktora ne kadar inanırım? Ama burada doktor arkadaşımın ne suçu var? Çünkü şu anda ASM'lerde mutlaka ve mutlaka ortalama olarak 100 hasta bakmak zorunda; ikinci basamak devlet hastanelerinde 100, hatta ve hatta, Sayın Hocam, Şanlıurfa'da çocuk uzmanı 150, 160, 170 hasta bakmak zorunda kalıyor. Yani düşünemiyorum bir hekim olarak, bir hekim nasıl 150 hastaya bakar ya? Lütfen, size soruyorum bunu: 150 hastaya baktığınız zaman o hasta ne anlar, o doktor ne anlar? Yani bunu düzeltmek tabii ki iktidarın en önemli görevlerinin başında geliyor.
Aylar süren görüntüleme tetkikleri sonucunda teşhis konulsa bile ameliyat için de aylar sonrasına randevu verilmesi, hastaları özel hastaneye yönlenmeye mecbur bırakmaktadır. Bazı hastaların maddi durumları yeterli olmamasına rağmen -şahit olduğum hastalar var- kredi çekerek özel hastanelere gitmek zorunda kalıyorlar. Genellikle özel hastanelerin büyük bir kısmı yoğun bir şekilde çalışmaktadır ve bu hastanelere giden hastalara neden tercih ettikleri sorulduğunda, çok önemli... Lütfen, ilgili ve görevli arkadaşlarımız özel hastaneye gitsinler. "BAĞ-KUR'lu, memur veya sigortalı hastaların özel hastanede ne işi var?" diye sorduğunuzda, o cevabı tam olarak aldığınızda işi çözeceğinize inanıyorum. Kamu hastanelerinden gerekli hizmeti almadıklarını ifade ettikleri için özel hastaneye mecburen geldiklerini söylüyorlar; işin gerçekten en kötü tarafı bu.
Sonuç olarak, ülkede yaşayan tüm insanların barınma ve sağlıklı beslenme sorununu karşılamak sosyal devletin en önemli görevleri arasındadır. Bundan dolayı, ülkede yaşayan tüm insanların -sadece belirli insanların değil- refah seviyesi yükseltilmelidir.
ASM'lerdeki eksiklikler giderilmelidir. Birinci basamak sağlık hizmeti en önemli hizmetlerin başında gelmektedir. Uzman takviyesi ve laboratuvar desteği sağlanmalı, nüfusun yoğun olduğu yerlerde nöbet sistemi getirilmeli ve böylece ikinci ve üçüncü basamak hastanelerindeki yoğunluğun azaltılması sağlanmış olmalıdır.
Sevk sisteminin yeniden kurulması lazım. Birinci, ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetleri arasında etkin bir koordinasyon sağlanmalı, üniversitelerde görev yapacak hocalarımız basit hastalıklarla değil daha komplike ve ileri düzey hastalıklarla ilgilenmelidir. Maalesef onların da polikliniği çok yoğundur, yoğun oldukları için hastalar hocalarımızdan randevu almasına rağmen maalesef mecburen asistan arkadaşlar tarafından muayene edilmektedir.
Hepinize saygılar sunuyorum.