| Konu: | Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 113 |
| Tarih: | 20.07.2025 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yasa teklifine dair az eleştirebileceğimiz, çok eleştirebileceğimiz maddeler var, onları ilgili maddelerde kıymetli arkadaşlarımız sizlerle paylaşacak. Ben, bugün genel bir değerlendirme yapacağım müsaade ederseniz. Sağlık sektöründe kırk yıldan fazla tecrübesi olan birisi olarak söylüyorum: Sağlık çok komponenti olan, çok parametresi olan, her bir parametresi özenle yönetilmesi gereken bir alandır ve bunlardan biri eksik olduğunda sistemin geneline sâri sorunlar ve problemler yaşanmaktadır.
Sistemin en temel ayağı koruyucu hekimliktir. Maalesef, yirmi üç yıllık AK PARTİ iktidarında koruyucu hekimlikle ilgili alınması gereken önlemler, atılması gereken adımlar atılmamıştır çünkü bu alanda bir rant yoktur; bu alan emek ister, planlama ister, organizasyon ister, uzun vadeli bir projeksiyon ister. Koruyucu hekimlikte maalesef sınıfta kalınmıştır.
Bir sonraki aşama birinci basamaktır yani aile hekimliğidir ve maalesef aile hekimliğiyle ilgili de yeterince doğru ve gerçekçi adımlar atılamadığı için, yanlış politikalar dizayn edildiği için hastalarımızın birçok problemi burada çözülebilecekken buradan başka hastanelere giden hastalar ilave bir külfet, ilave bir yoğunluk getirmiştir.
Tabii, geçtiğimiz günlerde koruyucu hekimlikle ilgili birtakım adımlar atılmaya çalışıldı; yanı sıra, birinci basamak sağlık hizmetleriyle ilgili birtakım adımlar atıldı; onlarda da büyük hatalar, büyük yanlışlıklar var. Yanı sıra, ikinci basamak sağlık hizmetleri, üçüncü basamak sağlık hizmetleri; bunlar da son derece önemli, biraz sonra onlara da temas edeceğim.
Tabii, bunun yanında en önemli maddelerden bir tanesi de sağlık personelinin eğitimidir yani doktorlarımızın eğitimi ve yardımcı sağlık personelinin eğitimidir; beraberinde, sağlıkta kullanılan cihazlar, ekipmanlar ve şüphesiz ilaçlar çok önemlidir -hepsine tek tek değineceğim- ve tabii, hastane binaları. Şüphesiz AKP'nin en başarılı olduğu alandır hastane binalarını inşa etmek; onların da nasıl olduğunu, ne şekilde inşa edildiğini biraz sonra anlatacağım.
Bakın, AK PARTİ'nin yaptığı en temel hatalardan bir tanesi sağlık hizmetini binaya endekslemek, binalarla övünmek, onlarla gurur duymak, hizmetten ziyade binaların büyüklüğüyle ve devasa olmasıyla övünmek ve yanı sıra, sağlığı özelleştirmek. Şüphesiz sağlıkta özelleştirmeye karşı değiliz ama bu kadar yoğun bir özelleştirme, denetimsiz bir özelleştirme mekanizması bir rant alanına dönüşmüştür ve biraz sonra da bu rant alanının nasıl işlediğini sizlerle paylaşacağım.
Bakın, çok sayıda soru önergesi var elimde, hiçbiri cevaplanmamış; cevaplanmamış ama eski Sağlık Bakanı bu soru önergelerini konuştuğum için, paylaştığım için, eleştirdiğim için, kendisine yönelik ve uygulamalarına yönelik hatalarını ele aldığım için beni mahkemeye vermiş ve geçtiğimiz günlerde bir fezleke geldi; burada paylaşacağım biraz sonra.
Bakın, bir soru önergesi var, cevapsız. AK PARTİ iktidarı döneminde devlet hastanelerinde ameliyat oranı 2 kat artmış ama özel hastanelerde tam 7 kat artmış. Belli ki özel hastaneler, özel sağlık sistemi bir anlamda desteklenmiş, büyütülmüş ve bunlar yapılırken yeni rant alanları açılmış. Bakın, 2023 yılında SGK'nin özel hastanelere ödemiş olduğu para 35 milyar lira, 2024 yılında tam 2 katı 70 milyar lira ve iddiayla söylüyorum, bu yıl -yıl sonunda rakamlar çıktığında hepimiz göreceğiz- 100 milyar lirayı geçecek yani Dışişleri Bakanlığının bütçesinden tam 3 kat daha fazla olan bir para özel hastanelerin cebine boca edilecek. Yine söylüyorum, bu kadar özelleştirme olmasa ve denetlenmiş olsa şüphesiz yararlı ama burasının bir rant alanı hâline dönüştürülmesi ve denetimsiz çalışması burada büyük bir kayıp kaçak ve maalesef, bir rant ve talan mekanizmasını da devreye soktu.
Bakın, Siirt'te bir özel hastaneyle ilgili çok önemli bir iddiada bulundum ve Sağlık Bakanına sordum -adını vermeyeceğim özel hastanenin- bu hastanenin faturalarında büyük bir yolsuzluk olduğu ve o hastanede yatmadığı hâlde kimi hastaların üzerine faturalar yazılarak devletin milyarlarca lira dolandırıldığına dair çok önemli bilgi ve belgeler var, bunun üstüne gidecek misin dedim; her zaman olduğu gibi cevapsız bıraktı Sayın Bakan. Oysa bir müfettiş gönderse, hastanede yatanların isimlerini çıkarsa ve onlarla bire bir konuşsa, yanı sıra SGK'deki faturaları incelese milyarlarca liralık bu korkunç talan ortaya çıkacak; yapmıyor, yapmak istemiyor ve maalesef, bu rant düzeni devam edip gidiyor.
Bir başka konu: Covid zamanında tam 70 milyon doz aşı ithal ettik; aynı aşı İngiltere'de 3 dolardı, biz 12 dolara ithal ettik. Birilerinin cebine ve sizin de bildiğiniz birilerinin cebine tam 630 milyon dolar para boca edildi. Sağlık Bakanına soruyorum: Niye bu aşıları Bakanlık olarak sen ithal etmediğin de bir yandaşın şirketi üzerinden ithal ettin, üstelik bu yandaşın o şirketle cebine 630 milyon dolar indirirken bir tek kuruş vergi ödememiş, buna cevap verecek misin diyorum; cevap yok.
Ve tabii, Sağlık Bakanının kendisi; eski Sağlık Bakanına defalarca çağrı yaptım, defalarca soru önergesi verdim; her zaman olduğu gibi kapı duvar ve cevapsız. Bakın, AKP iktidara geldiğinde bu ülkede Medipol Hastaneler Grubu diye bir hastaneler grubu yoktu; şu anda Türkiye'nin en büyük, en devasa özel hastaneler zinciri. Araştırdım, acaba, bu hastaneler nasıl bu kadar büyüdü, nasıl bu kadar zenginleşti, nasıl oldu da bu kadar Türkiye'nin en önemli sağlık kuruluşları hâline geldi? Tabii, devlet desteği olmadan, AKP omuz vermeden bunun olması mümkün mü? Değil. Peki, neler yapmış? Söyleyeyim size: İstanbul'da, Unkapanı'nda TEKEL'in milyarlarca liralık binası götürülmüş bu hastaneye verilmiş, eski Sağlık Bakanının hastanesine.
(Uğultular)
TURHAN ÇÖMEZ (Devamla) - Arkadaşlar, sessiz olur musunuz rica etsem.
Yanı sıra, Beykoz'da TEKEL'in on binlerce metrekarelik arazisi yine Sağlık Bakanının hastanesine tahsis edilmiş.
Çok önemli bir ayrıntıyı paylaşacağım sizinle, çok ciddi bir ayrıntı; vatandaşın biri kalkmış Üsküdar'daki şu araziyi, bugünkü değeri 4 milyar lira olan araziyi 1994 yılında götürmüş hazineye vermiş, demiş ki: "Hazine, al bunu sana hediye ediyorum. Türk çocuklarına burayı okul yap, çocuklar okusun." Yıllarca burası okul yapılmamış; imar tadilatı yapılmış, önce burası ilk ve ortaöğretim için tahsis edilmiş ve yıllar boyu buraya okul yapılmamış. Ne garip tesadüftür ki bu arazinin hemen bitişiğinde eski Sağlık Bakanının Medipol Hastanesi var, üniversite hastanesi. Sayın Bakan durur mu? Bu araziyi önce almış, otopark olarak kullanmış; bu mülkün, bu arazinin asıl sahipleri hibe edenler müracaat etmişler, demişler ki: "Biz burayı okul yapın diye verdik, niye verdiniz eski Sağlık Bakanına?" "E, otopark olarak kullanıyor, para pul da almıyor, ne yapalım?" demişler. Geçtiğimiz günlerde haraç mezat üç kuruşa bu arazi eski Sağlık Bakanına tahsis edildi. Bir zamanlar "Alın burayı okul yapın." diye vermiş olan vatandaşın arazisi, Sağlık Bakanının, eski Sağlık Bakanının hastanelerine tahsis edildi ve "Buraya üniversite yapılacak." denilerek, plan tadilatı yapılarak verildi.
Başka? Şurada, Ankara'da, Gar binaları yine aynı Bakanın hastanelerine verildi. Başka? Atatürk Orman Çiftliği'nde 555 bin metrekarelik arazi verildi. Birkaç yıl önce yine hastanesine 5 milyar liralık teşvik, 70 milyon dolarlık teşvik verildi.
Ve kendisine sordum, Sayın Bakan nasıl oldu bu iş, niye aldın bu arazileri dedim, soru önergesi verdim; cevap yok ve kalktım tabiatıyla, milletin bana vermiş olduğu yetki ve sorumlulukla çıktım televizyonlarda konuştum. Ondan sonra "İYİ Parti Milletvekili Turhan Çömez bana soru önergesi verdi, umursamadım, ciddiye almadım, Parlamentonun gönderdiği soruyu kale almadım ama çıkıp dışarıda konuştuğu için de mahkemeye verdim." diyerek kocaman, bir tomar fezleke gönderdi. Buradan açık çağrı yapıyorum; Sayın Başkanımız da burada, Anayasa Komisyonu Başkanımız burada: Kaldırın benim dokunulmazlığımı, çıkalım mahkemede bütün bu rezaletleri, bütün bu ahlaksızlıkları, bütün bu soygun ve talan düzenini konuşalım tek tek ve kim hesap vermesi gerekiyorsa versin.
Şimdi, hastaneler yapılıyor, binalar yapılıyor ve bunlarla da hakikaten gurur duyuluyor dedim. Bakın -rakamları çıkardım, paylaşacağım sizinle- 2017-2023 yılları arasında, yedi yıl içerisinde şehir hastaneleri için ödenen para 102 milyar lira ancak 2024-2027 arası için dört yıl içerisinde 425 milyar lira para ödenecek şehir hastanelerine. Korkunç bir kara delik. Peki, şehir hastaneleri nasıl yapılıyor? Şehir hastaneleri şöyle yapılıyor: Deniliyor ki bir işadamına, bir yandaş iş adamına, 5'li çete üyesine: "Şuraya bir şehir hastanesi yapacaksın." O da "Başüstüne yapayım ama param yok." diyor. "Git, Londra'daki tefecilerden para bul." deniliyor. Gidiyor, Londralı tefecilerden parayı buluyor, gelip diyor ki: "Ben parayı buldum ama tefeci devlet garantisi istiyor." "Verdim sana devlet garantisini, al garantiyi, git." deniliyor. Sonra tefeci diyor ki: "Garanti de yetmez, mahkeme olarak Londra mahkemelerini tahkim mahkemesi olarak istiyorum." Onu da kabul ediyoruz. Ve bu iş adamı, bu yandaş iş adamı cebinden bir tek kuruş çıkmadan devlet garantisi alarak krediyi getiriyor, onunla hastaneyi yapıyor ve ona ayda ödemiş olduğu kredi geri dönüş miktarından belki 2 veya 3 katını sizin, bizim cebimizden alarak, devletin, milletin cebinden alarak cebini şişirdikçe şişiriyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir uygulama yok, böyle devlet garantili bir talan ve soygun düzeni yok. Ve göreceksiniz, tarihe not düşmek için söylüyorum: Yıllar sonra, o kadar da belki sürmeyecek, bu kara delik öyle büyüyecek ki hepimizi içine alacak.
Bakın, bir başka örnek daha vereceğim size, şaşıracaksınız bunu duyduğunuzda. Hep övünüyor ya AK PARTİ "Ama ne kadar güzel, otel gibi hastane yaptık size." diye; oturdum, hastanelerin metrekarelerini çalıştım, şehir hastanelerinde bir yatak başına kapalı alan 313 metrekare. Peki, dünyada örnekleri nasıl? Eski Sağlık Bakanının, bu şehir hastanelerine onay veren Sağlık Bakanının özel hastanelerini araştırdım, bir yatak başına kapalı alan 125 metrekare, şehir hastanelerinde 313 metrekare. İngiltere gibi bir ülkede ne kadar biliyor musunuz? 80 metrekare. "E, ne olacak canım, bu kadar geniş bir alan, herkes ferah ferah yaşasın." diyeceksiniz. İşletme maliyetlerini hiç konuşmuyorum ama ne için yaptılar biliyor musunuz? Devlete bunları metrekare üzerinden kiraladılar, ceplerini daha fazla şişirebilmek için yaptılar, dünyada eşi benzeri olmadık şekilde bunları kurguladılar ve rantlarını büyüttükçe büyüttüler.
Tabii, bütün bunları yaparken acaba hizmet nasıl diye bir araştırdık. Mesela, bir soru önergesi verdim, Kocaeli Şehir Hastanesinde geçtiğimiz yıl tam 60 hasta ameliyathaneden vücutları yanarak çıkmış, yanmışlar. Ben biliyorum niye yandıklarını, iki sebebi var: Bir, elektrik sistemi bozuk; iki, oraya almış oldukları koter cihazları bozuk ve demode. Sağlık Bakanına "Bir hastanede 60 hasta ameliyathaneden yanıklı çıkarsa nasıl sessiz kalırsınız?" diye soru önergesi veriyoruz, soruyoruz; cevap yok, umurunda değil Sağlık Bakanının.
Bakın, bir başka soru önergesi: Tabii, her şeye bir rant gözlüğüyle baktıkları için... Hastanelere -hekim olan arkadaşlarım var, bunu gayet iyi bilecekler- gittiğimizde, devlet hastanelerinde kan falan alınıyor ya bizden, sanıyor musunuz siz, o kanların hastanede tahlilleri yapılıyor? Oradan kuryeler geliyor, o kanları topluyor, dışarıya yine özel sektöre götürüyor; arada 100 kilometre, 150 kilometre kanların taşındığı vaki, bu kanların yolda bozulma ihtimali çok yüksek. Hepsinden vazgeçtim, geçtiğimiz aylarda binlerce kan kayboldu, bir kısmı da Silivri'deki cezaevinden çıkan kanlar. Soru önergesi verdim. Dönüp bir insan demez mi "Ben binlerce kanı kaybettim." diye. Peki, ne yaptınız? Vatandaşa tazminat ödediniz mi, vatandaşı tazmin ettiniz mi, soruşturdunuz mu; ne olmuş? Umurlarında değil, varsa yoksa bina.
Yanı sıra, geçtiğimiz günlerde Sayın Vekilimiz Hakan Şeref Olgun Afyon'da bir çeteden bahsetti, hastanede 47 kişilik bir çete. Bunların çoğu oradaki milletvekillerinin referansıyla girmiş, uyuşturucu satışı yapıyorlar, yanı sıra tefecilik yapıyorlar. Allah'tan, o ifşaattan sonra bir operasyon düzenlendi de birileri oradan alındı, götürüldü.
Sütçü İmam Üniversitesinde stent çetesi var dedim, burada anjiyografi departmanında kullanılmak üzere stentleri çalıyorlar, belgeleri var dedim; umurunda değil Sağlık Bakanının, cevap vermedi. Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesinde diyaliz çetesi var dedim, o hastanede yatmış ve ölmüş hastaların isimlerini alıp oradaki yine yandaş bir özel hastaneye vererek o hastanede aslında olmayan hastalar üzerinden milyarlarca lirayı ceplerine indiren çeteler var dedim; umurunda değil. Ya, "Bu nedir?" diye insan bir merak eder; umurunda değil.
Yine, Malatya'da bir katarakt çetesi var, lensleri çalmışlar 100 milyonlarca liralık; yine, umurunda değil, ne cevap var ne de buna dair bir çalışma var. En son, nihayet -teşekkür ediyorum Sayın Bakana- Çam ve Sakura Hastanesinde bir radyoopak madde çetesi var dedim; Allah'tan ona cevap verdi "Doğru söylüyormuşsunuz, çeteyi bulduk, soruşturma açtık." diye söyledi.
Tabii, keşke yenidoğan çetesine dair verdiğim sorulara zamanında cevap vermiş olsaydı... Buna dair birçok soru önergesi var, detaylarına girmeyeceğim çünkü daha sonrasında konuşmam gereken önemli bir konu var. Aslında o konuyu şimdi konuşayım ki ona zaman kalsın çünkü çok tarihî önemi olan bir konu.
Burada müteaddit defalar konuşuldu, Mehmet Murat Çalık... Kendisi AML hastası, akut miyeloid lösemi hastası, kan kanseri yanı sıra lenfoması var ve cezaevine girdikten sonra 20 kilo kaybetti. Elimde Sağlık Bakanlığı İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinin raporu var. Bakın, bu raporda diyor ki: "Kendisi AML hastasıdır, aynı zamanda lenfoması var ve kendisine kemik iliği biyopsisi yaptık, bu biyopside blast oranı yüzde 4-5'tir." Teknik bir şey söylüyorum ama izah edeceğim, hekim arkadaşlarım var, beni anlıyorlar. "Blast oranı yüzde 4-5'tir." diyor. Literatür diyor ki: "Bir kanser hastasının blast oranı yüzde 4-5 ise bu hastalık nüksediyor demektir, hastalığı nüksediyor." Burada duralım çünkü önemli bir belge paylaşacağım biraz sonra sizinle. "Onun için, bu hastalık nüksediyor, haberiniz olsun." diyor koskoca eğitim ve araştırma hastanesi Adli Tıbba. "Bunun için gereğini yapın bir an önce." diyor. Yanı sıra, diyor ki: "Nötropenisi var, lökopenisi var." Ne demek bu? Vücudunun savunma hücreleri tükenmiş, bitmiş demek, kendini savunacak durumda değil ve bu hasta 20 kilo kaybetmiş, açıkça yazmış zaten "malnütrisyon" diye yani "Artık vücudu tükenmiş." demek ve altına eklemiş "Bu hasta cezaevinde sepsis olur ve septik şoka girebilir, hayatını kaybedebilir." diye. Tebrik ediyorum hekim arkadaşlarımı, çok yerinde ve doğru bir rapor yazmışlar.
Şimdi, tarihe not düşmek üzere bir belge paylaşacağım sizinle. Bu raporu alan Adli Tıp Kurumunun ne yapması lazım? Kaldı ki hukukçu arkadaşlarımız var, hükümlü olmayan, tutuklu olan kişilerin bu şekilde dışarıya çıkarılması için Adli Tıp raporuna ihtiyaç var. Hadi diyelim direndiniz, zorladınız, Adli Tıptan rapor almak istediniz. Peki, niye o zaman bu raporu çarpıtıyorsunuz? Buyurun, Adli Tıp kendisine eğitim ve araştırma hastanesinden gelen yüzde 4-5 blast oranını tahrif etmiş arkadaşlar, tahrif etmiş. Bakın, belgesi burada, yüzde 3-4 yapmış onu. Bu, korkunç bir skandal. Buradan Sağlık Bakanına sesleniyorum, buradan Adalet Bakanına sesleniyorum: Bu bir skandaldır; bu, taammüden birisini ölüme göndermektir; bunu yapmayın, bir an önce bunu düzeltin. Bu, kabul edilemez. Bu, hata falan değil çünkü niye biliyor musunuz 3-4 yazmış? 3-4 olursa kanserin nüksetme ihtimali yok ama 4-5 olursa kanseri nüksediyor ve Adli Tıp "kanseri nüksediyor" dememek için belgeleri, bilgileri tahrif etmiş; akıl alır gibi değil! Buradan, Adli Tıp ve onun başındaki Adalet Bakanına, Sağlık Bakanına sesleniyorum: Behemehal bugün bunun için gereğini yapın ve Mehmet Murat Çalık'ı bir an önce çıkartın. Aksi hâlde, üzülerek söylüyorum, 2 diplomalı bir hekim olarak söylüyorum: Bu şartlar devam ederse Sayın Çalık cezaevinden canlı çıkamaz ve hepiniz onun vicdani sorumluluğu altında kalırsınız.
Tabii, keşke bir yirmi dakika daha olsaydı, konuşacağım çok şey vardı; randevuyla ilgili sorunlar, Suriyelilere dönük ülkemizde yapılan hizmetler, göçmen sağlık merkezleri, onun yanında birtakım diş hekimliğiyle ilgili, ilaç, eczacılıkla ilgili çok sayıda söyleyeceğim şey vardı, madde vardı ama bunlara artık girmeyeceğim.
Bakın, arkadaşlar, sağlık iyi yönetilmiyor. Şu anda, maalesef, şehir hastaneleriyle ve özel hastanelerle götürülen ama içten içe çürüyen ve çöken bir sistemle karşı karşıyayız. Eğer bu sistem böyle devam edecek olursa önümüzdeki yıllarda bunun faturasını hepimiz ağır ödeyeceğiz. O sebeple, eğitime önem vermemiz lazım. Diş hekimliği planlaması ona keza, büyük hatalar var; zamanım olmadığı için rakamları veremiyorum. Keza eczacılıkla ilgili büyük hatalar var. Sadece bir tek şey söyleyeceğim diş hekimliğiyle ilgili: 10 bin diş hekimi öğrencisi mezun veriyoruz her yıl, bizim ihtiyacımız 1.500.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURHAN ÇÖMEZ (Devamla) - Şu anda, eski Sağlık Bakanının Medipol Üniversitesinde Diş Hekimliğinde tam 2.600 diş hekimi okuyor biliyor musunuz.
Sağlıkta ranttan kurtulmamız, rasyonel bir hizmet üretmemiz lazım. Bu tartışılacak bir konu değil, siyaset yapılacak bir konu değil, söylediklerimin hepsi bilgili ve belgeli. Umuyorum AK PARTİ'li arkadaşlarım bunları dinler ve dikkate alırlar, sadece Türkiye için değil kendileri için de hayırlı bir netice olur diyorum.
Saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (İYİ Parti, CHP ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)