| Konu: | Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 113 |
| Tarih: | 20.07.2025 |
YENİ YOL GRUBU ADINA İRFAN KARATUTLU (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; hepinizi YENİ YOL Grubu ve DEVA Partisi adına saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'yle ilgili bir konuşmayla başlamak isterdim ama Kahramanmaraş'tan yaklaşık onlarca insan telefonla bana ulaştı, onlarcası sosyal medyadan yazdı, sanki SOS şeklinde bir bilgi geçtiler. Kahramanmaraş tarihinde ilk defa Kahramanmaraş'ta su kısıtlamasına gidildi. Bu niçin önemlidir? Bakın, 1670 yılında Evliya Çelebi Kahramanmaraş'tan bahsederken "arzımukaddes bir şehir" diye bahseder ve öne çıkardığı en önemli konu olarak Kahramanmaraş'ın su potansiyelinden, Pınarbaşı'ndan, Karagöl'den, Aksu Çayı'ndan bahseder ve der ki: "Kahramanmaraş; bölgenin, Antep'in ve Maraş'ın pirincini sağlıyor yani çeltik üretiyor." Hemen Uzak Doğu'daki çeltik alanlarına bakacak olursanız hepsi su içindedir. 1670 yılında Evliya Çelebi böyle bir şehirden bahsederken bugün Kahramanmaraş, uzun dönemdir yerel yönetimlerin beceriksizliği, bürokratların vurdumduymazlığı, siyasetçilerin bir kısmının Kahramanmaraş'a ihaneti nedeniyle susuz bir hâle gelmiştir.
Kahramanmaraş'ın şu anda şehir merkezine 10 kilometre mesafede 3 tane barajı vardır. Maalesef, bu barajların 3'ünden de Kahramanmaraş su almamaktadır. Geçen DSİ Bölge Müdürü ve DSİ Genel Müdürü afişlerle yayınladı "Kahramanmaraş Kılavuzlu Barajı'ndan İslâhiye'ye 70 kilometre ötesine su götürüyoruz." diye. Yine, aynı şekilde, aynı barajdan Amik Ovası'na su götürülüyor. 70-80 kilometre ötesine su giderken 10 kilometre ötesindeki insanlar susuzluk yaşıyor. Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesindeki Kartalkaya Barajı'ndan Gaziantep'e su gitmektedir yıllardır. Bugün Narlı'daki çiftçinin, Pazarcık'taki çiftçinin ürünleri kurumuştur susuzluktan. Aynı şekilde, Çağlayancerit'teki Göksu Nehri'nden, oradan Gaziantep'in bütün su potansiyeli sağlanmaktadır ama halkımız su sıkıntısı çekmektedir. Biz su bulamazken maalesef komşu şehir su parkı yaparak videolarla bunu yayınlamaktadır, refüjlerin ve çimlerin hepsine boşa su akıtmaktadır. Biz geçmişte yaşanan bu su anlaşmasına karşıyız. Benim ziraat odalarım on beş gün önce komşu ilçenin belediye başkanına "Bizden aldığınız suyu bize geri verir misiniz sulama için?" diye gidip yalvaramaz arkadaşlar.
Aynı şekilde, merkezî hükûmeti buradan uyarıyorum: Kahramanmaraş halkı gerçekten bu konuya çok önem vermektedir. DSİ ve İller İdaresi, yerel yönetimlerle hızlı bir şekilde irtibat sağlamalıdır. 10 kilometre yakınımızdaki suyu alamamak ne demek, 10 kilometre? Bunu 2,5 metre borularla 130 kilometre ötedeki Gaziantep'e taşımak ne demek? Kahramanmaraş halkı bunu hak etmiyor. Bu suyun peşine arkadaşları gerçekten uyarıyorum, gerçekten uyarıyorum. Ben, iki yıl içerisinde halkın bu kadar tepkisini de ilk defa gözlemledim; öncelikle bunu belirtiyorum.
Gelelim sağlığa. Bildiğiniz üzere 70'li yıllardan beri sağlığı takip edebiliyorum. 1970'lerde köyden kente göç nedeniyle, artan nüfus nedeniyle sağlıkta sıkıntılar başlamıştı. O dönemde -her zaman belirtiliyor- hastaların muayenehaneye sevki olayı vardı; doğrudur, yanlış bir olaydı. Halkımız, Hükûmetin yaptığı yanlış politika nedeniyle doktorlarla karşı karşıya geldiler. Maalesef, doktorların bir kısmı bu işi suistimal etti. 80 yılında askerî yönetim -askerî yönetim sonuçta- mecburi hizmeti koydu. "Bak, ben sizi nasıl çalıştırırım." dedi hekimlere. Tabip odalarına girişi özellikle devlet doktorları için kaldırdı. 90'lı yıllarda, biliyorsunuz, Dünya Bankasının katkısıyla 2 kez kredi verildi "Biraz sağlığınızı düzenleyin." dendi. Şu anki Hükûmet tam da Dünya Bankasının verdiği bu kredilerle Sağlıkta Dönüşüm Programı'nı başlattı.
Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın ana ürünleri neydi? İnsan merkezlilik, sürdürülebilirlik, kalitede yükselme, katılımcı, uzlaşmacı, gönüllü, güçler ayrılığı ve merkezî olmayan bir sağlık dönüşüm programından bahsetti ve planlayıcı ve denetleyici Sağlık Bakanlığı, temel sağlık hizmetleri ve aile hekimliğine önem verme, etkili sevk zinciri, tek çatı altında toplanan genel sağlık sigortası, idari ve mali özerkliğe sahip sağlık işletmeleri, güler yüzlü ve bilgili sağlık personeli gibi birtakım hedefler koydular ama gördüğünüz üzere hemen hepiniz günde birkaç hasta için ya doktorları arıyorsunuz ya hastanelerde yatak arıyorsunuz. Bu, bu işin pratik sonucu. Bize diyebilirsiniz ki: "Biz ne binalar yaptık, ne aletler koyduk." Doğrudur, bedeni yaptınız da ruh üfleyebildiniz mi? Üfleyemediniz.
Bir hekim olarak şu anda yeni yetişmiş hekimlerin karşısında acaba beni nasıl muayene edecek, nasıl yapacak, nasıl muamele edecek ızdırabını yaşıyorum, ben yaşıyorum bunu ve yaşadım. Bir özel hastaneye altı ay önce çok basit bir göğüs ağrısı için gittiğimde "Size bir sanal göğüs anjiyosu yapalım." "Olmadı, sekiz saat sonra size bir kalp anjiyosu yapalım." "Olmadı, size boyun ve yandan karotis ultrasonları yapalım." "Olmadı, şunu yapalım." İnanır mısınız, benim ilaçlı anjiyo yaptıkları kolumda beş gün sonra 30 santimlik pıhtı oluştu, onu eritmek için ilaç verdiler ve beş gün sonra baktık ki benim ilk başvurduğumda basit bir hemogramıma bakmamışlar çünkü ondan para alamıyorlar; bir milletvekili, bir hekim bunu yaşıyor. Kahramanmaraş'ta kendimi attım kendi bildiğim çöplüğüme, bir hematoloji profesörü dedi ki: "Hocam, hemoglobin 18 ve üzerinde olursa göğüs ağrısı olur." Hemoglobinim 18,5. Sadece bir ünite kan alınıp ona bakılsaydı bunlar yapılmayacaktı.
Arkadaşlar, gidişat, doğrudur... Sağlıkta iyi olan taraf var mı? Var tabii ki. Sağlık, bilişim konusunda müthiş; burada da gelecek, göreceksiniz. "El okuma yapalım." "Şu programınızı hastanenize alın." "Şunun ihalesini yapın." Bu işlerle irtibatlı olan perde arkasındaki arkadaşlarımızı duyuyoruz, bu işte çok mahirler ama bunun yanında hani hep birlikte yapılacak sağlık politikasından bahsedildi ya... Sağlıkta bir yatırım yapılırken istek olur, vatandaş ister; birinci "i". Bunun sonu yok ama Sağlık Bakanlığı bu işin ihtiyaç mı olduğuna meslek kuruluşlarıyla, bilim adamlarıyla, objektif verilerle bakar; ikinci "i". Üçüncü "i" de "İmkânımız var mı?" der, onu araştırır. 3 "i"nin kesişim noktasını bulur ve sağlıkta o yatırımı yapar. Bu, bu kadar basit; bu bilinen bir şey ama maalesef, dediğim gibi, popülist politikalar... "İstek var, yapalım. Nereye yapalım?" Örneğin, mesela "Maraş'ın Nurhak ilçesine -toplam nüfusu 9-10 bin- 50 yataklı hastane yapalım." Yaptık da. İşletilebilir mi? İşletilemez. Hatırlıyorum, mecburi hizmette Yeşilyurt'a da Malatya'da hastane yapmışlardı; işletemediler. Ya, Allah aşkına, bunu meslek kuruluşlarıyla ve bunu bilim adamlarıyla konuşmak niye zül geliyor size? Hani "istişare" diyorsunuz ya, niye zül geliyor bunlar? Yani kalkıp da sadece Hükûmete destek verdiği için bir sendikayla konuşmak size bu kadar mı iyi geliyor? Bu sendikanın adamlarını bilumum yönetici olarak atamak bu kadar mı yani sizi rahatsız etmiyor, bu kadar mı etmiyor ya? Hani "liyakat" diyorsunuz, hani "ehliyet" diyorsunuz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İRFAN KARATUTLU (Devamla) - On dakika mıydı?
BAŞKAN - Evet, teşekkür ederiz.
Sayın milletvekilleri, bu arada sizi de bilgilendirelim: Gün boyu yapılacak konuşmalarda ilave süre vermeyeceğim. O açıdan...
İRFAN KARATUTLU (Devamla) - Bir dakika hakkımız var, tebliğ etmediniz.