Konu: | Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 112 |
Tarih: | 19.07.2025 |
CHP GRUBU ADINA CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Nezaketi, demokratlığı, bilgi birikimi, hoşgörüsüyle örnek bir siyasetçi, değerli bir gazeteci, önceki dönemlerden Genel Başkanımız Sayın Altan Öymen'i kaybettik. Kendisine Allah'tan rahmet, CHP örgütlerine ve ailesine, tüm sevenlerine başsağlığı diliyorum.
Kanun teklifi içerisinde gerek Cumhurbaşkanına gerek Bakanlar Kuruluna verilen ucu açık yetkilerle Anayasa'ya açıkça aykırı olan düzenlemeler bulunmakta. Plan ve Bütçe Komisyonunda bu maddeler yönünden ayrı ayrı, detay şekilde Anayasa'ya aykırılıkları ileri sürdük. AKP'nin genel alışkanlığı "Kanun çıksın, uygulansın, bir süre sonra Anayasa Mahkemesi iptal ederse etsin çünkü iptal edinceye kadarki geçecek sürede ve hatta Anayasa Mahkemesinin idareye düzenleme yapması yönünden son dönemlerdeki genel uygulamasıyla verecek olduğu dokuz ay ya da bir yıl gibi süreler içerisinde nasıl olsa bu kanunu uygulayarak istediğimiz sonucu alırız." mantığı üzerinden devamla Anayasa'ya aykırı bu düzenlemelerde ısrar ederek bu kanun tekliflerini buraya getirmiş durumdalar.
Değerli arkadaşlar, Meclis kapanacak, tatile girecek ancak siz apar topar zeytin yasasını çıkardınız ve bu zeytin yasasıyla toplumların vicdanını yaraladınız. Ayrıca, ÇED raporu süreciyle ilgili çok önemli bir düzenlemeyle idari sistemin en temel kuralı olan, idareye verilen bir talepte yapılan müracaatta iki ay gibi bir süre içerisinde eğer bir cevap verilmezse idare o talebi reddetmiş sayılır temel kuralı var iken siz ÇED süreciyle ilgili, ilgili bakanlıklara ve idarelere yapılan müracaatlarda üç ay, artı bir ay, toplam dört ay süre içerisinde eğer bir cevap verilmez ise o talebin kabul edilmiş sayılmasına dair kanun çıkararak çevreyle ilgili gerçekten çok önemli bir tehdit içerikli kanunu buradan geçirmiş bulunmaktasınız. İşte, aslında vatandaş sizden zeytin yasasıyla ilgili düzenleme yapmanızı değil kendi sorunlarını bir an evvel çözecek düzenlemeler yapmanızı beklemekteydi. Bunlar arasında en önemlisi vatandaşlarımızın, işte, esnafımızın, çiftçimizin, emeklimizin, işçinin, işsizin, herkesin bu toplumda özellikle kamuya -işte, başta Maliye, SGK olmak üzere- çiftçimizin Tarım Kredi Kooperatiflerine, Ziraat Bankasına borçları, esnafımızın yine esnaf kredi borçları; kısacası, işte kredi kartı borcu, tüketici kredi borcu gibi yani toplumun her kesiminin ödemekte zorlandığı ve hatta ödeyemediği borçları ve bu sebeple de çok sayıda icra dosyalarının açılması nedeniyle artık o dosyalardan icra dairelerine girilemez döneme geldiğimiz bugünlerde vatandaşımız bir yapılandırma beklemekte. Meclis kapanmadan esasen bu konuların çözümlenmesi ve zorda olan vatandaşın nefes alabileceği bir yapılandırmanın düzenlenmesi gerekir idi, siz başka tercihlerde bulundunuz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu düzenleme içerisinde şöyle bir madde var: "Vakıflar Genel Müdürlüğünün yönettiği ve temsil ettiği mazbut vakıfların mülkiyetinde bulunan taşınmazların satışında KDV muafiyetinin getirilmesi." Şimdi ben soruyorum: Bu KDV muafiyetini getirmekteki amacınız nedir? Yani şimdi, vakıflara ait çok önemli, çok değerli, çok kıymetli bir taşınmazı bu kanun teklifini buraya getirenlerden birileri satın mı alacak da bu KDV muafiyeti getirilmekte? Bunun kamuoyuna açıklanması gerekir. KDV muafiyeti demek bedelinden yüzde 20 ucuza satılması demek. Vakıflara ait taşınmazın yüzde 20 ucuza satılmasının kamuda genel vatandaşın menfaatine olacağını hiç düşünmüyorum. Burada çok kıymetli bir taşınmazın ya da taşınmazların birilerine satılma ihtimali var. Bu düzenlemenin adrese teslim getirilmiş bir düzenleme olduğunu düşünmekteyim. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bakın, Vakıflar İdaresine defalarca buradan çağrıda bulundum, defalarca; Antalya'da yaşanan bir soruna çözüm bulun dedik. Antalya'da Muratpaşa ilçesinde Kızılarık ve Yeşildere Mahallesi'nde vatandaşlarımız çok önemli bir sorun yaşıyor. Vakıflar İdaresi bu sorunu çözmek yerine satacak olduğu taşınmazdaki KDV'yi kaldırmakla meşgul ama gelin görün ki Antalya'da Kızılarık Mahallesi'nde bulunan ve en az üç nesildir, yüz yıla yakındır hayatını orada geçirmiş olan vatandaşımız, dedesinden babasına, torununa orada yaşayan vatandaşımız bugün kendi mülküymüş gibi yaşadığı o taşınmazlardan, evinden barkından çıkarılma tehdidiyle karşı karşıya. Vakıflar ile vatandaş arasındaki uzun yıllar süren davanın Vakıflar İdaresi lehine sonuçlanmasıyla vatandaş o mülklerinde artık bir kiracı ya da işgalci durumuna düştü. O nedenle, kendilerine ihbarlarla o mülklerden çıkma yazıları gönderilmeye başlandı. Vatandaşımız huzursuz ve çaresiz. Buradan Vakıflar İdaresine bir kez daha sesleniyorum: 4706 sayılı Yasa'yı uygulayın ve oradaki vatandaşın kullandığı arazileri Muratpaşa Belediyesine devredin, Muratpaşa Belediyesi de o taşınmazları beş yıl süreyle yapacak olduğu taksitlendirmeyle vatandaşa devretsin, satsın ve bu mağduriyet giderilsin. Kızılarık halkının sonuna kadar yanında olduğumuzu buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, daha biraz önce burada "zeytin yasası" olarak bilinen yasa teklifi onaylandı, AKP ve MHP oylarıyla kabul edildi. Şimdi, değerli arkadaşlar, bu yasa içerisinde özellikle acele kamulaştırmayla vatandaşın mülkiyet hakkının tehdit edildiği defalarca söylendi. İşte, bu, sadece zeytinlik alanlarda değil bakın, örneğin, Antalya'nın Kumluca ilçesi Çaltı mahallesinde nar bahçesi olarak vatandaşın ektiği diktiği ve oradan elde ettiği gelirle hayatını idame ettiği taşınmaz hakkında GES projesi nedeniyle Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle acele kamulaştırma kararı alınmıştır. Orada GES firması bir taşınmazı satın almış, yanındaki taşınmazla ilgili de Cumhurbaşkanlığı acele kamulaştırma kararı almıştır. Bir taraftan zeytinlere saldırıyorsunuz, bir taraftan ekili dikili bahçelere, tarım alanlarına saldırıyorsunuz; işte, burada da nar bahçelerine acele kamulaştırmayla vatandaşın arazisine el konulmakta. Bu düzenlemeden, bu el koymaktan vazgeçin, vatandaşın oradaki alın terine el koymaktan vazgeçin, Çaltı'da bulunan vatandaşımızı mağdur etmeyin diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, değerli arkadaşlar, AKP yargısı şöyle davranıyor: Artık iktidar adına görevlendirilmiş hâkim, savcı genel, hepimizin bildiği bir yargının temsilcisi gibi değil iktidarın oradaki görevlisi gibi davranmakta ve o davranışında tarafgir olduğunu da açıkça hissettirir tutum ve davranış içerisine girmekten de hiç çekinmiyor. Yani o hâkim ve savcı "Ben adaleti temsil etmek üzere buradayım." diyeceği yerde "Ben AKP'nin memuru gibi davranmak için buradayım." hissiyatını vermekten çekinmez vaziyette. İşte, siz yargıyı bu hâle getirdiniz, yargı sizin elinizde iktidarın bir sopası hâline geldi.
Şimdi, değerli arkadaşlar, kamuoyunda tüm vicdanları sızlatan bir uygulamayı ısrarla sürdürüyorsunuz. Bakın, Beylikdüzü Belediye Başkanımız Murat Çalık Adli Tıp Kurumuna daha birkaç gün önce gönderildi, muayene işlemleri gerçekleştirildi ama yapılan bu muayeneleri yeterli görmediniz, tekrar Adli Tıp Kurumuna gönderilme kararı alındı. Lenfoma şüphesiyle geçtiğimiz günlerde ameliyat edilen tutuklu Belediye Başkanımız, hakkında yapılan tüm bu tetkikler varken -ve hatta hayati tehlike taşıdığı hâlde- bir an evvel tutuksuz yargılanması gerekirken tutukluluğu devam etmekte. Sizleri, iktidarı vicdanlı davranmaya davet ediyorum. Bakın, Belediye Başkanımız hayati tehlike altındadır ve bir an evvel sağlıkla ilgili gerekli müdahalelerin yapılması zorunludur ve bir an evvel tahliye edilmelidir.
Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Ekrem İmamoğlu hakkında hâlâ bir iddianame yoktur ve kendisi hakkında delil bulunamadığı için de delil uydurabilmek için her yolu denemektesiniz ve bu anlamda da her hafta birilerini gözaltına alan sizi tüm toplum artık bir anlamda ciddiye almadan izlemekte.
Adana deyince akla Zeydan Karalar gelmekte, Zeydan Karalar deyince de Adana. Belediye Başkanımız on bir yıl önce var olduğu iddia edilen bir meseleden dolayı -ki böyle bir iddianın varlığı bile söz konusu değil- bugün haksız ve hukuksuz bir şekilde tutuklanmış durumda. Bu uygulamaların hepsi AKP iktidarının yanlı ve taraflı bir yargı yaratmasından kaynaklanmakta
Değerli arkadaşlar, geçen hafta yaşadığımız yargı uygulamalarının bir örneğini size kısaca anlatmak istiyorum. Manavgat ilçesinde Cumhuriyet Halk Partisi ile AKP'li ve MHP'li Meclis üyelerinin arasındaki fark 6 ve yapılan operasyon sonucu 7 Meclis üyesi tutuklandı. Fark 10 olsaydı herhâlde 11 kişi tutuklanacaktı. 7 Meclis üyemiz tutuklandı, özellikle 6'sı hakkında hiçbir delil olmadan, hiçbir isnat olmadan ama uydurma gerekçelerle verilmiş bir tutuklama kararı var. Bu arkadaşlarımız istifa etti. İstifa eden bu arkadaşlarımızın asil olarak göreve davet edilmesi görevi, isim bildirme görevi İlçe Seçim Kurulunda. İlçe Seçim Kuruluna ilk 2 yedek bildiriliyor, yarım saat içinde isimler İlçe Seçim Kurulu tarafından Belediyeye bildiriliyor. Sonrasında 4 isim bildirilecek; bildirecek olan hâkime bir uydurma itiraz var, hâkim karar veremiyor. O gün karar veremedi, ertesi gün karar veremedi, üçüncü gün Yüksek Seçim Kurulundan yapılan talebe istinaden 2 karar gelir. Birinci karar şu: "İlk bildirilen 2 ismin geri alınması söz konusu mu?" diye soran hâkime "Hayır, sizin bildirmiş olduğunuz o görevlendirme devam edecektir, geri alamazsınız." şeklinde Yüksek Seçim Kurulu kararı var. İkinci kararda "Sizin göreviniz sadece isim bildirmektir, yorum yapmak değildir." der ve 4 ismin derhâl bildirilmesine dair karar verir. Peki, ne olur? Saat 16.00 gibi gelen bu karara bir an evvel karar vermesi gereken hâkim, rapor alır ve bu kararı imzalayamaz. Yerine gelen hâkim ne yapar? Yerine gelen hâkimin kendisine saat 15.00 gibi dosya verilir, "16.30'da evde inceleyeceğim." diyerek evine gider ve sonrasında saat 24.00'te ancak bir zahmet gelir ve beş dakika içinde yapması gereken işlem için bizleri, Manavgat kamuoyunu tam altı saat bekletir ve sonrasında 4 ismi bir zahmet bildirir. Peki, ertesi gün ne olur? Bu istifalardan bir tanesinin istifasını geri aldığı gerekçesiyle hızlı bir şekilde o istifasını geri alan kişinin geri alma gerekçesiyle yedekten gelen üyenin üyeliğini iptal kararı alır. Yani sizin yargınız işte böyle bir yargı. Ve Yüksek Seçim Kurulu kendisine tokat gibi bir cevap verir, gecenin 03.06'sında verdiği o kararı iptal eder. Bu hâkimde hiç mi utanma olmaz ki Yüksek Seçim Kurulunun vermiş olduğu bu 2 karara rağmen bu kararı nasıl verir sizlere soruyorum; sizin yarattığınız o yargıya, o hâkime soruyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, işte böyle bir yargıyla biz mücadele ediyoruz. Sizin yarattığınız bu yargı, muhalefeti kendine neredeyse hasım gören bir yargı hâline geldi. Böyle bir hâkim olamaz; Yüksek Seçim Kurulunun çok açık, çok net kararına rağmen beş dakikalık işi altı saat, yedi saat uzatan hâkim olamaz. Buradan sizlere sesleniyorum: 5 meclis üyemiz -dün 1'i tahliye edildi- haksız ve hukuksuz bir şekilde orada tutuklu bulunmakta. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna buradan sesleniyorum: O haksız tutuklamaları veren hâkimlerin kararlarının incelenmesini talep ediyorum. Saygın ve ekonomik anlamda hiçbir şeye ihtiyacı olmayan Manavgat'ın en seçkin insanları şu an tutuklu bulunmakta. Gerçekten vicdanlar yaralanmış durumda. Buradan tekrar söylüyorum: O kararların bir an evvel incelenmesi ve tahliye kararlarının verilmesi gerekir.
Antalya'nın yerel TV'sinin sahibi, Antalya'nın en önemli yerel kanalının sahibi "Alacağını bir otelden alacaksın." denmesi üzerine yapmış olduğu programın, yapmış olduğu etkinliğin ücretini almış, ücretini aldı diye tutuklu. Bakın, bu nedenle tutuklanmış bir iş adamı var şu an Antalya'da, bir televizyon sahibi var Antalya'da. Bunların hepsi bir baskı yaratma, hepsi tehdit yaratma adına verilmiş kararlar.
Değerli arkadaşlar, Belediye Başkanımız Sayın Muhittin Böcek vatandaşların arasında yaşanabilecek bir ihtilafta vatandaş mahkemeye, savcılığa gitse, müracaat etse savcılığın almayacağı bir dilekçeden, alsa bile ertesi gün takipsizlik vereceği bir meseleden dolayı tutuklu bulunmakta. Bugün neredeyse on beş gündür Antalya'nın Büyükşehir Belediye Başkanı haksız ve hukuksuz bir karar nedeniyle tutuklu bulunmakta. Biz bir an evvel kendisinin tahliye edilmesini bekliyoruz. Geçtiğimiz yıllarda yaşadığı ciddi bir sağlık sorunu var, o sağlık sorununun tekrarlanma ihtimaline binaen kendisinin bir an evvel tahliye edilmesini, olmadığı takdirde adli kontrol hükümlerine göre serbest bırakılmasını ya da en fazla belki de ev hapsiyle sürecin devam etmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
CAVİT ARI (Devamla) - Çünkü hakkındaki iddialar kesinlikle cezai bir soruşturmayı gerektirmeyecek konular. Böyle bir konudan Belediye Başkanımız tutuklanmış durumda ama "Esas tutuklanma gerekçesi nedir?" derseniz Sayın Başkanımız "Bizler, tüm CHP'li belediye başkanlarımızla, halka dokunan, milletin parasını millete harcayan hizmetlerimizle Türkiye haritasını kırmızıya boyadık; iktidara yürüdüğümüz bir dönemde kumpaslarla tutsak edilerek başarılarımız sözde iftiracılarla halkımız nezdinde silinmeye çalışılmaktadır." diyerek halkımıza düşüncelerini mektubuyla paylaşmış durumda. Biz belediye başkanımızın bir an evvel tahliye edilmesini bekliyoruz ve yüz sekiz günlük yoğun hastalık döneminde Azrail kendisini yenemedi, AKP yargısı hiç yenemeyecek diyor, hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)