Konu: | Dün Genel Kurulda yaşananlara ve Zeynep Gürcanlı'nın bir haberine ilişkin açıklaması |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 112 |
Tarih: | 19.07.2025 |
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; dün burada bir kanun görüşülürken -biliyorsunuz, bugün tamamlayacağız inşallah o kanunu- burada nahoş olaylar oldu. Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin mehabetine uygun olmayan görüntülerdi ve burada sesimizi değil sözümüzü yükseltmemiz icap ediyordu. Yani eğer bizler bunları kendimize yakıştırıyorsak, 86 milyonun karşısına çıktığımız zaman "Ya, ne güzel insanlar bunlar, her gün birbirlerine hakaret ediyorlar, birbirlerine küfrediyorlar, zaman zaman da yumruklaşıyorlar, zaman zaman da burada çok ağır hakaretlerde bulunuyorlar, sizi alkışlıyoruz." dedirtiyorsak yapmaya devam edelim bunları. Burada sesimizi yükseltmememiz gerekirken, sözümüzü yükseltmemiz gerekirken bakıyoruz burada bir yandan sesimiz yükseliyor, bir yandan da hakaretler uçuşuyordu; dün bütün Türkiye, bugün de bütün gazetelerde ve sosyal medyada bizleri gösteriyorlardı. Ne kadar mahir insanlarmışız ki bu şekilde kendimizi takdim ediyoruz. Ya, Türkiye'nin o kadar çok problemi var ki, hepimize o kadar çok görev düşüyor ki; işsizlik diz boyu, yoksulluk almış başını gidiyor, denetimsizlik var; cezaevleri dolu, 420 bin kişi cezaevlerinde kalıyor; 31 Temmuz Covid yasasında ciddi adaletsizlik vardı, onu gideremedik, hâlâ yaralar kanamaya devam ediyor. Öbür tarafta, uyuşturucuya müptela olmuş binlerce kişi, milyonlarca kişi var; aileler felaketi yaşıyorlar, insanlar kiralarını ödeyemiyorlar, insanlar ev alamıyorlar, araba alamıyorlar, seyahat edemiyorlar. Böyle bir iklimde, bizim, vicdanımızın kanayarak daha fazla milletvekilliği sorumluluğu içerisinde hareket etmemiz gerekmiyor mu Allah aşkına? Buna göre hareket etmemiz gerekiyor. Zaman zaman burada laf atmalar olabilir.
Ben iktidar partisine şunu söylemek isterim: Hani derler ya Anadolu'da "Taç giyen baş uslanırmış." Yani akıllanır, us akıl demektir. Bence iktidar partisinin milletvekillerinin biraz daha sabırlı, biraz daha toleranslı, biraz daha hoşgörülü olmaları gerekiyor. Nasıl olsa bu kanun geçiyor, çoğunluğunuz var sizin. Biz burada zaman zaman eleştirilerde bulunacağız, bazen ağır eleştiriler de olabilir; bu eleştirilere karşı sizin daha çok olgun olmanız gerekiyor. Yunus Emre'nin çok güzel bir sözü var. Ne diyordu Yunus Emre? Yunus Emre "Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı." diyordu. O nedenle, bizim Anadolu'daki yoksulluğu, hırsızlığı, açlığı, felaketleri yani eşitsizliği, bunları giderecek olan sözler sarf etmemiz lazım; bunlara dikkat etmemiz gerekiyor. Siyaset bilgiyle yapılır arkadaşlar, siyaset ahlakla yapılır, siyaset aynı zamanda da tecrübeyle yapılır. Burada, eğer bilgiliysek ve ahlaklıysak ve tecrübemiz de varsa ki hepimiz bilgiliyiz, ahlaklı olduğumuza inanıyorum, bir diğer yandan da tecrübe ediniyoruz burada... O nedenle sözlerimize dikkat etmemiz gerektiği inancı içerisindeyim.
Dün burada önemli bir konuya temas etmiştim; biliyorsunuz, Zeynep Gürcanlı'nın bir haberi vardı. Ne diyordu? Burada bir Lahey Grubu var biliyorsunuz, Güney Afrika. Ne yaptı? İsrail'i Uluslararası Ceza Mahkemesine vermişti. Bunlar toplandılar 9 ülke, bu 9 ülke birlikte 30 ülke olarak bir yerde toplantı yaptılar, Kolombiya'nın başkenti Bogota'da. Burada üç konuya temas ettiler. Bir: "İsrail'i kınayalım." dediler. İsrail'in yaptığı soykırıma, ölümlere... Sivil ölümlerine kadar... 60 bin kişiyi öldürdüler. "Bunları yapalım." dediler, yaptılar, Türkiye de imzaladı bunu. İkinci olarak ne dedi? 12 ülke daha da ileriye gitti, biz şunu yapalım dedi: "Limanlarımızdan asla İsrail'e silahlar gitmeyecek ve aynı zamanda da buradan İsrail'e gidecek gemilere de 'Dur!' diyeceğiz, asla da müsaade etmeyeceğiz." ifadesini kullandı, Türkiye buna imza atmadı. Bir şey daha yaptılar orada, İsrail'e ilgili olarak da dediler ki: "Biz ülkemizdeki hukuk sistemimizi değiştireceğiz, savaş suçu olarak ilan edeceğiz bunları." O nedenle, ben Dışişleri Bakanlığımızdan ve Sayın Cumhurbaşkanımızdan da bir açıklama bekliyorum, İletişim Başkanlığından da bir açıklama bekliyorum. Eğer böyle bir şey yoksa "Yok." desinler ve kamuoyu bununla meşgul olmasın. Eğer varsa da bu noktada Türkiye'den bir özür borçları var çünkü -İsrail'in soykırım yaptığı bir yerde hâlâ daha- "Limanlarımızdan oraya silah gönderilmesin." diyen ülkeler varken, Türkiye'nin daha cesur hareket etmesi gerekirken bin yıllık bir devletin, 5 bin yıllık milletin çocuklarının bugün İsrail'in yapmış olduğu zulme karşı daha net tavırlar takınması gerekmekteydi ama gördüğümüz şu ki sayın iktidar bu noktada sınıfta kalmış vaziyette. Zaten daha önce sabıkası var. Ne diyorlardı? "Asla buraya bir yardım gitmiyor." "Bu limanlardan, limanlarımızdan buraya asla bir silah gitmiyor, malzeme gitmiyor." diyorlardı. Sonra gittiği ortaya çıkınca da bu sefer dediler ki: "Filistin'e gönderiyoruz. Filistin'in limanı olmadığı için İsrail'e gönderiyoruz, oradan da Filistin'e gidiyor." Ne kadar masum bir ülke değil mi bu, hümanist bir ülke... Filistin'e giden yiyecekleri ve malzemeleri İsrail'in limanlarına gönderiyor, İsrail de Filistinlilere gönderiyor, onun için öldürüyor zaten; yaşatmak için mi gönderecek onları, zaten açlığa mahkûm etmiş vaziyette. Daha sonra da Ulaştırma ve Altyapı Bakanı "Evet, buraya 1,9 milyon ton malzeme gönderildi." dedi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın lütfen.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - "Peki, nedir?" diye sordu gazeteciler, "Bilmiyorum, onu da Ticaret Bakanına sorun." dedi.
İnşallah, hayırlı bir çalışma olur. Biraz daha dikkat edelim sözlerimize, davranışlarımıza der, saygılar sunarım hepinize efendim.