Konu: | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 111 |
Tarih: | 18.07.2025 |
AHMET ŞIK (İstanbul) - Teşekkürler.
Herkese merhaba.
A Haber bülteni bitti, şimdi de halkın haber bültenini okuyalım size: Bir kez daha doğayı talan etme kararlılığınızı yansıtan bir teklifi görüşüyoruz. Barışın, emeğin, bereketin ve direncin sembolü olan zeytin ağaçlarını "madencilik" adı altında yağmalamanın önünü açacak bir yasa teklifi hazırlamışsınız ama bir yasadan çok, âdeta organize bir suç bildirisi. Doğaya, insana, yaşama, çiftçiye, köylüye, geleceğe karşı ilan edilmiş bir yağma seferberliği. Biz bu filmi daha önce gördük Kaz Dağları'nda, Cerattepe'de, İkizdere'de, Akbelen'de, İliç'te. Siyanürle altın arayanlara memleketi peşkeş çeken sizler, yoksulların canını da "bahşiş" diye masaya koyarken toprağımız talan edildi, akarsular zehirlenip göller kurutuldu, ormanlar yok edildi. Her yerde aynı senaryo; kalkınma yalanı, kamu yararı kandırmacası ve sonrasında bitmek bilmeyen bir yağma. Çöken siyasal ve ekonomik düzeninizi doğayı paraya çevirerek ayakta tutmaya çalışıyorsunuz. Çaresizliğinizi gizlemek için de teklifin içine "kalkınma" ve "kamu yararı" sözcüklerini eklemişsiniz. Üretimi değil, yağma ve yıkımı savunurken mi kalkınacaksınız? Halkı açlığa, susuzluğa, havasızlığa mahkûm etmek mi kamu yararı? Sizin "kamu yararı" dediğinizin meali; holdingler, karteller, maden baronlarının, sermaye sahiplerinin çıkarından ibaret. Yasaları halk için değil, patronlar için, patronlarla birlikte yazıyorsunuz. Şuradaki Komisyonda bürokratlar yerine holding temsilcileri olsaydı en azından dürüst olurdunuz. Sermayeye peşkeş, halka yoksulluk ve açlık; şirkete teşvik, yandaşa ihale, kendinize komisyon, itiraz edene cop ve hapislik. Bu bir yasa değil, bir savaş ilanıdır. Bu ülkenin ağacına, suyuna, köylüsüne, çocuklarımızın geleceğine savaş ilanıdır. Mesele sadece zeytinlikler değil, memleket meselesidir. Toprağı satıyor, suyu kirletiyor, dağı deliyor, ormanı yakıyor, geleceği yağmalıyorsunuz. Kesilen her zeytinde, kurutulan her gölde, zehirlenen her derede, yanan her ormanda sizin imzanız var. Bu ülkeye karşı işlenmiş her suçun ya faili ya ortağısınız. Ülkenin yer altı ve yer üstü kaynaklarını yerli veya yabancı sermayeye peşkeş çeken bir taşeronsunuz ama size kalırsa yerli ve millîsiniz. Sorun kendinize: Günlerdir şu kapının dışında ağacını, toprağını savunanlar mı yerli ve millî; yoksa memleketin her karış toprağını talana açan sizler mi? O yüzden şimdi sizlere değil, yurttaşlara sesleniyorum: Doğaya savaş açan, halkı düşman gören bir rejimle karşı karşıyayız. Bu çürümüş düzenin sahibi olan iktidar, halkın ve ülkenin düşmanıdır. Bir ülke işgal edilirse ne olur biliyor musunuz? Önce ordusu felç edilir, komutanları itibarsızlaştırılır, hapsedilir, sürgüne yollanır. Ordu, işgalcilerin emirlerini sorgusuzca uygulayacak iş birlikçilere teslim edilir. Halkın ortak değerleri parçalanır, insanlar inancı, etnik kökenleri ve siyasal aidiyetleri üzerinden kutuplaştırılır, küçük parçalara ayrılır, birbirine düşürülür. Demokrasi ortadan kalkar, seçimler yasaklanır ya da göstermelik hâle gelir. O hâliyle bile seçimi kazanan muhalifler, siyasallaşmış yargının kalleşçe suikastlarıyla hapse atılır. İfade özgürlüğü ortadan kalkar, medya sansürlenir, gazeteciler hapsedilir. Yargı mafyalaşıp hukuk normlarıyla bağı kalmaz. Adalet saray kapılarında boğazlatılır, cansız bedeni de iş birlikçilere alkışlatılır. Devlet bürokrasisi çeşitli güç odakları, tarikat ve cemaatler arasında pay edilir. Yolsuzluk her yere sirayet eder, hazinesi yağmalanır. Devletin elindeki her şey üç kuruşa yandaşa, yabancıya peşkeş çekilir. "Vergi" adı altında haraç ödeyen halk yüksek enflasyonun pençesinde yoksullaştırıp açlıkla terbiye edilir. Gençler sermayenin kölesi olsun diye eğitim niteliksizleştirilir. Yer altı ve yer üstü zenginliklerinin, madenler, ormanlar, akarsular ve göllerin talan edilmesinin yolu açılır. Polis ve asker düzenin devamlılığı için hakkını arayanları sindirmekte kullanılır. O hâlde şunu söylemek elzem: Türkiye, sömürgeci bir çetenin işgali altındadır ve bu içeriden işgale direnmek meşrudur, yurttaşlık görevidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın, buyurun.
AHMET ŞIK (Devamla) - Kendinizden ya da tapındığınızdan başkasına kulak vermeyen, söylediklerimizi işitmeyen, duyduğunda dinlemeyen, dinlese anlamayan sizler de şunu bilin: Zeytinliğe saldırıyorsanız, biz o zeytin ağacının kökünde direnen öfke olacağız; halkı susturmaya çalışıyorsanız, biz o halkın isyanla büyüyen sesi olmaya devam edeceğiz; toprağı talan ediyorsanız, biz o toprağın derinliklerinden hesap sormak için geleceğiz ve siz hesap vermekten kaçamayacaksınız. Bu memleketin insanının, ağacının, kuşunun, toprağının hakkı sizin kirli yakalarınızı bırakmayacak. Ağaç nasıl yapıştıysa toprağına, öyle yapışacağız kirli yakalarınıza.
Teşekkür ederim. (CHP ve DEM PARTİ sıralarından alkışlar)