Konu: | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 111 |
Tarih: | 18.07.2025 |
CHP GRUBU ADINA NAİL ÇİLER (Kocaeli) - Sayın Başkan, toprağın bereketini bilen, doğanın hakkını gözeten değerli milletvekilleri; hepinizi gecenin bu saatinde sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Aslında konuşmamı değiştirdim. Farklı bir konuşma yapacaktım ama Mecliste bizlerin direnişi var, dışarıda kadınlarımız var, direnen kadınlarımız var; onların önünde de saygıyla sevgiyle eğiliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, milletin gözü üzerimizde. Bu Meclis, Gazi Meclisidir. Ama soruyorum: Tacirin, tüccarın, sanayicinin, öğretmenin, öğrencinin, sağlıkçının, emeklinin, işçinin yani halkın bu kadar derdi ve geçim sıkıntısı varken bizler bu kutsal çatının altında yeterince hızlı, yeterince etkili çalışabiliyor muyuz? Hayır, çalışamıyoruz. Genel Kurul oturumları, komisyonlar, yasa teklifleri vesaire, vesaire. Ne yazık ki çoğu zaman günü kurtarmaya çalışıyoruz. Oysa bu Meclis sorun çözen, fikir üreten, halkın ve ülkenin nabzını tutan bir yer olmalı. Bakın, insanlar iki gündür Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanıyla görüşmek istiyorlar, maalesef kapıda bekletiliyor onlar. Sadece konuşan değil, sonuç alan bir Meclise ihtiyacımız var; denetimi güçlü, ortak aklı esas alan bir yapı olmalı. Vatandaşımız çözüm bekliyor, çözüm; laf değil. Bu kürsüden istediğimiz kadar konuşalım, çoğunlukla lafta kalıyor. Kanunlar hızlı çıksın ama alelacele değil, nitelikli çıksın. Bizler yorulalım ama vatandaş rahatlasın.
Bugün bu kürsüde konuşan ben değilim; bugün pazarda filesini dolduramayan emekli Ahmet amca konuşuyor, elektrik faturasını 2 taksitle ödeyen esnaf konuşuyor, kredisi çıkmayan, çekini, senedini ödeyemeyen, bir önceki ayın kirasını ödeyemeyen KOBİ konuşuyor, çocuğuna mama alamayan baba konuşuyor. Herkesin cebinde patlamaya hazır bomba var: Kredi kartları. Milletin sırtına yüklenen faiz yükü artık çocuklara bırakılacak miras oldu, miras yani çocuklarımıza bırakacağımız en büyük miras borcumuz oldu. Bankaların kredi kapıları vatandaşa kapalı, yandaşa açık. Esnaf kredi arıyor, çiftçi finansman istiyor ama ne yazık ki her kapıda "Teminat yoksa para yok." deniliyor.
Peki, ya işsizlik? TÜİK'e göre oran düşük ama TÜİK'e artık kimse güvenmiyor. Sokakta gençler iş arıyor; üniversite mezunları diplomayla değil, umutsuzlukla geziyor. "İş var." diyorlar ama geçinmeye yetmeyen maaşla. EYT'li iş arıyor arkadaşlar; genç, işsiz, üniversite mezunu gençlik; atanamayan öğretmen iş bekliyor.
Yeni yatırım yok; üretim düşüyor, maliyetler artıyor ve artmaya da devam ediyor. En acısı ne biliyor musunuz? Bu kriz geçim krizi değil, çok derin bir kriz; umutsuzluk krizi. Millet, geleceğinden vazgeçiyor yani millet artık umutsuz. Faizi düşürmeden, enflasyonu düşürmeden, üretimi artırmadan, finansmana erişimi kolaylaştırmadan bu ülke ayağa kalkmaz değerli milletvekilleri. Gençlerimize umut; sanayiciye, esnafa, tarıma nefes olmak istiyorsak desteği kâğıt üstünde değil, cebinde hissetmeli çünkü bu millet artık "Sabredin."i değil, çözüm duymak istiyor. "Çözüm bulamazsak millet sandıkta gerekeni yapar." diyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Bugün, burada sadece bir yasanın maddelerini değil, ülkemizin aslında geleceğini konuşuyoruz. Bu yasada Çevresel Etki Değerlendirmesi süreçlerinin aşındırılmasıyla ve enerji yatırımlarının ardına saklanılarak yapılan çevre talanıyla karşı karşıyayız. Aslında bu ÇED raporu bir yıl önce önümüze geldi çünkü göl ve göletlerde Birleşik Arap Emirlikleri'ne biz hibrit enerji için olur verdik sizlerin oylarıyla. O gün ÇED unutuldu, bugün de "Bu taahhüdü yerine getirmek zorundayız." diyorlar.
Enerji üretimi önemlidir. Tabii ki enerji politikası sadece megavatla, kilovatla, kârla ölçülemez. Enerji toprağın bereketinde, zeytin ağacının gölgesinde, halkın sağlığında yatar. Bu yasa sermayeye verilen imtiyazlar paketidir arkadaşlar. Teklifin arkasında sadece yatırım iştahı değil, uluslararası sermaye gruplarına verilmiş sözler vardır. Yeni maden yasası maden şirketlerine doğayı sınırsızca kullanma izni veriyor. Bu yasa, kamunun değil, bazı şirketlerin çıkarını önceleyen bir anlayışla hazırlanmıştır. Ormanlar, meralar, zeytinlikler maden faaliyetlerine açılıyor, tarım alanları geri dönülmez şekilde tahrip ediliyor, yerel halkın söz hakkı yok sayılıyor. Bu yasa Anadolu'nun bağrına saplanmış bir hançerdir.
ÇED süreci göstermelik hâle geldi. Eskiden bir proje yapılmadan önce Çevresel Etki Değerlendirmesi yapılır, halkın görüşü alınır, riskler analiz edilirdi; bugün ise ÇED bir formaliteye dönüştürülmüştür. Gerçek analiz yapılmıyor, kamuoyu bilgilendirilmiyor. Oysa ÇED çevre için güvenlik kilididir, bu kilidi kırmak doğayı savunmasız bırakmaktır.
Enerji politikalarına gelince... Yerli ve temiz olmalı. Ülkemizin enerjiye ihtiyacı vardır, evet ama bu ihtiyacı karşılamak için doğayı yok etmek zorunda değiliz. Güneş var, verimlilik yatırımları var. Neden hâlâ ormanı, tarımı, zeytini yok eden enerji projelerine yöneliyoruz? Enerji politikası çevreyle uyumlu olmalıdır; fosile bağımlı, halkı dışlayan enerji modeli sürdürülebilir değildir.
Zeytin sadece ağaç değil, kültürdür. Zeytin ağacı, bu toprakların hafızasıdır; barışın, emeğin, sabrın adıdır. Bir zeytin ağacı dört yüz yıl yaşayabilir ama bir kararnameyle kesilir bir hâle getirmeye çalışıyorsunuz.
Değerli Komisyon üyeleri, bu teklifin en temel sorunlarından biri, bizim artık söylemekten usandığımız, sizin uygulamaktan vazgeçmediğiniz torba kanun mantığıdır, Anayasa'ya uygunluk denetiminin, etki analizinin yapılmamasıdır, tali komisyonların çalıştırılmamasıdır "Komisyonda yirmi saat, yirmi yedi saat çalışalım, bunu geçirelim." gibi bir inat kültürüdür, "Biz bildiğimizi okuruz, yeterli sayımız var, bu kanunu Genel Kuruldan geçiririz." diyorsunuz.
Kanun teklifinin içine adrese teslim koordinatlar konulmuş. Muğla Akbelen ve çevresine denk gelen koordinatlar adrese teslimin belgesidir; bunu Komisyondaki üyelerin tamamı biliyor, hepimiz biliyoruz, ben de biliyorum. Bu Meclis bir holding yatırım danışmanı değildir. Amacımız enerji üretmek mi yoksa birilerini zengin etmek mi? Bunu iyi düşünmemiz lazım.
"Zeytin ağaçları taşınacak." diyorsunuz ama biz biliyoruz ki zeytin ağacı taşınmaz, kılcal kökleri kesilen zeytin ağacı yeniden tutmaz. Türkiye'de toplam 204 milyon 700 bin zeytin ağacı var. Taşınacak olan toplam 82 bin zeytin ağacının 48.526'sının yaşı 35 ve 40 yıl arası. Unutmayın arkadaşlar, doğa verdiğinde ne kadar cömertse alırken de o kadar acımasızdır.
1923'ten 2002 yılına kadar -sıkı durun arkadaşlar- verilen maden ruhsatı toplamı 1.186. Bakın, seksen yılda 1.186 maden ruhsatı veriliyor. Peki, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğünün verilerine göre sadece on altı yılda verilen ruhsat sayısı 400 bin. Bu resmî rakamlar, 400 bin. Arkadaşlar, bu ülkenin altını oymaya çalışıyorlar, sizler de bunlara şans tanıyorsunuz. Yorumu size bırakıyorum.
Rehabilitasyon diyorsunuz, o da ayrı bir aldatmaca. Kâğıt üzerinde var ama sahada yok. Bir örnek mi istiyorsunuz? Örnek vereyim kendi bölgemden: Gebze Tavşanlı Mahallesi'nde 99.032 metrekare orman alanını bir çelik tesisinin cüruf depolama alanı yapmaya çalışıyorlar, hatta ÇED sürecinde. ÇED'i beklemeden şu anda faaliyetlerine devam ediyor. İtirazlarımız olduğu hâlde kimse onlara "Dur." diyemiyor. Ne diyor biliyor musunuz Bakanlık yetkilileri soru önergesinde: "Orası eskiden taş ocağıydı, oyulan yerleri dolduruyorlar." Değerli arkadaşlar, bu alan aynı zamanda nereye yakın biliyor musunuz? Ballıkayalar Kanyonu'na yakın, 400 metre uzaklıkta.
Yeni tesis edilecek zeytin bahçelerine taşınacak zeytin ağaçları için dün akşam değişiklik yaptınız. İlk önce hazinenin yerini on yıllığına veriyordunuz, sonra "Yirmi yıl artı on yıl daha ilave olur." dediniz. O on yıl ilaveyi de... Birileri gelip bakacak "Acaba bu çiftçimiz başarılı mı, bundan meyve aldı mı..." Kim bunu belirleyecek, belli değil.
Ayrıca, ne demiştiniz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
NAİL ÇİLER (Devamla) - "Biz, bunu güncel fiyatlar üzerinden değil de artık yüzde 1'den alacağız."
Değerli arkadaşlar, aslında anlatacak çok şey var fakat... Son sözlerimi söylemek istiyorum: Bu yasanın adı talan yasasıdır. Bu yasanın adı yandaş yasasıdır. Bu yasanın adı adrese teslim yasasıdır. (CHP sıralarından alkışlar) Hukuku, doğayı şirketlerin çıkarları uğruna ezdirmeye çalışıyorsunuz. Bugün, bu kürsüden Akbelen'in, İkizköylülerin sesini duyuruyoruz. Bu yasa, doğaya karşıdır, halka karşıdır ve en önemlisi hukuka aykırıdır. Unutmayın, zeytin; kökünde Anadolu'yu, dalında Akdeniz'i taşır. Bu yasaya "evet" diyenleri milletin vicdanına bırakıyoruz. Biz "hayır" diyoruz.
Bu yasa 10'uncu kez Anayasa Mahkemesinden geri dönecek değerli Komisyon üyeleri, bunu da bilmenizde yarar var.
Hepinizi sevgi, saygıyla selamlıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)