GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:33
Tarih:10.12.2011

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet Bakanlığının 2012 bütçesini sizlerle paylaşmak ve belli bilgileri değerli milletvekillerimize sunmak üzere huzurlarınızdayım. Genel Kurulu ve şahıslarınızı saygıyla selamlıyorum.

Türkiye'nin yargıyla ilgili problemlerine beraberce bir göz atmak, gerektiğinde öz eleştiri yapabilmek, samimi bir atmosferde müşterek dertlerimizi konuşabilmek arzusuyla kürsüye geldim bu akşam. Bu problem, çok uzun yıllardır ülkemizin maalesef üstesinden gelemediği bir problem. Bu problemin birçok sebebi var. Geçmişten gelen bu problemin insan kaynağıyla ilgili dayanakları var; hâkim, savcı sayısı, idari personel sayısı, yardımcı hizmetli sayısı ve bunların nitelikleri, eğitim hususları. Bununla beraber fiziki altyapı konusunda problemlerimiz var. Bunun ötesinde, mevzuat altyapısından kaynaklı sorunlarımız var ve ceza infaz sistemimizden kaynaklanan problemlerimiz var. Bu problemler yıllar yılı hep konuşuldu, hep dertlenildi, şikâyet edildi. Her gelen bir önceki döneme atıflar yaparak "Biz teslim aldığımızda şöyleydi, böyleydi." gibi mukayeseler yaptı.

Ne dersek diyelim, bu sorun bizim müşterek problemimiz ve her birimiz bu problemin yakıcı özelliğinden kendi payımıza düşeni alıyoruz. Derdimiz, amacımız 74 milyonluk bu büyük ülkeye, bu aziz millete arzu ettiği, ihtiyaç duyduğu noktada güven veren adalet hizmetinin sunulmasıdır. Bunu sağlayabilmek için yapılması gereken şeyler bilinmeyen şeyler değil aslında. Bütün dünyada, gelişmiş ülkelerde güven veren adaleti tesis etmiş olan ülkelere baktığınızda bu yapının kurulmuş olduğu yerlerde ekonomik kalkınmayı görürsünüz, sosyal refahı görürsünüz, insanların mutluluğunu görürsünüz. Olmazsa olmaz, adaletin tesisidir. Onun için, bu konuda ben değerli milletvekillerine çok içten şunu ifade etmek istiyorum: Geçmişte "Şu şöyle yaptı, bu böyle yaptı; biz şunu yaptık, sen şunu kattın." gibi birtakım atışmalarla gidebileceğimiz bir fazla mesafe yok.

Değerli arkadaşlarım, bu problemlerin çözümü için geçmiş dönemlerde de Adalet Bakanlığı makamında hizmet üretmiş tüm bakanlara, emeği geçen tüm bürokratlara teşekkür ediyorum. Kim ki taş üstüne taş koymuştur, Allah ondan razı olsun; ellerine, kollarına sağlık. (AK PARTİ  sıralarından alkışlar)

Geldiğimiz noktada Türkiye'de bu problemin çözümü için yapılan çalışmaların sonucunda yargının problemlerini oluşturan unsurları birer birer gündemden çıkartabilmek için fiziki altyapıyı tamamlama noktasında önemli mesafeler alınmıştır. Ciddi anlamda mekân sorunu çözülmüştür. Hâlâ yeni inşaatlar devam etmektedir. Ancak yapılan adalet saraylarının içerisinde vatandaşı memnun edecek adalet hizmeti üretilemiyorsa o sarayların çok fazla bir anlamı yoktur, onun da altını çiziyorum. Yapılan o sarayların içerisinde milletin beklentisi olan adalet hizmetini ürettiğimiz gün amacımıza ulaşmış olacağız ve ortaya çıkan kararın hem davacısına hem davalısına güven verdiği an mutlu hissedeceğiz kendimizi.

Değerli arkadaşlar, fiziki mekân sorunu belli bir istikamette çözüm noktasında ilerliyor, orada problemimiz yok. Ancak Türkiye'deki iş yüküne baktığımızda ciddi anlamda bütün uzlaşmazlıkların adliyelere oluk oluk aktığını göreceğiz. Kim arasında bir tartışma yaşamışsa, kim ticari bir ihtilafa düşmüşse, aile hukukuna dayalı en ufak bir sorunu doğrudan adliyeye taşıdığımız bir mekanizma var maalesef. Alternatif çözüm yolları maalesef geliştirilememiş şu ana kadar. Bunun dokuz yıllık süresindeki vebali de bize ait. Bu noktada kendimize de bir öz eleştiri yapmak durumundayım. Ama bizim mutlaka adliyelere gelen işin tolere edici sistemlerini öngörmemiz ve bu işi adliyeye düşmeden önce çözecek mekanizmaları kurmamız gerekiyor. Gelişmiş ülkeler bunu farklı yöntemlerle çözmüşler, alternatif uyuşmazlık çözüm yollarını ihdas etmişler. Buna dönük olarak bizim de birtakım girişimlerimiz var. Parlamentoda, Adalet Komisyonunda bekleyen ara buluculuk yasa tasarısı bunlardan bir tanesi.

Ara buluculuk yasa tasarısı, zannedildiği gibi yargıya alternatif bir oluşum meydana getirmek için değil, gelişmiş, iyi uygulama örneklerine baktığımızda yargının iş yükünü tolere edici özelliği sebebiyle uzlaşmazlığı resmî makamlara düşürmeden önce çözmenin yolu ve burada da gene hukukçular büyük ölçüde inisiyatif alacaklar, bu işin çözümünü gene hukukçu ağırlıklı aktörler çözecek. Öngördüğümüz yapı bu.

Şu anda Barolar Birliğiyle beraber bir çalışma içerisindeyiz. Getirilen tasarıya birtakım eleştiriler var. Bu eleştirileri iyi niyetle dinliyoruz ve gerçekten sistemin daha iyi işlemesine hizmet edeceğini düşündüğümüz katkıları ve önerileri de bu eleştiriler sayesinde gündemimize alıp tasarıyı daha uygulanabilir hâle getirmek için elden gelen gayreti de sarf ediyoruz.

İnsan kaynakları noktasında, hâkim, savcı sayımızda maalesef arzu edilen noktada değiliz. Avrupa Birliği üyesi ülkelerde her 100 bin kişiye düşen hâkim, savcı sayısı ortalama 18 ile 20 arasında değişiyor. Türkiye'de bu henüz yeni, 10 rakamına ulaştı. Her 100 bin kişiye yaklaşık 10 hâkim, savcı düşüyor Türkiye'de.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, adli hizmetlerde idari personel ya da yardımcı hizmetli sınıflardaki personel noktasında çok önemli iyileştirmeler sağlandı. Çalışan sayısında yaklaşık yüzde 80'e varan, bir artış söz konusu oldu. Bugün itibarıyla adliyelerimizde yazı işleri müdürü, zabıt kâtibi noktasında eksiklikler tamamlanmış durumdadır ve bu iyileştirmeler süratle devam etmektedir. Sorunları giderme noktasında önemli unsurlardan bir tanesi mevzuat altyapısının düzenlenmesi idi, gene 2002 yılından bugüne kadar dokuz yıl içerisinde. 2004-2005 periyodunda ceza mevzuatımızı baştan aşağı yeniledik. Ceza Yasası, Ceza Usul Yasası, Ceza İnfaz Yasası gibi, Ceza Usul Yasası'yla beraber Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, bunların tamamı yenilendi ve 2005'te yürürlüğe girdi. Gene ondan sonra, geçtiğimiz yıl, Türk Borçlar Yasası, Türk Ticaret Yasası, Medeni Usul Yasası gibi temel yasalarımız yenilendi. Dolayısıyla, hukuk sistemimizin ana iskeletini oluşturan temel yasalarımızın tamamı yenilenmiş oldu ve çağımızın gerekleriyle uyumlu hâle getirildi. Bu yasalar yapılır iken de büyük ölçüde katılımcı yöntemlerle yapıldı. Barolar Birliğinin, akademilerin ve Meclisimizdeki siyasi parti gruplarımızın değerli katılımcılarının görüşleri de alınmak suretiyle büyük ölçüde mutabakata varan bir yöntemle bu temel yasalar yenilendi.

İnfaz sistemiyle ilgili ciddi sorunlarımız var idi ve bu sorunlar maalesef geçmişte -şöyle hafızalarımızı yoklarsak- cezaevi isyanları, büyük asayiş hadiseleri, maalesef büyük can kayıplarını yaşadığımız ve hatırlamak dahi istemediğimiz olaylar. Türkiye'de ceza infaz kurumlarımızı Birleşmiş Milletlerin öngördüğü uluslararası standartlara getirmek üzere yoğun ve ciddi bir çalışma içerisinde Türkiye şu anda. Birçok kurumumuzu yeniledik. İki yüzün üzerinde cezaevi kapatıldı, uygun şartlarda olmayan cezaevleri kapatıldı. Hâlâ bu dönüşüm ve yenilenme süreci devam ediyor ama ceza infaz kurumlarımız yenilenir iken ceza infaz yöntemleri mevzuatında modern birtakım çalışmaların da paralel yapılması lazım. Bununla ilgili çalışmalar yapıldı ama tam anlamıyla arzu edilen noktaya gelindiğini söylemek zor.

En son yaşadığımız vahim, üzücü bir hadiseyi bir milletvekili arkadaşımız bu kürsüden ifade ettiler. Cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin nakli esnasında meydana gelen o elim kazadan, yangından sonra hepimizin ülke olarak, millet olarak gerçekten ciğerleri yandı. Hiçbir, insani özelliği olan kimse bu ızdırabı yüreğinde hissetmezlik edemezdi. Bu açıdan, uzun yıllardır benzer yöntemlerle yapılan bu nakli tekrar masaya yatırdık ve şu anda demir yolu ve hava yolu nakli alternatifleri gündemimizde.

Bununla beraber, tutuklu ve hükümlülerin başka merkezlerde sorgulanması, ifadelerinin alınması, savunmalarının alınmasıyla ilgili olarak teknolojinin imkânlarından istifade ederek uydu sistemiyle ve UYAP Sistemi üzerinden kurulan mekanizmayla ifade alma hususu geliştirildi ve şu anda kullanılmaya başlandı. Bunu daha da geliştirmek ve bu nakilleri en aza indirmek için bütün imkânları zorlamaktayız.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Türkiye'de yargının en önemli problemi uzun yargılamalardan kaynaklanmaktadır. Maalesef, gelişmiş ülkelerdekinin aksine, ülkemizde yargılamalar gerçekten uzun sürmekte. Bu uzun süren yargılamaların çözülmesi, sürelerin daha aza indirilebilmesi için çok önemli çalışmalar yapıldı, yapılmaya devam ediyor. 2011 yılı içerisinde iki tane yasal düzenleme yapıldı. Bu düzenlemelerde, birçok ihtilafın adliyelerde çözülmesi yerine idari para cezalarıyla suç olmaktan çıkartılarak ve bir kısım davaların da, çekişmesiz yargı işlerinin de noterlere devredilmek suretiyle, adliyelere gelen davaların azaltılması formülünü devreye soktuk. Bu yöntemlerle, yaklaşık iki buçuk milyon dosya adliyelere gelecek iken, alternatif yöntemlerle, adliyelerin gündeminden çıkmış oldu. Şimdi önümüzde ara buluculuk yasa tasarısı var. Bunu hayata geçirebilir isek, gerçekten, adliyelere iş gelmezden önce ihtilafları çözecek yeni kurumlar oluşturabilir isek, adliyelerin yükünü önemli ölçüde hafifletebileceğiz.

Aslında Türkiye'deki temel sorun ilk derece mahkemelerinden çok yüksek mahkemelerde. Şu anda ilk derece mahkemelerinde davaların görülme süresi ortalama altı ile sekiz ay arasında değişiyor, hukukla ceza davalarında bu fark var. Ama problem, mahkemelerden çıkan kararların önemli bir kısmı, tamamına yakını Yargıtaya, Danıştaya, temyiz mahkemesine gidiyor. Dolayısıyla burada bir filtrasyon sistemi araya koymak gerekiyor.

İki: Yüksek yargıdaki kapasiteyi ilk derece mahkemelerinden gelen dava yükünü kaldıracak şekilde revize etmek gerekiyordu.

2011 yılı içerisinde yapılan düzenlemelerle Yargıtay ve Danıştayda hem daire sayıları artırıldı hem üye sayıları artırıldı. Bu şekilde -geçen akşam da burada ifade etmeye çalıştım- Yargıtayda şu an itibarıyla ilk defa sevindirici bir noktaya gelindi ve "Yılda 650 bin dosya geliyor Yargıtaya" demiştim. Bir önceki yıldan da bir o kadar devrediyor idi ve Yargıtayın bir yıl içerisinde bakmak zorunda kaldığı dosya sayısı 1 milyon 300 bin, önündeki hazır yük, her yıl 650 bin geliyor ama 550 bin dosya karara çıkabiliyor idi. Bu şu demekti: Her yıl yükün üzerine bir 100 bin dosya ilave edilerek çığ gibi büyüyen bir devasa yapı.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Bir de tutukluluk süreleri Sayın Bakan, bekleyenlerden bir tanesi de o.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) - Değerli arkadaşlar? Oraya da geleceğim Sayın Vekilim.

Bu yapılanlarla beraber Yargıtayda seri bir işleyiş başladı. Bakınız, taşradan gelen dosyalar çuvallarla, büyük poşetlerle geliyor Yargıtaya. O poşetler, o çuvallar açılamadan altı ay bekliyordu Yargıtay Savcılığında ve altı ay sonra çuvallar açılıyor, dosyalar hangi savcıya gidecek, mütalaa için kime gönderilecek bunlar tevzi ediliyordu. Bunların içerisinde tutuklu dosyaları da var. Onlar da ayrıştırılamıyor idi ama hem personel sayısında artma hem üye sayısında artışla beraber çok önemli destekler de verildi yüksek yargıya. Şu anda bekleyen 100 bin dosyanın tasnifi yapıldı, dağıtımı yapıldı ve Yargıtay Başsavcılığında şu anda bekleyen dosya yok değerli milletvekilleri. Gelen dosyalar aynı gün veya ertesi gün tasnifi yapılmak suretiyle ilgili savcılıklara, ilgili dairelere tevzi ediliyor. Bu önemli idi ve ilk defa, Yargıtaya gelen dosyadan daha fazlası karara bağlanarak geldiği bölgelere sevk edilmeye başlandı. Bu da şu demek: Artık stokta bekleyen, depolarda bekleyen dava yükü, temyizden davasını bekleyen vatandaşın beklentisi daha çabuk gerçekleşecek. Ve?

MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Bakan, bin on gündür yargılanmayı bekleyen Mustafa Balbay hakkında ne düşünüyorsunuz, bir söyler misiniz?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, ona da geleceğim.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Bin on gün? Bin on gün?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın burada polemik yapmaya çıkmadığımı söyledim.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Hayır polemik değil, merak ediyorum.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) - Bu polemiğe girersem benim de dosyamda çok polemik yapacak konular var ama şurada, gecenin şu saatinde?

MUHARREM İNCE (Yalova) - Hayır, bin on gün? Polemik değil.

BAŞKAN - Sayın İnce, lütfen?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) - ?gerçekten hepimizin problemi olan yargının?

MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Bakan, bin gün? Ne düşünüyorsun bu bin  gün için? 

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) - ?nasıl bu hâlden kurtulacağına dair görüşlerimi paylaşıyorum, önerilerimi söylüyorum.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Ne düşünüyorsun bu bin gün için?

BAŞKAN - Sayın İnce, biraz sonra soru sorma hakkınız var.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) - Ama siz kendi görüşlerinizi ayrı platformlarda değerlendirebilirsiniz.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Bakan, yorum istedim, bin gün?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, şimdi yüksek yargıdaki bu bekleme sürelerini kısalttığımızda, gerçekten ilk derece mahkemelerinde altı ila sekiz ayda biten davalar yüksek yargıda iki ila üç ayda dönme durumu da olduğunda, bir ila en fazla bir buçuk yıl arasında çözüme kavuşmuş, sonuçlanmış olacak. Bu, Türkiye açısından çok önemli bir gelişmedir, adalet açısından önemli bir sonuç ortaya koyacak.

Şimdi, uzun tutukluluk süreleri? Değerli milletvekilleri, uzun tutukluluk uzun yargılamanın sonucudur, kendisi bizatihi bir sebep değildir. Bugün yasalarımıza baktığınızda, Ceza Usul Yasası'nın 102'nci maddesine bakınız.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Sayın Bakan, tutuklamanın en son ceza olması gerekiyor, en son yöntem olması gerekiyor.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) - Ağır ceza mahkemesinde görülen davalarda tutukluğun üst sınırı iki yıldır, ağır cezalık olmayanlarda bir yıldır ama istisna hükümleriyle bir yıl olan bir buçuk yıla, iki yıl olan da beş yıla çıkabiliyor, 250 ve devamı maddeler devreye girdiğinde on yıla kadar çıkabiliyor. Alt sınırı yedi yıl ve daha yüksek olan davalarda 2004'e kadar üst sınır da yoktu, sınırsız bir tutukluluk imkânı vardı. 2004'te yapılan düzenlemelerle bir sınır da getirilmiş oldu.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Ama şimdiye kadar hiç kimse üç bin, dört bin gün tutuklu kalmıyordu Sayın Bakan. 12 Eylül döneminde bile bu kadar uzun tutukluluk yoktu.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) - Şimdi, ben şu bilgileri sizinle paylaşmak istiyorum: Değerli milletvekilleri, Türkiye'deki cezaevlerinde bulunanların tutukluluk ve hükümlülük oranlarını sizlerle paylaşmak istiyorum.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - En az yüzde 50?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Bakan, her şeyde Avrupa'dan örnek veriyorsunuz, bunda da bir örnek verir misiniz.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Yarı yarıya Sayın Bakan, yarısı tutuklu, yarısı hükümlü.

BAŞKAN - Sayın Özdemir, lütfen? Müsaade buyurun Sayın Özdemir.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) - Bakınız, yıl 2006. Cezaevinde bulunanlardan yüzde 37,5'i hükümlü, kalan yüzde 62,5'i tutuklu ve hükmen tutuklu. Bizde iki tane statü var: İlk derece mahkemesi kararını vermişse ama temyiz mahkemesinde bekliyorsa buna hükmen tutuklu diyoruz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, ilk derece mahkemesi kararından sonraki bölümü hükümlülük kabul ediyor. Ama ben eski yöntemle ve yeni yöntemle iki ayrı rakam vereceğim: 2006'da yüzde 62,5 tutuklu var, hükmen tutukluyla beraber. 2007'de yüzde 58 tutuklu var, 2008'de yüzde 60 tutuklu var ama alınan tedbirlerle -bugünkü rakamı söylüyorum- tutuklu ve hükmen tutuklu toplamı yüzde 42,4, hükümlü sayısı yüzde 57,6. Hükümlüler artıyor, tutuklu oranları düşüyor cezaevlerinde bulunanların. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin baz aldığı kritere bakarsanız orada ilk derece mahkemesi kararını verdiği anda artık tutukluluk söz konusu değil, hükümlü safına geçiyor ve bu kritere göre de şu anda Türkiye'de cezaevinde bulunanların yüzde 70'i hükümlü, yüzde 30'u tutuklu sıfatındadır.

Değerli milletvekilleri, bu gelişme pozitiftir, hükümlülerin oranı artarken tutukluların oranı düşmektedir. Ancak bu, elimizde bulunan tutuklu ve hükümlülerin problemi yok anlamına gelmiyor. Uzun yargılamalar devam ettiği sürece bu uzun tutukluluk sorunu da bizimle beraber yürüyecektir.

Değerli milletvekilleri, sürelerle oynayarak uzun tutukluluk sorununu çözmeye kalkarsak arzu etmediğimiz sorunlarla karşılaşacağız maalesef.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Sayın Bakan, cumhuriyet tarihinde şimdiye kadar tutuklu milletvekili var mıydı?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) - Bakınız, 2011 yılının başında Yargıtaydan tahliye olan Hizbullah sanıkları olayı olduktan sonra yapılan değerlendirmelere bir göz atınız. Şimdi, bir siyasetçimiz şunu söylüyor: "Bir kanun çıkardılar, bir baktık insanları domuz bağıyla öldürenlerin hepsi dışarıda. Hizbullahın neler yaptığı toplumun belleğinde duruyor. " Şimdi, bunu diyen Sayın Kılıçdaroğlu ve bunu eleştiriyor.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Şimdi de yurt dışında onlar, şimdi de yurt dışında. Önce cezaevinden çıkardınız, şimdi de yurt dışına kaçtılar.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) - Bakınız, Hizbullah davasından tahliye olanların tutukluluk süresi on yıldı.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - On yılda niye bitirmediniz davayı?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Niye bitirmediniz davayı, biz mi bitireceğiz Sayın Bakan?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) - Şimdi, CHP'li milletvekilli arkadaşlarımızın verdiği teklife geliyorum. O teklif gerçekten yargılamaları kısalttığımız zaman dilimi içerisinde karşılanabilecek bir tekliftir ama bugünkü şartlarda varsayın ki o teklifi getirdik burada yasalaştırdık, bu teklifin yasalaşmasıyla beraber, değerli milletvekillerimiz, 2.427'ye yakın tutuklu tahliye olma durumuyla karşı karşıyadır. Bu 2.427 kişi içerisinde terör örgütüne üye olanlar, terör suçu işleyenler...

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Coplanan öğrenciler gibi mi!

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) - ...asker, polis öldürenler, çocuklara karşı cinsel tacizde bulunanlar, tecavüzde bulunanlar, her türlü, toplumu irite edecek sanıklar da var.

Bakınız, 2011 yılı başında sınırlı sayıda tutuklunun tahliye olması Türkiye'yi ne kadar gerdi, ne kadar sıkıntıya soktu.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Sayın Bakan, o söylediğiniz tutuklular şimdi  yurt dışına kaçtı, yurt dışına.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) - Dolayısıyla, şunu ifade ediyorum: Sadece tutukluluk süreleriyle oynayarak...

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Hem de kendi pasaportlarını kullanarak Hollanda'ya kaçtılar.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) - ...Türkiye'deki uzun tutukluluk problemlerini çözme şansımızın olmadığını düşünüyorum.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Önce onları bir hallet onları. Yurt dışına kaçışlarına mâni olsaydın keşke.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) - Buna yeltendiğimiz anda çok sayıda, arzu etmediğimiz sıfattaki tutukluların tahliye olduğunu görecek ve toplumdan gelen baskıları maalesef karşılayamayacak duruma geleceğiz.

OKTAY VURAL (İzmir) - Peki, Sayın Bakan, Hizbullahçılarla ilgili karar verildi de peşine bir adam takıp yakalayamadınız mı?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, ben, bütün bunları ifade ederken, biraz önce bu kürsüde söz alan değerli milletvekillerimizin birtakım tespitlerini de sürem kaldığı ölçüde paylaşmak istiyorum.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Yurt dışına kaçacakları belliydi, ayan beyan ortadaydı. Cezaevinden çıktıktan sonra yurt dışına kaçacakları belliydi.

OKTAY VURAL (İzmir) - Hadi diyelim ondan dolayı tahliye oldular da bu devlet adamların peşini nasıl bıraktı? Kim talimat verdi?

BAŞKAN - Sayın Milletvekili lütfen..

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakınız, burada birçok değerlendirme yapıldı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yeni yapısıyla ilgili...

OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Başkan, siz de... Allah Allah!..

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) - ...seçimlerle ilgili, hâkimlerin emeklilik talep ettiğiyle ilgili, gazetecilerle ilgili.

Bakınız, bu tutuklu gazeteciler meselesi, önceki gün Genel Kurulda da çok sayıda arkadaşımızın dile getirdiği...

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Haklarında karar yokken bunları terör örgütü üyesi yaptınız, siz Adalet Bakanı olarak yaptınız bunu.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) - ...Sayın Kılıçdaroğlu'nun da dile getirdiği bir konu. Ama bakınız, Sayın Kılıçdaroğlu "70'in üzerinde gazeteci." dedi ve dünyada en fazla gazeteci tutuklusu bulunan ülke olarak takdim etti Türkiye'yi ama dünkü Milliyet gazetesinde Gazetecileri Koruma Komitesinin bir bülteni yayınlandı.

ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) - Tutuklu sayısında dünyada kaçıncıyız, onu söyle?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) - O bültende Türkiye'den 8 gazeteciyi koymuşlar. Bir tarafta 70 gazeteci, bir tarafta 8 gazeteci.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Ya, bir tane olsun, ne fark eder? Sen onun hesabını ver. Bir tane olsun, ne olacak? Bu kadar hâkim atadınız, yargı niye hızlanmadı peki?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) - Milliyet gazetesi diyor ki... Bunun kaynağını sorduk, nedir? SPJ şu açıklamayı yapıyor: "Rapor için yapılan araştırma sırasında..."

EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) - Beceremediniz mi Sayın Bakan?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) - "...sadece listedeki isimlerin gazetecilik faaliyetleri ve tutuklanmaları arasında güvenilir bir bağ kurabildik." diyor yani "Sadece bu 8 kişinin gazetecilik mesleği ile tutuklanma sebebi arasında güvenilir bir bağ kurabildik, onun dışındakileri kuramadık." diyor.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Sayın Bakan, öğrenciler terör örgütü üyesi, gazeteciler terör örgütü üyesi. Ayıp ya, olur mu böyle bir şey!

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, yanlış rakamları tartışarak doğru sonuçlara ulaşamayız.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Size karşı çıkan herkes terör örgütü üyesi.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) - Bakınız, "500 tutuklu öğrenci" diye birkaç arkadaşımız dile getirdi. Bu rakamlar yanlış. Bu rakamları dile getiren Sayın Hüseyin Aygün'e rica ettik, "Şu 500 tane tutuklu öğrencinin bize isimlerini verir misin?" dedik.

EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) - Berna'yı on dokuz ay kim tutuklu bıraktı?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) - Kendisi listede 500 değil, 227 isim verdi. Bu 227 ismi kontrol ettik. 40 kişisi hiçbir surette cezaevine girmemiş, 24'ü tahliye olmuş, 163 kişi farklı cezaevlerinde, bu 163 kişinin 25'i ise üniversite öğrencisi değil.

EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) - Sadece sayılardan ibaretsiniz, insan yok sizde.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) - Elimizde kalan rakam 138. Ben şunu ifade etmiyorum, 138 az bir rakamdır demiyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) - Biraz daha fazla yapın da icraatınız artsın bari hadi.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) - Ancak lütfen bu kürsüden dile getirdiğimiz hususlar doğruları yansıtsın, gerçekleri yansıtsın, birbirimizi anlamaya çalışalım. Şu anda 138 üniversite öğrencisi 500'ü aşkın olarak takdim ediliyor.

Onun dışında?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Öğrenciler niye tutuklu o zaman, onu söyle.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) - Söylediğimiz sözler, yaptığımız tespitler doğru olsun lütfen.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) - Fikret Kozinoğlu'yla ilgili soru sordum.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) - Sivas davası sanığı -şimdi, biraz sonra soru-cevap bölümünde de bunları konuşacağız- Vahit Kaynar'ın, Adalet Bakanlığının ayağını sürümesinden kaynaklı Polonya makamlarınca serbest bırakıldığını söylediniz. Sayın Kılıçdaroğlu daha da ileriye giderek Milliyet'te Sayın Aslı Aydıntaşbaş'la yaptığı röportajda Adalet Bakanlığının?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) - Nereye kaçırdınız?

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Soru-cevap kısmında cevaplandırırsınız.