Konu: | 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 33 |
Tarih: | 10.12.2011 |
CHP GRUBU ADINA CELAL DİNÇER (İstanbul) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı bütçeleri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği gibi, İçişleri Bakanlığımızın görevleri arasında en ağırlıklı olanını iç güvenlik hizmetleri oluşturmaktadır. Bakanlığın iç güvenlik hizmetleri, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı vasıtasıyla yerine getirilmektedir.
Gece gündüz büyük bir özveriyle görevlerini yapan tüm kolluk mensuplarına ve onlarla birlikte çalışan tüm mülki idare amirlerine huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Jandarmanın görev ve sorumluluklarının büyüklüğünü ve zorluğunu hepimiz biliyoruz. Sahil Güvenlik teşkilatı da, Türkiye'nin bütün sahillerinde ve boğazlarında, deniz alanlarında kanunların kendilerine verdiği yetkiyi büyük bir fedakârlıkla uygulamakta ve yerine getirmektedir.
Karadeniz, bugün içinde bulunduğu özellikle Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattıyla Ceyhan'ın Akdeniz'in Basra'sı olması, Karadeniz'e de ayrıca Bakü'den gelecek petrollerin olması ayrı bir özellik kazandırmış, ayrı bir stratejik konum kazandırmıştır. Bu nedenle, Sahil Güvenlik teşkilatının kaldırılacağı yönündeki basında çıkan haberler doğruysa, bu tam anlamıyla bir gaflettir.
Aynı şekilde, hem Sahil Güvenlik Komutanlığının hem de Jandarma teşkilatının bütün araç gereç ve bina sorunları bütçeye konulacak ödeneklerle çözülecek gibi gözükmemektedir, bu ödeneklerin artırılması gereklidir.
Değerli milletvekilleri, kamu hizmeti sunulurken hukukun üstünlüğü öncelikli olmak zorundadır. Güvenlik kavramıyla hukuk ve insan hakları arasında denge bozulursa görmek istemediğimiz görüntüler ortaya çıkar. Üzülerek söylemek istiyorum ki, bugün ülkemizde kolluk kuvvetlerinin toplumsal olaylara müdahale biçiminde büyük sorunlar vardır. Sorun, yalnızca bir eğitim sorunu değildir; sorun, aynı zamanda bir algı sorunudur. Kolluk kuvvetleri demokrasiyi içselleştirme sorunu yaşamaktadır. Kolluk kuvvetleri orantısız güç kullandığında buna karşı çıkabilecek, bunu cezalandırabilecek iradeyi göstermek gerekmektedir. İktidara muhalif olanlara şiddet uygulandığında, bunu kabullenmek, görmezden gelmek çifte standarttır.
Sayın milletvekilleri, İçişleri Bakanlığımızın 2012 yılı performans programını yayınladığı kitabında "Delilden sanığa ulaşma yöntemi güvenlik birimlerimizce başarıyla uygulanmaktadır." diyor. Peki, ülkemizde pek çok soruşturmada insanlar önce suçlu ilan edilip sonra suçunun veya masumiyetinin ispatlanması istenmektedir. Bu mudur sizin delilden sanığa ulaşma yöntemi?
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu iktidar döneminde çok karşılaştığımız bir çifte standarttan bahsetmek istiyorum. Sayın Genel Başkanımız Hakkâri konuşmasında "Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'ndaki çekinceleri kaldıracağız." demişti. O zaman başta Sayın Başbakan olmak üzere, Sayın Burhan Kuzu neredeyse bizi memleketi bölmekle suçladılar ama şimdi görüyorum ki bu elimdeki kitaplarda Sayın İçişleri Bakanlığı "Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nda getirilen ilkeler dikkate alınacaktır." diyor. Aynı kitabın başka bir sayfasında "Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'na uyum sağlanmıştır." diyor. Peki, bizim Genel Başkanımız söylerken bu kadar eleştirdiniz aynı konularda, şimdi niçin bunları programınıza koydunuz? Umarım Sayın Başbakan sizin bu programınızı okumamıştır yoksa size çok kızabilir.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; iktidar her söyleminde katılım, demokrasi, insan haklarından bahsetmektedir. Sendikalarla olan tutumunuz insan haklarına yaklaşımınızı göstermektedir, sivil toplumla olan tutumunuz insan haklarına yaklaşımınızı göstermektedir, kapattığınız sendikalara yaklaşımınız insan haklarına yaklaşımınızı göstermektedir. İşte, kapattığınız sendikalara birkaç örnek: Emekli Sendikası kapatıldı, size yağcılık yapmadığı için. Gençlik Sendikasını kapattınız, Çiftçi Sendikasını kapattınız, YARGI-SEN'i kapattınız. Ankara'da, tüzüğünde sadece cemevi yaptırmak olan bir derneği kapatmak için suç duyurusunda bulunup savcılığa verdiniz. İşte sizin STK anlayışınız. Bu anlayışla mı STK'ları gerçekleştireceksiniz? Sizin uygulamalarınıza en güzel örneği Dünya İnsan Hakları Günü'nde İzmir'de yapılan, "İşkence yoktur." dediğiniz, işte bu polislerimizin karakolda yaptığını, kelepçeli kadını dövdüğünü Sözcü gazetesi açıkça ortaya koymaktadır. Siz "Türkiye'de işkence yok." diyorsunuz ama Adalet Bakanı işkence yapanların sayısını veriyor.
Diğer bir konu ise belediyelerimizde yaptığınız uygulamalar. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kim suçluysa, kimin yasalar karşısında suçu varsa herkes hesabını vermelidir, buna itirazımız yoktur. Ama insanların onuru, şerefi, haysiyeti yok mu? Bu insanları niye bu şekilde üzüyorsunuz? Niye bu şekilde yüzlerce polisle, hem de basın önünde şov yaparak mahkemelere çıkarıyorsunuz?
İşte size bir örnek: Maltepe Belediyesiyle ilgili olarak bir ihbar dilekçesi yüzünden belediyeye polisler gelmeden önce basın geliyor. "Biraz sonra polisler gelecek, burada bir operasyon yapılacak." diyor. Başkan "Nedir bu?" deyince, "Efendim, Belediye Başkanı ve bazı görevliler gözaltına alınacak." diyor. Polisi arıyor Belediye Başkanı. Belediye Başkanı bir profesör, saygın bir kişi. Diyor ki: "Bizi gözaltına alacakmışsınız." Zaten o anda da ekipler kapıya gelmişler. "Ben istediğiniz yere istediğiniz şekilde gelirim, ifade vermeye hazırım." "Hayır efendim, biz götüreceğiz." Canlı yayın arabaları eşliğinde adliyeye götürülüyor. Sadece ve sadece bir ifadesi alınacak. Şimdi soruyorum size: Aynı uygulama Kandıra Belediyesine yapıldı mı? Kandıra Belediyesinde de suç işleyen veya işlediği iddia edilen belediye görevlileri karakola davet edildi, ifadeleri alındı, mahkemeye çıkarıldı ve tutuklandı. Bizim Belediye Başkanımız ise neredeyse davulla, zurnayla, şovlarla gösterişli bir şekilde adliyeye götürüldü. Bu adil değil. Yazıktır bu insanlara. Bu uygulamalar çağdaş değil. Bu uygulamanız bugünkü çağdaş demokrasilerde olmaması gereken uygulamalar. Bu şekilde sizler demokrasiyi tesis edemezsiniz bu ülkemizde.
Sayın Başkan, saygıdeğer üyeler; Gazi Mustafa Kemal'in karargâhında kurtuluş mücadelemizi izleyen gazetecilere İngiliz gizli servisi soruyor: "Türkiye'yi bir daha nasıl sömürge yaparız? Bize bir rapor yazın." Yazdıkları rapor şu: "Anadolu'da dini siyasete alet etmeyi amaç edinen, dinî ögeleri kullanan fakat şahsi menfaatlerini?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CELAL DİNÇER (Devamla) - ?amaçlarının önüne koyabilen aç gözlü bir siyasi iktidar?
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Dinçer.
CELAL DİNÇER (Devamla) - ?yapılmadıkça Anadolu'yu bir daha sömürgemiz hâline getirmemiz asla mümkün olmayacaktır."
Biz Anadolu'yu asla sömürge yapmayacağız, buna kararlıyız.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)