| Konu: | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 110 |
| Tarih: | 17.07.2025 |
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; bundan sekiz yıl önce, 14 Temmuz tarihinde Necmettin Yılmaz Öğretmen Tunceli-Pülümür yolunda şehit edildi PKK'lı katiller sürüsü tarafından. İlginç olan, dün Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin bir taziye yayınladı şehit öğretmeni anarken. Taziyeyi okuyorsunuz; kimin şehit ettiğinin, Necmettin Öğretmene kimin kıydığının isminden bahsedilmiyor. Belli ki bu ikinci açılım ve ihanet sürecinden dolayı bu eli kanlı katiller sürüsünün adını anmayacaksınız ama biz hatırlatmaya devam edeceğiz. Askerimizi de polisimizi de Necmettin Öğretmeni de Aybüke Öğretmeni de evet, bölücü, eli kanlı katiller sürüsü PKK şehit etmiştir. Ruhları şad, mekânları cennet olsun.
Muhterem milletvekilleri, bu kanun teklifinin Meclisten geçmesi ne demek biliyor musunuz? Türkiye tarihinin en büyük yağmasının sessiz sedasız gerçekleşiyor olması demek. Bakın, cumhuriyetin ilk seksen yılında bu ülkede sadece 1.186 şirkete ruhsat verildi ama ne olduysa 2004 yılında oldu; iktidarınızın çıkardığı Maden Kanunu'yla birlikte ruhsatlarda âdeta patlama yaşandı, şirketlere tam 386 bin ruhsat verildi. Seksen yılda 1.186, son on beş yılda 386 bin. Her verilen ruhsat da bu memleketin bağrına saplanacak bir hançere dönüştü ve dönüşüyor. Verdiğiniz ruhsatlar Türkçe ama ilginç, şirketler yabancı. Mesela, şirket ismi Doğu Biga, Batı Anadolu, Anadolu Minera ama sahipleri yüzde 100 Kanadalı, yüzde 100 Amerikalı ve İngiliz. Mesela, Kaz Dağları'nda "Doğu Biga Madencilik" adıyla çalışıyorlar ama asıl sahip Kanadalı Alamos Gold. Toprağımızdan altını çıkarıyorlar, burada da işlemiyorlar, ham olarak götürüp sonra bize misliyle daha pahalıya satıyorlar. Bu, sömürgecilikten başka bir şey değildir. İlgili bakanlığa bugün bir soru önergesi daha verdim "Bu ruhsatları verdiğiniz şirketlerin hangileri yüzde 100 yabancı, ne kadarı yüzde 100 yerli? Bu şirketler ne kadar vergi ödüyor? Bugüne kadar hiç ceza aldılar mı? ÇED raporları neden formaliteye dönüştü?" gibi. Kaz Dağları, Cerattepe, Munzur, Murat Dağı, Fatsa; buralar sadece coğrafya değildir, buralar bu milletin vicdanıdır, vatandır ve vicdanı olan herkes bu talana açıkçası, bu ihanete "Dur!" demelidir. Çünkü mesele sadece bir maden meselesi değil mesele egemenlik meselesidir. Torunlarımıza bırakacağımız toprağın, suyun, ormanın, zeytinin hesabıdır. Devlet vatandaşını korumakla yükümlüdür, küresel ve yandaş şirketleri değil. Bakınız, bugün Bursa'da, Bursa'nın Orhaneli ilçesine bağlı Başköy'de bütün bir köy halkı sokakta. Ne için? Köylerine yapılacak taş ocağıyla alakalı. Onun önünde eylemdeler ve sloganları da "Bu kanun Meclisten geçmeyecek!" diye haykırıyorlar, tıpkı Süreyya Parkı'nda eylemde olanlar gibi. Millet istemiyor, halkımız istemiyor ve asıl toprağın sahibi köylülerimiz istemiyor. Lütfen empati yaparak bir dinler misiniz, köylülerimiz ne diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Devamla) - Meclise sesleniyor, bize sesleniyor, size sesleniyor, diyorlar ki: "Sayın vekillerimiz, toprağın sesini en iyi biz duyarız. Çiftçilik yaparız, hayvancılıkla uğraşırız, sofranıza gelen her lokmanın emeğinde bizim alın terimiz var. Köyümüz bizim yuvamızdır, toprağımız vatanımızdır. Bu topraklarda doğduk, bu topraklarda yaşamak istiyoruz. Eğer bu yasa geçerse köylerimiz, zeytinliklerimiz, ormanlarımız, meralarımız maalesef maden şirketlerine teslim edilecek. Bu yasa, biz köylüleri doğrudan göçe zorlayacak. Doğduğumuz yaşadığımız yerden ayrılmak zorunda kalacağız. Ağaçlarımız sökülecek, sularımız kuruyacak. Biz buna razı değiliz; üretmek istiyoruz, geleceğimizi korumak istiyoruz."
Özetle ve ezcümle; hadi gelin, doğayı, çevreyi, köylülerimizi ve geleceğimizi muhafaza etmek adına bu yasaya "hayır" diyelim.
Heyeti saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)