GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:110
Tarih:17.07.2025

CELAL FIRAT (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, bugün, birkaç gündür, özellikle Meclis kapısının önünde yüzlerce doğa savunucusu eylem yapıyorlar hatta birçoğu açlık grevindeler. Muğla'nın İkizköy Mahallesi'nden yola çıkıp buraya gelen insanların seslerine ses vermemiz lazım. Biraz önce hatta burada sevgili Mehmet Murat Çalık'la ilgili bir söz kuruldu ama gelin görün ki biz birbirimizi düşmanca bir tarifle tarif eyledik. Hâlbuki yıllardır kendisini tanıyorum, cezaevinde de ziyaretine gittim; rahatsız, umut ediyorum ki tez zamanda sağlığına kavuşur ama cezaevlerinde kimsenin sağlığına kavuşmayacağını da çoğumuz oradaki bulunan insanlardan biliyoruz. Onun için, lütfen biraz empati yapalım. Bu Meclis, bu iktidar bu halkın sesini, bizlerin sesini duymayacaksa kimin sesini duyacak?

Bu yasa teklifinde halkın lehine bir tane madde var mıdır, bunu sormamız lazım sevgili dostlar. Tekraren söylüyoruz, söylemeye devam edeceğiz: Bu acımasız yasa teklifi derhâl geri çekilmeli. Halkın düşüncelerine, sözlerine kulak vermemiz lazım.

Görüşmekte olduğumuz 5'inci maddede sahaların rehabilitasyon bedelinden bahsedilmektedir. Sözde, bu düzenlemeyle çevrenin korunacağı iddia ediliyor. Biz de diyoruz ki bu külliyen bir yalandır, rehabilitasyon sadece parayla ölçülebilen bir şey değildir sevgili dostlar. Doğadaki canlılar, insanlar, yaşam, her şey tahrip edildikten, her şey yok edildikten sonra bir araya gelip parayla geri getirebilecek doğaüstü güçlere ihtiyaç vardır, onun da kimsede olmayacağını hepimiz biliyoruz. "Rehabilitasyon" söylemi bir kandırmacadır, doğa tahribatının parasal değeri de olmaz diyoruz. Kazdağları'ndan kesilen binlerce ağacın yerine dikilen fidanlar, ekolojik çeşitliliği, su tutma kapasitesini, toprağın canlılığını hem yerine koymamış hem de koymayacaktır da.

Sayın Başkan, hem insanlığın hem de coğrafyamızın geleceği açısından ekoloji ve doğayla kurduğumuz ilişkiye ayrıca değinmek istiyorum. İnsanın aşırı kâr, iktidar sahibi olma hırsı için yaşadığımız, bağlı olduğumuz dünyanın döngüsü paramparça olmuş vaziyettedir. Doğayla ilişkimiz sadece ekonomik ya da politik olmamalıdır; aynı zamanda kültürel, inanç temelli bir ilişkidir. Tam da burada partimizin doğaya bakışı bizlere çok kıymetli bir perspektif sunmaktadır. Bizler doğayı sadece bir kaynak olarak değil canlıya saygı duyulması gereken bir varlık olarak görüyoruz. Su, ateş, toprak, hava gibi 4 ana unsur evrenin dengesini sağlayan öğelerdir. Bir ağacı kesmek, doğayı yakmak, suyu kirletmek sadece çevreye zarar vermek değildir, bütün canlılara saygısızlıktır. Pir'imizin "İncitme canı, incinsen de incitme." sözü sadece insanı değil doğadaki her varlığı kapsayan bir ilkedir.

Değerli milletvekilleri, iklim değişiyor, kuraklık her gün artıyor; seller, yangınlar çoğalıyor. Bu durum aynı zamanda insan neslinin, canlı varlığın geleceğini büyük tehlikeyle karşı karşıya bırakıyor. Buradan son zamanlarda yaşam alanlarımızı, çevremizi, sularımızı, havamızı, doğadaki tüm canlıları -yerel halkın itirazlarına rağmen- tehdit eden uygulamalardan bazı örnekler vermek istiyorum. Ankara Gölbaşı'nda Eymir, Mogan Göllerinin su toplama havzasına kömür maden projeleri, Malatya Pütürge'de sürdürülen profilit madenciliği, Ardahan Göle'de Koza Altın Şirketi'nin maden projesi, Erzincan'ın Ergan köyü civarında kalker ocağı ve santral yapılmak istenmesi, Dersim'in Hozat ilçesinde Derviş Cemal Türbesi'nin olduğu bölgeye maden ocağı yapılmak istenmesi, Çemişgezek'te Tağar Çayı üzerindeki HES projesi, pomza kum ocakları, Ovacık'ta Cevizlidere bölgesindeki yeni maden ocakları, Sivas Bakırtepe Ziyareti'nin maden arama sahası içine alınması; Zara'da, İmranlı'daki krom madeni ve diğer maden sahalarının yarattığı tahribat; Tokat'ın Günçalı, Killik, Güzelce, Aydoğdu köylerini etkileyecek siyanürlü maden alanları, Adıyaman'ın içme suyu ihtiyacını karşılayan Havşeri su kaynağı ile Alevi vatandaşlarca kutsal sayılan Zerban bölgesinde demir ocağı ve taş kırma eleme ruhsatı verilmesi, Börkenek köyündeki çimento fabrikaları, Kömür beldesindeki mermer ocağı, Ulubaba Ziyareti'nin dibindeki maden ocağı, Maraş'ta Çöçelli köyünde çimento geri dönüşüm fabrikası kurulmak istenmesi... Daha saymakla bitmeyecek yüzlerce örnek verebilirim.

Şimdi çıkarmak istediğiniz bu yasa doğa katliamında vurulan son kepçe darbesidir. Gelin, bu tarihî yanlıştan hepimiz hep beraber dönelim; doğayı tüketmeyelim, ekolojik dengeyi hep birlikte koruyalım. İçinde yaşadığımız doğa hayatlarımız, gelecek kuşaklar için en büyük hediye olmalıdır. O, kendi içinde canlı cansız tüm varlıklarıyla sürekli bir döngü içindedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

CELAL FIRAT (Devamla) - Bizler de onun sadece bir parçasıyız, ne patronu ne efendisi ne de sahibiyiz.

Son olarak, doğa bizim nefesimizdir, doğa bizim tarihimizdir, doğa bizim evimizdir ve hepimizin geleceği olmalıdır. Onu korumayı hepimizin bir sorumlulukla üstlenmemiz lazım, hakikate ve cana sahip çıkmaktır. Gelin, doğayı incitmeyelim, onunla hep beraber, bir olalım; onun sesine kulak verelim diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Aşk ile... (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)