| Konu: | YENİ YOL Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 110 |
| Tarih: | 17.07.2025 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAKAN ŞEREF OLGUN (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben bugün buraya çıkarken kendime şunu söyledim: Bu kürsüde artık aynı şeyleri söylemekten bıktık. Bu Mecliste hukuku anlatmak duvara konuşmaktan farksız. Bakın, size bir tablo sunayım: Barış Terkoğlu yazdı diye yargılandı, Merdan Yanardağ konuştu diye tutuklandı, Osman Kavala beraat etti, bir başka dosyayla içeri atıldı. Can Atalay, bu Mecliste seçilmiş vekil olmasına rağmen "Kararı tanımıyoruz." denilerek cezaevinde tutulmaya devam ediliyor. Bakın, ben burada suç isnadına girmiyorum; ben yalnızca yargının nasıl çiğnendiğini, mahkeme kararının nasıl keyfî hâle getirildiğini anlatacağım. Ayşe Barım, incelediğim dosyaya göre Ayşe Barım'ı sulh ceza mahkemesi tutuklamıştır, Ceza Muhakemesi Kanunu'na göre itiraz hakkını kullanarak yapılan itiraz sonucu asliye ceza mahkemesi de tahliyesine karar vermiştir. Ceza Muhakemesi Kanunu'na göre asliye ceza mahkemesinin verdiği karar kesindir çünkü itiraz üzerine verilen kararlar kesindir. Ama ne olmuştu? Savcılık kesin karara rağmen itiraz etmiş, ağır ceza mahkemesi tekrar tutuklama kararı vermişti, hâlen de tutuklu bulunmaktadır. Son tutuklama kararı, kanaatimce hürriyeti tahdit suçunu açıkça oluşturmaktadır. Şimdi soruyorum: Bu mahkeme hangi yetkiyle bu kararı aldı? Bu ülkede Ceza Muhakemesi Kanunu hâlâ yürürlükte mi yoksa artık Ceza Muhakemesi Kanunu'nun sayfalarını da saraya göre mi açıyoruz? Bu ağır ceza mahkemesi açıkça yetkisini aşarak hukuka aykırı bir tutuklama kararı vermiştir. Sayın Bakan, ne yaptınız bu mahkeme hakkında? Hâkimler ve Savcılar Kurulu olarak bu dosyayı incelediniz mi? Yetkisiz karar vermek dediğimiz bu açık ihlale dair bir işlem başlattınız mı? Anayasa Mahkemesi "İhlal var." diyor, umursamıyorsunuz. Yargıtay "Dur." diyor, freni patlamış kamyon gibi devam ediyorsunuz. Danıştay "Hukuka aykırı." diyor, siz "Şimdilik öyle kalsın." diyorsunuz. Sizin hukuk anlayışınızda sadece tek bir yasa geçerli, biz ne dersek o. Bunun sonucunda ne mi oldu? Geçenlerde Silivri Cezaevini ziyaret ettim. Bakın, Silivri 9 no.lu Cezaevi çok ağır suçluların, terör suçlularının ve en az müebbet hapis cezasına çarptırmış hükümlülerin kaldığı bir cezaevidir. Şöyle baktım, en az 10 civarındaki görüş yerinin tamamı siyasi yani tutukluların tamamı siyasi. Buradan aklıma şu geldi: Acaba dedim, Türkiye'de de Bastille hapishaneleri mi oluşturuluyor? Bastille, içine düşenin unutulduğu "Kral öyle buyurdu." denilerek insanların yıllarca tutulduğu bir karanlıktı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
HAKAN ŞEREF OLGUN (Devamla) - O karanlık halkın özgürlük umutlarını boğmak için inşa edilmişti. Bugün bir gazetecinin susturulduğu her mikrofon Bastille'dir. Miting ve gösteriye katılan yüzlerce gencin tutuklanması Bastille'dir. Bir yargı kararının talimatla çıktığı her mahkeme Bastille'dir. Bir gencin attığı "tweet" yüzünden gözaltına alınması Bastille'dir. Boykot hakkını kullanan bir şahsın gözaltına alınması, işinden atılması Bastille'dir. Ve kimse kendini kandırmasın, bu ülkenin halkı Bastille ile arasına mesafe koyan değil o kapıyı söken halkın torunudur. İnsanlar ekmek kuyruğunda beklerken saraylarda üçer, beşer maaş alanlara ses çıkarmamak da bir Bastille sessizliğidir. Bugün Türkiye'nin ihtiyacı olan şey korkuya değil cesarete, suskunluğa değil sorumluluğa, baskıya değil adalete dayanan bir sistemdir. Ve bir not: Siz "Tutuklanacağını biliyorduk." diyorsunuz ya, biz de bu düzenin çökeceğini biliyoruz diyor, saygılar sunuyorum. (İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)