GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: YENİ YOL Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:110
Tarih:17.07.2025

YENİ YOL GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yargıda çeteleşme iddialarının araştırılması üzerine vermiş olduğumuz grup önerimiz üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bir 15 Temmuzu yaşadık, 15 Temmuzdan sonra, biraz önce AK PARTİ Grup Başkan Vekili şöyle söyledi: "Birleşik Arap Emirlikleri'yle bir anlaşma yaptık ve 40 milyar dolarlık bir anlaşma."

BÜLENT KAYA (İstanbul) - 1 değil Hocam, 7 tane.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Herhâlde bu talihin garip bir cilvesi olsa gerek. 15 Temmuz sonrası bu Birleşik Arap Emirlikleri'ne kendilerini destekleyen bazı gazeteler şöyle diyordu: "Şerefsizler." Ve aynı zamanda "Bu darbenin finansörleri." diyorlardı. İnşallah, Birleşik Arap Emirlikleri'nden bir özür dilemiştir o gazete veyahut da bugünkü siyasetçiler öyle söylemişlerdir veya Birleşik Arap Emirlikleri o darbenin arkasında olmadığını bunlara ispatlamıştır diye düşünüyorum. Ve de açık ve net söylüyorum ki: O darbenin arkasında Türkiye'nin yanlış yönetilmesi vardır ve yanlış yönetilmesi sonucunda egemen güçlerin Türkiye'de operasyonları ve ameliyatları vardır değerli arkadaşlar.

"Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" denen partili otokrat yönetime geçildiğinden beri tepetaklak gitmediğimiz tek bir konu kalmadı. Renkler kirlenme yarışına girmiş, beyaz açık ara birinci olmuş. Modern bir devletin beyazı nedir peki? Söyleyeyim: Hukuk ve adalettir. Bugün özellikle devletimizin, ülkemizin, vatanımızın ve elbette milletimizin beyazı olan hukuk ve adalet kirlenme konusunda başı çekmektedir. Kirlenen beyaz, hukuk ve adalet olunca her renk bundan payını alıyor. Demokratik sistemin temeli olan düşünce ve ifade özgürlüğüne engeller getiriliyor. Hukukun üstünlüğü, yargının adil, tarafsız ve bağımsızlığına yönelik adil olmayan yargı kararları rutin uygulamalar oluyor. Yargının temel işlevi olan bağımsızlık ve tarafsızlık ilkesi ile bu ilkeye güç veren liyakat ve mensubiyet kriterleri, keyfî ve aidiyet argümanlarının öncelenmesiyle yok ediliyor. Azınlık durumuna düşmüş otokrat, tek parti iktidarıyla bağlantılı ve iltisaklı legal ve illegal çıkar odaklarının yuvalandığı bir alana dönüşüveriyor. Bu oluşumlar bazen doğrudan, çoğu zaman daha sofistike metotlarla yargıyı etkiliyor; talimat veriyor, baskı altında tutuyor, lehte ve aleyhte kararlar çıkarttırıyor, yargı borsaları kuruyor, çıkar amaçlı havuzlar oluşturuyor, siyasi iktidar lehine ve çıkarına soruşturmalar ve davalar açtırılıyor ve bu saydıklarım dava dosyalarına, soruşturma evraklarına giriyor. Yürütmenin başındaki Cumhurbaşkanı, ona bağlı olan Adalet Bakanı ve bazı yargı mensupları ihsasırey niteliğinde yani kanaatlerini doğrudan söyleyerek söz ve beyanlarla yargı üzerinde baskı unsuru oluşturuyor, yargı etki altında bırakılarak adaletin tesis edilmesine mani olunuyor ve yaratılan bu hukuksuzluklarla vatandaşların yargıya olan güveni bitirilme noktasına getiriliyor.

Peki, bu kadar mı? Değil elbette. Yargının düşürüldüğü içler acısı bu durum az gelmiş olmalı ki bu sefer de yargıda çeteleşme iddialarının ayyuka çıktığı bir Türkiye gerçeğiyle karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Bazı yargı ve güvenlik mensuplarının dâhil olduğu çıkar amaçlı ortaklıkların tesis edildiği, varlıklı kişilerin tespit edilerek haklarında soruşturma ve takibatlar yaptırıldığı, daha sonra da söz konusu kişilerle irtibata geçen çete mensuplarının cezaevinde ya da yargı takibatında olan kişileri rüşvet karşılığı tahliye ya da mevzu soruşturmalardan kurtardıkları, soruşturma ve dava dosyalarına giriyor.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin bugün itibarıyla hukukun üstünlüğü, yargının tarafsız ve bağımsızlığı ile yargıya olan güven konusunda dünyadaki diğer ülkelerle kıyaslandığında hiç de övünülecek bir seviyede olduğu söylenemez. Kaldı ki dünyanın da ivme kaybettiği bir konjonktürde Türkiye'nin çok daha kötü olması bu ülkenin vatandaşlarının hak ettiği bir durum değildir. Değerli milletvekilleri, bugün bu hâliyle Türkiye Nijer, Sierra Leone gibi ülkelerin gerisinde kalmıştır. Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusundaki sıralamasında ise 2023'te 137'nci sırada, en altlarda yer bulmuştur. Türkiye, tüm dünyada ise 173 ülke arasında 148'inci sıradaki ülke olarak özellikle bu iktidar döneminde kötü şeylerde üst sıralarda, iyi şeylerde alt sıralarda yer alarak rekorlar kırıyor maalesef.

Ardından da bugün geldiğimiz noktada hızlı ve kararlı atamalarla yargıdaki kadroların dürüst ve saygın yargı mensuplarıyla takviye edildiği açıklanmıştı. Ancak bu süreçte liyakat yerine siyasi sadakat ve biat ile aidiyetin öne çıktığı atamalar yapıldığını, parti teşkilatlarında görev almış siyasi kişilerin yargı teşkilatına hem de en üst dereceden atandığını, bu kişilerin özellikle kritik kararlar alan yargı mercilerinde görevlendirildiğini, bunları denetleyen ve atamalarını yapan Hâkimler ve Savcılar Kurulunun yapısının da aynı şekilde dizayn edildiğini görüyoruz.

Değerli milletvekilleri, yargıda yaşanan çeteleşme iddialarının dava dosyalarına girerek ete kemiğe büründürüldüğü bir dönemi geçmekteyiz. Mesela, son olarak, uyuşturucuyu özendirmekten tutuklanan bir şarkıcının tahliyesi için yargıdaki bir çetenin 500 bin dolar rüşvet istediği iddia edilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Konu iddia boyutunu aşarak bir operasyona evrilmiş, rüşvet talep eden davaya bakan hâkimin bu talebine aracılık eden avukat rüşvet parasıyla suçüstü yakalanmıştır. Çete üyelerinin itiraf ve ifadelerinde, yargıdaki çeteleşmelerin sadece kendileriyle sınırlı olmadığı, mesela İstanbul-İzmit bölgesine bakan 10 kişilik bir ekibin de benzeri bir çarkın içinde olduğu ifade edilmiştir. Bu kişilerin cezaevine giren varlıklı kişileri tespit ederek bunlara operasyon yaptırıp alıkonulmalarının sağlandığı, tutuklandığı ve cezaevine gönderildiği, ardından da 500 bin dolar, 700 bin dolar gibi miktarlarla kendilerini kurtardıkları itiraflarından ve dava dosyalarından anlaşılmaktadır. Tüm bu yaşananlara baktığımızda, Adalet Bakanı ve iktidar sözcülerinin mutat hâle getirdikleri hukukun üstünlüğüne, yargının tarafsız ve bağımsız olduğuna yönelik açıklamalarının komik olmayan bir şaka olduğu su götürmez bir hakikat olsa gerektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Bu bağlamda, Türkiye'nin hukukun üstünlüğü ve güven ilkesini tam anlamıyla benimsemesi ve uygulaması için mevcut durumunu iyileştirecek adımların atılması gerekmektedir. Tüm bu gerekçeler dikkate alındığında yargının etki altında bırakılarak adaletin tesis edilmesine mani olunduğu, bunun yarattığı hukuksuzluklarla vatandaşların yargıya olan güvenlerinin sarsıldığı görülmüştür.

İnşallah, bu çeteleşmeyi araştırmak üzere, yargının ne kadar bağımsız ve tarafsız olduğunu hep beraber tespit etmek üzere Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin de "evet" oyu vereceği bu grup önerimize destek bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)