| Konu: | En düşük emekli maaşına ve Yargıtayın emekli maaşlarıyla ilgili kararına, maaş zamlarına, "beyaz Toros" tartışmasına ve Genel Başkanlarına açılan soruşturmaya, Bolu yangınıyla ilgili yargılamaya, İstanbul Milletvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 110 |
| Tarih: | 17.07.2025 |
MURAT EMİR (Ankara) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten de toplumun tüm kesimleri ama başta emekliler, çalışanlar, asgari ücrete mahkûm edilenler, işsizler bu ekonomik krizin ağır faturasını taşımak zorunda kalıyorlar. En düşük emekli maaşı 16.881 lira. Geldiklerinde, iktidar olduklarında 8 çeyrek altın alan emekli maaşı şu anda ancak 2 çeyrek altın alabiliyor ama iktidar emeklilerin bu feryadına, bu çaresizliğine gözünü, kulağını ve yüreğini tamamen kapatmış durumda.
Yeni bir haberle emeklilere bir kâbus daha yaşatıldı ve emekli maaşına gerektiğinde bloke konabileceğine dönük bir karar aldı Yargıtay. Bir defa bu kararı hukuki, adil ve vicdanlı bulmadığımızı ifade etmeliyiz ama Yargıtaydan önce emeklileri bu hâle getirenlerden ve gerekli yasal düzenlemeleri yapmayanlardan da hesap sormak durumundayız. Değerli arkadaşlar, 16.881 lira alan bir emekli -ki emeklilerimizin yarısı bu maaşla geçinmek zorundalar- bu emeklilerimiz ne alırlar, ne satarlar, ne harcarlar? Bu kişiler kredi kullandıklarında, tüketici kredisi kullandıklarında ne alabilirler? Olsa olsa çocuklarına çeyizlik tencere tava alıyor olabilirler. Bunlar lüks yat, otomobil, ev, konut alacak durumda zaten değiller, tüketici kredisi almışlar. Şimdi, diyorsunuz ki: "Sen eğer tüketici kredisi aldıysan ve bunu da ödemekte güçlük çektiysen biz senin maaşına bloke koyarız". Oysa yasa açık, emeklinin maaşı haczedilemez. Şimdi, bütün bunlara rağmen artık emeklinin maaşı haczedilecek ve emeklilere bir darbe de buradan vuracaklar. Emekliler zaten 16.881 lirayla açlık sınırının neredeyse 10 bin lira altında bir aylık gelire mahkûm edilmiş durumdalar. Bunu düzeltmek varken dönüp bir de yerinde blokaj yaptırıyorsunuz, yazıklar olsun!
Yine, seçimden önce "Gerektiğinde yılda 4 kez maaş zammı yaparız." dediniz, oyları aldınız; enflasyonunuz yüzde 40'larda, gerçek enflasyon yüzde 80'lerde, yılbaşında emekli maaşını 22 bin lira yaptınız, şimdi artırmama gayretindesiniz. Gündeme bile almıyorsunuz, feryatları duymuyorsunuz. Bunu reddediyoruz, bunu asla kabul etmeyeceğiz. Emekli maaşı en az 30 bin lira olmalıdır, asgari ücret en az 30 bin lira olmalıdır ve 10 kişiye kadar çalıştırılan iş yerlerinde de devlet destekli olarak SGK primlerini mutlaka kamu ödemelidir. Biz bunu söylediğimizde "Kaynağı nereden bulacağız?" diyorsunuz. Kaynağı hemen söyleyelim: Sadece 19 Mart darbesi sonrasında bütçeye 6 trilyon lira ek yük getirdiniz, 6 trilyon lira. 150 milyar dolarlık bir maliyeti var sizin yaptığınız darbenin. Tayyip Erdoğan'ın koltuğunu koruması için yaptığı bu darbe girişiminin Türk halkına maliyeti 150 milyar dolardır, 6 trilyon liradır. Bununla 120 kez asgari ücreti artırabilirsiniz, 150 kez emekliye insanca bir maaş ödeyebilirsiniz ama bütün bunları yapmak yerine bitmiş, tükenmiş, halka kulağını kapatmış, vicdanı kurumuş iktidarınızı ve Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı koltuğunu korumak için Cumhurbaşkanı adayını, sizi yenecek adayı sudan bahanelerle, iftiralarla cezaevine koyarsanız işte bunun bedeli ağır oluyor ve maalesef bu bedeli de 86 milyon ödemek zorunda kalıyoruz.
Değerli arkadaşlar, bir "beyaz Toros" tartışması var. Beyaz Toros'un ne anlama geldiğini, neyi ifade ettiğini hepimiz biliyoruz; Cumhurbaşkanı da biliyor, daha geçenlerde ifade etti. Beyaz Toros dönemlerinin Türkiye'de terörle mücadeleyi, bırakın daha iyi bir noktaya götürmeyi, büyük yanlışlar içerdiğini ve büyük acılara sebep olduğunu ve bu yanlışlardan dolayı da maalesef Türkiye'nin çok şey kaybettiğini söyledi. Bu doğru tespit. Beyaz Toroslardan bu ülke çok çekti. Peki, beyaz Toros maketinin bir savcının masasında ne işi var? Yargı, yargı adamları, savcılar, yargıçlar bağımsız olabilirler; bağımsız olmak zorundalar, tarafsız olmak zorundalar, evet. Hadi bu kişinin bağımsız, tarafsız olmasını zaten beklemiyoruz ama en azından öyle görünmek de zorundalar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MURAT EMİR (Ankara) - Yasa açık; bir savcı bir siyasi düşünceyi ifade eden bir maketi, bir amblemi, bir maddeyi, bir malzemeyi kullanamaz, gösteremez, ifade edemez. Bırakın onu, normal bir siyasi görüş bile değil; faili meçhullerle iç içe geçmiş, aynı anda anılan, eş anlamlı olacak beyaz Torosları masasının üstüne koyuyor. Genel Başkanımız bunu söyleyince alelacele Genel Başkanımıza dava açıyorlar. Aslında yapılması gereken... Bu savcı yani yaptığı iş ortaya çıkınca alelacele pılıyı pırtıyı toplayıp, Twitter hesabını kapatıp kaçan savcı hakkında HSK'nin soruşturma açması gerekirken bunu ortaya koyan Genel Başkanımız hakkında soruşturma açan, hem de böyle saatler içerisinde soruşturma açan bir yargımız var. Bunu da şiddetle protesto ediyoruz. Türkiye'nin, böyle otuz yıl önceden kalmış, böylesine çok şey kaybettirmiş, faili meçhullerle anılan beyaz Toroslar yerine barışla, demokrasiyle, adaletle, özgürlükle anılması gerekiyor; bunları konuşmamız gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, Bolu yangınından sonra başlayan duruşmaların bugün ilk bölümünün sonu yaşandı ve maalesef gördük ki iddianame boşa çıktı, dağ fare doğurdu ve asıl yargılanması gerekenler yargılanmıyorlar. Bir itfaiye erine daha tutuklama geldi, hâlâ 19 tutuklu var, 78 canımızı kaybettik ama asıl sorumlular yani yangından hemen sonra oluşturulan bilirkişi raporunda da isabetle tespit edildiği gibi, turizm işletme belgesini veren Turizm Bakanlığı olduğuna göre ve ilgili Turizm Bakanlığı bürokratları mutlaka yargılanması gerekirken Turizm Bakanı yargılamaya izin vermiyor ve bunu vermediği gün de 50 metrelik teknesiyle tatile çıkıyor. Orada yargılananlar kim? Otel sahibi, orada çalışanlar. Evet, onlar yargılansınlar, yargılanmalarında bir sorun yok ama kamunun sorumluluğu yok mu burada? Biz bir otele giderken kime güveniyoruz? Devletimiz kontrol etmiştir, Turizm Bakanlığımız turizm belgesi verirken bakmıştır diyoruz. Yönetmelikler açık, kanunlar açık; görevini yapmayanlar kamu görevlileri.
"Asrın felaketi" dediniz, 100 bin insanımızı verdik, resmî rakamlarla 54 bin; bir deprem yaşadık, bir tek kamu görevlisi yargılanmıyor. Müteahhitler yargılanıyor, onların da çoğu kaçtı, kaçırıldı, izin verildi, bir şekilde yoklar ama gerçekte bir hukuk devletinin bütün yaptığı iş ve işlemlerin şeffaflıkla ve hesap verilebilirlik üzerinden yürütülmesi gerekmez mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MURAT EMİR (Ankara) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun.
MURAT EMİR (Ankara) - Bir yangın oluyor, 78 kişi ölüyor, 78 can veriyorsunuz ve sonuçta o belgeleri düzenleyen Turizm Bakanlığı yetkilileri hakkında soruşturma dahi yapamıyorsunuz, yargılama dahi yapamıyorsunuz. Ve avukatlar diyorlar ki: "Turizm Bakanı hakkında ve ilgili Turizm Bakanlığı yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulunulsun." Buna bile mahkeme izin vermiyor. Böylesine kendinizi koruyan, siyasi ayağı dışarı taşıyan; kendinize yakın kamu görevlilerini -onları da zaman zaman ortaya koyuyoruz- "O görevlilere eğer soruşturma izni verirsem ucu bana dokunur. Birlikte iş yaptık." diye yargılamadığınızda, işte, cezasızlık algısı pekişiyor, asıl cezasızlık algısı burada pekişiyor. 78 canı kaybettiğimiz bir yangından sonra bile bir Turizm Bakanlığı yetkilisini yargılayamıyorsanız bu ülkede artık herkesin yargıdan ümidini kesmesi sonucu doğuyor ve kimsenin devletin güvenilirliğine karşı inancı kalmıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Buğra Kavuncu mevkidaşım Türkiye'deki turizmin geldiği yeri, tanıtımın ne kadar yanlış yapıldığını, ne hâllere getirildiğimizi söyledi. Çok doğru, çok yerinde, elbette onlar değerli ama bir de bu tarafı var işin. Türkiye Cumhuriyeti'nin Turizm Bakanlığının denetlediği bir kentte, bir otelde 78 can yanarak can verip de eğer bir yetkili yargılanmıyorsa bu ülkeye elbette turist gelmez, elbette ki kamu vicdanı rahatlamaz, yürekler yanmaya devam eder ve sadece akıttığımız gözyaşlarıyla kalmış oluruz.
Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)