| Konu: | Ayşe Tokyaz cinayetine, Bolu Cezaevine ve Cezaevi Müdürüne, yaptığı bir konuşma gerekçesiyle Özgür Özel’e açılan soruşturmaya ve “beyaz Toros” simgesine, kent uzlaşısına, ara zam üzerine verdikleri araştırma önergesine ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 110 |
| Tarih: | 17.07.2025 |
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, yine bir kadın cinayeti, hepimizi dehşete düşüren bir cinayet; Ayşe Tokyaz Cemil Koç tarafından katledildi, cesedi maalesef bir valize konuldu ve boş bir alana bırakıldı. Gerçekten ifade etmesi bile güç, bu hunharca cinayetler maalesef devam ediyor, her geçen gün kadın cinayetleri artmaya devam ediyor. Buna karşılık tabii ki herhangi bir önlemin geliştirildiğini görmüyoruz; tam tersine, İstanbul Sözleşmesi'nden çıkıldığı günden bugüne kadar bu cinayet istatistiklerine baktığımızda ciddi anlamda yükseldiği ortada. Kaldı ki bunlar resmî rakamlar; bunun ötesinde, şüpheli ölümler, kadın intiharları bunlara eklendiğinde bu sayı çok daha dramatik boyutlara ulaşıyor. Bunları durdurmanın bir yolu var, bu mümkün; İstanbul Sözleşmesi'ne geri dönülmeli, mevcut yasalarda da aslında bu suça dair uygulamalar, cezalar ve kanunlar yeniden düzenlenmelidir. Bakın, birkaç tane isim okumak istiyorum: Nevin Karabulut, Özgecan Aslan, Pınar Gültekin, Şule Çet, Ceren Özdemir ve son olarak da Ayşe Tokyaz. Şimdi, saymakla bitmeyen bütün bu isimleri aslında her cinayetten sonra burada dile getirdik ama bir tedbir, bir önlem ya da bu cinayetlere karşı bir adım attık mı? Hayır, cinayetler devam ediyor. Kadına yönelik şiddet, kadının toplumdan dışlanması, çalışma hayatından dışlanması; bütün bunların ötesinde bir de bu kadın cinayetleri... Ben bir kez daha bu konuda Meclisi üzerine düşen sorumluluğu almaya davet ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, hep barıştan konuşuyoruz ama hangi alana baksak orada barışın önündeki engellerin inanılmaz bir dirençle durduğunu görüyoruz; toplumsal barışı, barışı inşa etme çabasının önünde âdeta direnen yapılar var, direnen insanlar var. Bunlardan birisi de Bolu Cezaevi Müdürü. Bir zalim Bolu beyi; özgürlüğünü, bağımsızlığını ilan etmiş, ne yasa dinler ne Adalet Bakanı dinler ne Meclis dinler. Tabii, bunun gibi birçok cezaevi müdürü, birçok ceza idare kurulları, gözlem kurulları var. Bütün bunlara dönüp baktığımızda bunlar kendi kafalarına göre âdeta bir kamp komutanı gibi, Nazi subayı gibi akıl almaz infaz yöntemleri uyguluyorlar. Bakın, Bolu Cezaevinden örnek vermek istiyorum. 33 siyasi mahpusun infazları yakılmaya devam ediliyor, birkaç tanesinin ismini okuyacağım: Deniz Öztürk, Şahap Elbasan ve Halil Dağ; 7 kez uzatılmış yani tahliyeleri gelmiş, 7 kez uzatılmış. Suat Gökalp 5 kez, Aydın Yüce, Murat Çetinkaya, Muhammed İsmail 2 kez, Metin Dalan 1 kez uzatılmış. Saymakla bitmiyor liste; o kadar keyfî bir uygulamayla karşı karşıyayız ki anlatmak mümkün değil. Bütün bunlara karşı mahpuslar ne yapsın, direniyorlar. Ahmet Emin Eren de açlık grevine başladı. "Sesimizi duyun." diyorlar. Otuz yıl cezaevinde yatmış insanların infazı yakılarak 7 kez cezalarının ertelenmesi ne demek? 15 Ekime gün veriyor "Altı ay sonra yeniden bakacağız." diye ve nasıl baktıklarını da biliyoruz. Artık, bu uygulamadan kaynaklı sorunlara son verme zamanı gelmiştir. Bu konuda Adalet Bakanlığını bir kez daha acilen göreve çağırıyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Özgür Özel İstanbul Büyükşehir Belediyesi soruşturmasını yürüten savcının odasında beyaz Toros simgesine dair bir konuşma yaptı, kendisine soruşturma açıldı. Masaya beyaz Toros koyana soruşturma açılmıyor, bu konuyu dile getirene soruşturma açılıyor. Ya, bu ülkenin hafızasından silinmeyecek objelerden biridir beyaz Toros. Her hafta Galatasaray Meydanı'na gidin, Cumartesi Anneleri orada size beyaz Toros'u anlatsınlar. 17 bini aşkın insan evinden, sokaktan alındı, beyaz Toroslarla neredeyse bir çoğu kaçırıldı ve katledildi. Bu ülkenin tarihinde faili meçhul -aslında faili belli olan- cinayetler var ve burada beyaz Toros'un nasıl bir simge olduğu ortada. Siz bunu nasıl masanıza koyarsınız? Bunu nasıl bir obje olarak oraya koyup da mesaj verirsiniz?
Bakın, Kızılcahamam'da Sayın Cumhurbaşkanı ne dedi: "Kürt sorununun müsebbipleri beyaz Torosçular, köy yakanlar, Kürtleri göçe zorlayanlardır." İşte, müsebbibi orada oturuyor, Toros'u da masasına koymuş. Evet, Kürt sorununun müsebbipleri devam ediyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - İşte, bu anlayışı yıkmadığımız sürece Kürt sorununun demokratik çözümünün önünde direnenlerin kim olduğu belli ve bunlar direnmeye devam eder. Evet, Cumhurbaşkanının bu sözü çok doğru ama yetersiz. Neden yetersiz biliyor musunuz? Çünkü bunların yargılanmaları gerekiyor, hakikatle yüzleşilip bunların yargı önüne çıkarılıp bu suçluların yargılanması gerekiyor ki kimse hâlâ beyaz Toros simgesini kullanıp beyaz Toros'la kimse kimseyi tehdit edemesin ama savcı gayet rahat bu beyaz Toros'la insanları tehdit edebiliyor. Bu ülkenin hafızası bunları unutmayacak, bunların hesabını gün geldiğinde yargı önünde muhakkak soracak ama bugünkü bu uygulamalara karşı da bizce iktidarın yapması gerekenler var.
Bakın, hukuk devleti, demokratik Türkiye dediğimizde, Türkiye'de atacağımız adımları atmadığımız sürece barışı da demokrasiyi de böyle enfekte eden, zehirleyen, ona karşı direnen yapıları güçlendiren gelişmeleri yaşıyoruz. Bunlardan biri de yine, toplumsal barış adına hatırlatmak istediğim bir kavram da kent uzlaşısı. Kent uzlaşısı o kadar kıymetli bir şey ki yerel yönetim seçimlerine giderken bir kent uzlaşısıyla biz seçimlere yaklaştık, bölgemizde yaptığımız halk oylamalarıyla, birinci parti olamadığımız yerlerde yaptığımız kent uzlaşısı çağrısıyla siyaseti bir ittifak sıkışmışlığından kurtarmaya çalıştık, o kentte yaşayan herkesin ortaklaşabileceği, uzlaşacağı bir zemini yaratmaya çalıştık. Kent uzlaşısına âdeta savaş açılmış, yine aynı savcı, kent uzlaşısından dolayı seçilmiş insanları cezaevine attı; işte, Şişli Belediye Başkanı. Bu kent uzlaşısı konusunda o güçlü kalemiyle yazmış, buna bizi davet etmiş değerli bir bilim insanı, sosyolog Azad Barış şu anda sürgünde. Niye? Kent uzlaşısını savundu diye. Oysa şimdi hep beraber Türk-Kürt kardeşliğini savunuyoruz değil mi? Türk-Kürt kardeşliği özelinde aslında bütün halkların bir aradalığını savunacak şey uzlaşmaktır. Kamusal alanda uzlaşmadığınız sürece kamusal alanda olan şey şiddettir, şiddeti bertaraf etmenin yolu uzlaşma. Şimdi, uzlaşma suç olabilir mi? Uzlaşmayı suç olarak kabul eden bir zihniyet demek ki toplumu çatıştırmak istiyor, demek ki nefretten besleniyor, ayrımcılıktan besleniyor; bu, bu kadar basit bir şey. Biz buna karşı çıkacağımız yerde o savcı hâlâ orada görevinin başında, işte, bunu anlamakta zorlanıyoruz. O yüzden diyoruz ki uzlaşı iyidir. Bakın, 27 Şubatta Sayın Öcalan'ın deklarasyonunda da altı çizilen en önemli kavram demokratik uzlaşıdır. Bunu sağlamalıyız. Bir arada yaşıyoruz, uzlaşabiliriz; birlikte yaşıyorsak uzlaşmanın yolunu bulmak zorundayız, bulacağız da, bundan eminiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bakın "Yanı başınızda kimler var?" diyorlar. Yanı başımızda bin yıllık kardeşlerimiz var, uzlaşacağımız şey odur. Yanı başımızdaki kardeşlerimize güvenmeyip de kime daha fazla güvenebilirsiniz? Güvendiğiniz o dağlara her geçen gün kar yağdı ama hiçbir zaman kardeş kardeşe ihanet etmedi. Bugün hâlâ bu ülke ayakta ise Kobani'deki o direniş sayesinde ayaktadır, bunun kıymetini bilmediğiniz zaman kardeşinizi suçlayarak yol alamazsınız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son olarak da şunun altını çizmek istiyorum: Bugün araştırma önergemiz ara zam üzerinedir. Evet, yoksulluğun geldiği durumu artık tüm boyutlarıyla biliyoruz, kimse bilmiyoruz diyemez. Dolayısıyla asgari ücrete de emekli zamlarına da ara zam konusunu Meclis kapanmadan, acilen gündeme alalım ve yapabileceğimiz muhakkak vardır çünkü biliyoruz, kaynakları doğru yere harcarsak bu yoksullukla mücadele konusunda bir nebze de olsa adım atabiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - O yüzden de bugünkü araştırma önergemize tüm partilerin destek vereceğini umuyoruz.
Teşekkür ederim.