GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:109
Tarih:16.07.2025

MEHMET KARAMAN (Samsun) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; bugün görüşmekte olduğumuz 215 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi vesilesiyle söz aldım.

Bu teklifin bazı maddeleri sadece teknik bir düzenleme olmaktan öte, Anayasa'mızın ruhunu ve milletimizin emaneti olan çevreyi doğrudan ilgilendirmektedir. Bu vesileyle, konuşmamda hem anayasal yükümlülüklerimizi hem de vicdani sorumluluklarımızı hatırlatmak istiyorum.

Sayın milletvekilleri, bu teklifin 1 ve 3'üncü maddeleriyle ÇED yani Çevresel Etki Değerlendirmesi süreci ciddi anlamda zayıflatılmakta; yatırımcıya "önceden başla, sonra değerlendirilir" mantığıyla hareket etme alanı açılmaktadır. Oysa ÇED dediğimiz şey bir formalite değildir; bir proje daha başlamadan çevreye vereceği zararı ölçen bilimsel ve katılımcı bir süreçtir. Bu süreci hızlandıracağız derken halkın görüşü devre dışı bırakılmakta, yatırımın kamuya mı yoksa yalnızca sermayeye mi yarayacağı sorgulanamaz hâle getirilmektedir. Üstelik bu süreç Aarhus Sözleşmesi'ne de aykırıdır. Türkiye, bu sözleşmeye taraf olmasa da çeşitli şekilde mevzuatında, çevresel kararlarda halkın katılımını ve adalete erişimini taahhüt etmiş ve bu sözleşmeyi baz alarak hareket etmektedir. Şimdi, bu teklif, halkı dinlemeden, projeleri oldubittiye getirerek sözleşmenin gereklerini çiğnemektedir.

Saygıdeğer milletvekilleri, teklifin 2 ve 4'üncü maddeleriyle getirilen "süper izin" mekanizması ve "üç ayda cevap gelmezse izin verilmiş sayılır" yaklaşımı kamu idaresini işlevsizleştiren, koruma statülerini fiilen yok sayan bir zihniyetin ürünüdür. Millî parklar, sit alanları, sulak alanlar, bunlar boş araziler değil, bu milletin doğa mirasıdır. Bir kurum cevap vermedi diye suskunluğu izin saymak, hukukta da ahlakta da yeri olmayan bir uygulamadır.

Değerli arkadaşlar, ormanlarımız yalnızca odun deposu değildir; onlar yağmuru getiren, toprağı tutan, iklimi dengeleyen varlıklardır. Anayasa'mızın 169'uncu maddesi ne diyor? "Devlet ormanları korur ve genişletir." Peki, bu teklif ne yapıyor? Orman alanlarını madencilik faaliyetlerine bedelsiz tahsis ediyor, denetimini ormancıdan alıp madenciye veriyor, çevresel denetimi ise fiilen baypas ediyor. Bu, sadece bir yasa maddesi değil, doğrudan emanete ihanet hükmüdür. Sözde "kamu yararı" gerekçesiyle zeytinliklerimiz madene açılmak isteniyor. Zeytin bu toprakların bereket simgesidir, Kur'an'da da adı geçen, halkın sofrasını süsleyen bir nimettir. Enerjiye karşı değiliz ama enerji adına zeytin ağaçlarını kökünden sökmek ne kalkınmadır ne de vicdandır. "Taşırız, yerine yenisini dikeriz." demek, bin yıllık zeytin ağacını bir beton direkle eşitlemektir. Bu ne bilime ne ahlaka sığar.

Meralar ve tarım alanları da aynı akıbetle karşı karşıyadır. "Yenilenebilir enerji" denilerek ÇED süreci kaldırılıyor, meraların tahsisi kolaylaştırılıyor. Elbette yeşil enerji teşvik edilmeli ama hayvancılığı bitirerek, köylüyü toprağından kopararak değil. Bugün enerjiye yatırım bahanesiyle tahsis edilen bu topraklar, yarın gıda krizinin sebebi olabilir. Zeytinliklerde sermaye istedi diye muadilini oluşturma yoluna gidiyorsunuz da meralarda niye aynı hassasiyeti gösteremiyorsunuz? Yatırım sahasına muadil otlakların oluşturulması neden zorunlu hâle getirilmiyor? Bu mudur sizin çevre hassasiyetiniz?

Kıymetli milletvekilleri, bu yasa teklifi, toprağı yatırım aracına, çevreyi pazarlık konusuna dönüştürmektedir ve en vahimi kaçak elektrik santrallerine af getiriliyor yani yasa dışı yapılar yasalaştırılıyor. Bu, hukuk devleti değil, keyfî devlet anlayışıdır. "Kurala uyanlar enayi midir?" dedirten bir düzenlemeyle karşı karşıyayız.

Aziz milletimiz, bu ülke zeytinin gölgesinde büyüyen nesillerin ülkesidir. Bu ülke suyun şırıltısını, kuşun sesini kalkınmanın düşmanı gören bir anlayışla değil, onları koruyarak büyüyen bir medeniyetle yücelmiştir. Bizler bu emaneti geçici kalkınma uğruna feda edemeyiz çünkü çevre yalnızca bugünün meselesi değil, yarının da hakkıdır. Meclis olarak Anayasa'ya, vicdana ve milletin ortak yararına sadık kalmak zorundayız. Bu teklif doğaya, hukuka ve gelecek nesillere karşı sorumluluğumuzu zedelemektedir. Gerekirse tekrar gözden geçirilmeli, çevreye zarar verecek maddeler ya tekliften çıkarılmalı ya da ciddi şekilde daraltılmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET KARAMAN (Devamla) - Bu duygularla Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)