| Konu: | Ülkede barışa ve toplumsal barışa, 15 Temmuz kalkışmasına, 1 Ekimde başlayan sürecin 11 Temmuza kadar gelmesine, toplumun beklentisine ve hâlâ nefret söyleminden beslenenler olduğuna, Suriye rejimine, 215 sıra sayılı Kanun Teklifi'ne ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 109 |
| Tarih: | 16.07.2025 |
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir ülkede barış ve toplumsal barış iki farklı dinamik olmakla beraber birlikte hareket etme zorunluluğuna sahiptir. Bugün barış adına bir çatışmasızlık iklimi yaratılma çabası vardır, bu çaba çok kıymetlidir, bu konuda önemli müzakereler sürdürülmektedir.
Diğer taraftan, toplumsal barışı da gözeten, özgürlük ve adalet denklemini doğru kuran, bunun için mücadele eden dinamiklere de özenli yaklaşmalıyız. Bu konuda bir adaletsizlik mekanizmasıyla karşı karşıyayız, özgürlükleri kısıtlayan bir zihniyetle karşı karşıyayız. Bu zihniyeti bertaraf etmediğimiz sürece bu ülke ne toplumsal barışına ne de kalıcı bir barışına kavuşabilir. Bakın, birkaç saat önce Sayın Ekrem İmamoğlu'na bir yıl sekiz ay ceza verildi; Akın Gürlek kendisine hakaret ve tehditten dolayı bu davayı açmıştı ve bu ceza verildi.
Şimdi, biz Akın Gürlek'i nereden tanıyoruz? Akın Gürlek'i Selahattin Demirtaş'a dair uygulamalarından tanıyoruz. Akın Gürlek'i nereden tanıyoruz? Rahmetli Sırrı Süreyya Önder'e -bu vesileyle kendisini bir kez daha saygıyla anıyorum- ona dair uygulamalarından tanıyoruz. Nereden tanıyoruz? Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı Selçuk Kozağaçlı'ya dair yaptığı uygulamalardan. Yani sürekli adaletsizlik mekanizmasının, mekaniğinin ortasında duran bir şahsiyet. Buradan 15 Temmuza geçeceğim; 15 Temmuz darbe kalkışmasına karşı çıkarken, hatırlayın, o dönemde de bir Zekeriya Öz vardı, onu da böyle hatırladık, anardık. Bu ikisi arasındaki ilişkiyi asla koparmayalım. Darbe mekaniğinin bütün kalıntılarından, bütün zihniyetinden kurtulamadığımız sürece bir adalet ve özgürlük ülkesinden bahsetmek mümkün değil. Barış ve toplumsal barış işte bunlara muhtaç. Bu nedenle bu zihniyetlerden, bu kalıntılardan kurtulmak zorundayız. Bunlardan kurtulamadığımız sürece biz 15 Temmuzun her seneidevriyesinde kalkıp 15 Temmuz kalkışmasını yapanları lanetlemekle yol alamıyoruz. Kınıyoruz, lanetliyoruz ama bir bakıyoruz, darbe mekaniği çalışmaya devam ediyor.
Neden Selahattin Demirtaş hâlâ tutsak? Neden hâlâ özgürlüğüne kavuşamıyor? Neden Figen Yüksekdağ hâlâ tutsak? Biliyor musunuz ki o Kobani kumpas davasının o dosyasını hazırlayanlar tam da 15 Temmuz darbesini örgütleyenlerdi. Yani eğer bu kalıntılardan bu ülkeyi arındıramadığımız sürece aslında bu mekanik çalışıyor.
Evet, barıştan bahsediyoruz. Gerçekten 11 Temmuz günü tarihî bir ana tanıklık ettik; oradaydım, canlı gözlerimle gördüm. Hiç öyle küçümsenecek bir şey değildir; kırk yedi yıldan bahsediliyor, elli yıldan bahsediliyor. Bu çatışmayı sonlandırabilmiş başka hiçbir yöntem bugüne kadar ortaya konmadı. Dolayısıyla geçmişin terör retoriğine sığınarak, o retoriği tekrar ederek, nefret söylemiyle, ayrımcılıkla konuşarak bir yöntem üretemediniz.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Yo, terör bitmişti!
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bugün 1 Ekimde başlayan süreç 11 Temmuza kadar geldi, bir yöntem üretildi, barışa giden bir yol açıldı; bunu anlamak lazım, bunun kıymetini vermek lazım. Sadece geçmişin söylemlerine sıkışan, çatışan, nefret söylemiyle beslenen bir yerden değil -1 Ekimde uzanan el kıymetli bir eldi, karşılığını buldu ve o yolu yürümede bir kararlılık var- gelin, hep beraber bu müzakerede buluşalım. Şimdi, bakın, Mecliste komisyon kurulacak, gelin, pozitif bir yaklaşımla bu komisyona destek verelim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; toplumun beklentisi bu yöndedir, toplumun beklentisi barıştan yanadır, bugün yüzde 70'i aşan bir destek vardır toplumda.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Referandum yapalım o zaman.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Kararsızlar, evet, hâlâ yüzde 20'lerin üzerindedir ama toplumun bütün beklentisi bu yöndeyken siz burada hâlâ savaş çığırtkanlığı yapamazsınız. Anneleri dinleyin, toplumda mağdur olmuş kesimleri dinleyin, bu toplumda bedel ödemiş kesimleri dinleyin, kulak verin, barışa kulak verin. Çatışmayı sonlandırmanın bir yolu mu çıktı; gelin, el birliğiyle bunu sağlayalım. Oysa hâlâ toplumda bu nefret söyleminden beslenen, ayrımcılıktan beslenen, müzik dinlemeyi bahane edip insanlara yolun ortasında işkence eden, insanları döven, çocuğun erken doğmasına neden olan bir saldırı, terör, şiddet eylemi var. Kim eliyle yapılıyor? Kamu görevlileri eliyle. O kamu görevlilerine soruşturma açılıyor mu, o kamu görevlileri görevden uzaklaştırılıyor mı? Hayır. O zaman biz bu barışı nasıl var edeceğiz? Bu toplumsal barışı, bu barışmayı nasıl vadedeceğiz?
Evet, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kürtler ve Türklerin kardeşliği, bin yıllık kardeşlikten bahsediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bu kardeşlik çok kıymetli bir kardeşlik. Bütün halkların bir arada yaşamasını sağlayacak bir güçten, bir duygusallıktan bahsediyoruz. Bu duygusal buluşma bin yılı aşkın süredir devam ederken şimdi bu nefret niye, bu öfke niye? Tam da bunu yakalamışız, bunun üzerinden yürümek varken biz hâlâ ayrışmacı bir akılla, hâlâ eşitsizlikleri üreten, nefreti üreten bir yerden yaklaşamayız.
Evet, kardeşlik; yurtta kardeşlik, bölgede kardeşlik! Suriye'deki Kürtler de kardeşimizdir, Irak'taki Kürtler de kardeşimizdir, dolayısıyla her yerde kardeşlik. Öyle değil miydi bu ülkenin mottosu, "Yurtta sulh, cihanda sulh!" değil miydi? Barışın yolu eğer bu kardeşlikten geçiyorsa o zaman "Yurtta barış ve bölgede barış!" demeyi cesaretle dile getirmeliyiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Suriye'de gidişat kötüdür. Nasıl İsrail, Filistinlileri bombalıyorsa bugün bakıyoruz, Suriye rejimi de Dürzileri bombalıyor; bunu kabul etmiyoruz. Bu rejimler halk düşmanı rejimlerdir. Halklara karşı savaş açmış rejimlerin yanında değil, demokrasiyi savunanların yanında olmalıyız. Suriye'de demokratik çözümün önünü açacak şekilde siyasetimizi ve dış politikamızı belirlemeliyiz; yoksa Suriye dünden çok daha kötü koşullara sürüklenecektir.
Niye Esad rejimine karşı çıktık? Hep beraber karşı çıktık çünkü tekçiydi, zorbaydı, halkların özgürlüğünü, halkların kimliklerini, inançlarını kabul etmeyen bir zihniyetti. Şimdi onun yerine bir başkasını ikame ederek bunun sürdürülmesini kabul edebilir miyiz? Hayır. Suriye kendi kimyasına uygun rejimini mutlaka üretmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kadar barıştan konuştuk, toplumsal barıştan konuştuk, o zaman doğayla olan barışımızdan da konuşmalıyız. İktidar milletvekilleri hafta sonu kamptaydı, çok güzel bir kamp geçirdiklerini söylediler. Kampı doğanın içinde yaptılar, ağaçların içinde yaptılar; bol bol oksijen de solumuşsunuzdur, eminim ama size oksijen Akbelen'e kömür tozu; size oksijen Gabar'a zehirli oksijen; size oksijen Diyadin'in suyunun siyanürle kirletilmesi; olmaz öyle şey! Bu ülkenin doğa katliamlarına hep birlikte karşı çıkmalısınız. Bu ülke hepimizinse, doğasıyla hepimizin olmalı. Dolayısıyla, sadece güvenlikçi söylemlere sıkışıp ülke hamaseti yapmak yerine doğaya sahip çıkarak bir ülkeye sahip çıkabilirsiniz ancak, o yüzden zeytinimize, ağacımıza sahip çıkıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Meclise getirmiş olduğunuz bu yasanın hemen geri çekilmesini istiyoruz çünkü evet, sayısal çoğunluğunuzla bu Meclisten bunu geçirmenin öyle ya da böyle bir sonucunu elde edebilirsiniz ama biz zeytinimize, ağacımıza, su kaynaklarımıza sahip çıkacağız, hem burada direneceğiz hem sokakta direneceğiz; bu yasanın, geçse bile hayata geçmesine mutlaka engel olacağız.
Teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)