Konu: | DEM PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 106 |
Tarih: | 08.07.2025 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA OSMAN CENGİZ ÇANDAR (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aylardır, özellikle 19 Marttan bu yana her sabah "Acaba bu sabaha karşı hangi belediye başkanlarının evlerine baskın yapıldı, kimler gözaltına alındı?" diye uyanıyoruz. Son olarak Cumhuriyet Halk Partisinin Adana, Antalya, Adıyaman Belediye Başkanları ve İzmir'in bir önceki Belediye Başkanı Tunç Soyer hedef alındı. Olan bitenin bir yolsuzluk ve rüşvet operasyonu olduğuna hiç kimse inandıramaz; hiç kimse bize, yargının bağımsız olduğundan dem vurup yargı kararını beklememiz gerektiğini söylemesin. Türkiye'de maalesef, yargının bağımsız olmadığını, hukuk devletinin yerinde yeller estiğini bilmeyen akıl ve vicdan sahibi hiç kimse yok. Dış dünyayı nasıl inandıracaksınız? Dolar birdenbire 40'a, euro 47'ye niçin fırladı? Hiç mi bu uygulamalarla ilişkisi yok zannediyorsunuz? Biz DEM PARTİ olarak bu uygulamayı gayet iyi biliyoruz. 2016 yılında yürürlüğe konulan OHAL KHK'siyle başlanan kayyum uygulamasıyla 95 DBP'li, 2019 yılında ise 48 HDP'li belediyeye kayyum atandı. Bu uygulama 31 Mart 2024'ten sonra da devam etti; Van Büyükşehir, Mardin Büyükşehir, Batman, Hakkâri, Siirt, Dersim ve ilçeler Halfeti, Ovacık, Kağızman, Mersin Akdeniz Belediyelerine kayyum atandı. 2014'ten bu yana yani on bir yıldan beri tutuklu belediye başkanı sayısı 17 yani bu konuda en iyi biz DEM PARTİ'liler hâlden anlarız. Şimdi, 19 Mart 2025 sonrasında 13 Cumhuriyet Halk Partili Belediye Başkanı tutuklanmış durumda; bu, bizler için çok tanıdık bir tablo. Eğer yerel yönetimlerde hukuka aykırı bir durum söz konusuysa soruşturma açılır, yargı süreci işletilir; suç sabit bulunursa hüküm verilir, tutuklama olabilir. Türkiye'de tam tersi yapılıyor, sabaha karşı gözaltı, tutuklama -ortada delil de yok- aylar boyu hazırlanamayan iddianame, istemi arkadan gelsin; böyle bir uygulama olabilir mi? Bakın, DEM PARTİ Genel Başkanı Tuncer Bakırhan cumartesi günü Muğla'da bir konuşma yaptı, demokrasi dersi niteliğinde. Bir yerinde "Türkiye'ye bakın, iş insanı tedirgin, siyasetçi tedirgin; Türkiye'nin bugünkü 1'inci partisi Cumhuriyet Halk Partisidir, onun belediyeleri tedirgin. Hırsızlık, yolsuzluk varmış; bunlar varsa mahkemeler var, açar soruşturmayı -belediye başkanıdır, nereye kaçacak- cezası kesinleşir, sonra alırsın yerine belediye meclisinden birini seçersin. Ama eğer hırsızlık, yolsuzluk arıyorsan vallahi kayyum belediyelerine git; hırsızlığın, yolsuzluğun âlâsı orada var. Madem bu kadar hırsızlığı, yolsuzluğu kendine dert ettin, Siirt'te borçsuz bıraktığımız belediyenin şu anda 500 milyon borcu var; al sana hırsızlık, yolsuzluk, önce oradan başla, sonra muhalefete gel. Mardin'deki usulsüzlük, Van Belediyesindeki kadar bu ülkede hırsızlık ve yolsuzluk mu var! Neden o zaman orayı araştırmıyorsun?" Tuncer Bakırhan böyle söylüyor. Bu uygulamalar Türkiye'nin bir hukuk devleti değil polis devleti olduğu görüntüsünü ve izlenimini veriyor ve ülkeyi âdeta bir korku tüneli içine sokuyor. Yerel demokrasi demokrasinin temelidir. Barış ve demokratik toplum hedefine yürümekte olduğumuz şu dönemde yerel demokrasiyi, yerel yönetimleri ve halk iradesini engellemeye yönelik yargı operasyonlarının Türkiye ve demokrasi açısından yaratacağı büyük tahribatın ve buna karşı alınacak önlemlerin araştırılması şarttır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ, CHP ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)