GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İklim Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:104
Tarih:02.07.2025

SEMA SİLKİN ÜN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aylardır, milletimizin ikna olmadığı, iktidar mensuplarının da ikna etme zahmetinde bulunmadığı, adını "iklim" koydukları bir yasa geliyor, gidiyor. Herkes merak ediyor, bu yasa gerçekten çevreyi korumak için mi geliyor yoksa yeni bir ekonomik düzen kurmak için mi? Enerjide dışa bağımlı hâle gelmiş Avrupa'nın, yakıtta Körfez'e mahkûm olan Avrupa'nın, yenilenebilir enerjiye geçmek için finansal mekanizmalara muhtaç olan Avrupa'nın, yeni vergi türleriyle ekonomik ömrünü uzatmaya çalışan Avrupa'nın finans kolonisi olmak için mi geliyor? Avrupa karbon vergisiyle, karbon salımıyla, kotasıyla, karbon ayak iziyle aslında dünyaya yeni bir ekonomik yük getiriyor, yeni bir oyun kuruyor; biz de bu oyunun bedava oyuncuları, bu yükün gönüllü hamalları oluyoruz. Biz gönüllü kurbanlar olarak öne atılırken Avrupa kimi ikna edemiyor ya da kimi kandıramıyor dersiniz? Dünya kirliliğine en fazla sebep olan ülkeleri yani küresel emisyonların yüzde 50'sinden sorumlu olan 2 ülkeyi, Amerika Birleşik Devletleri'ni ve Çin'i yani küresel ekonominin başını çekenleri. Türkiye'nin emisyon payı kaç? En fazla yüzde 1. Evet, yüzde 1'lik emisyon payımızla bu yaptırımlarla tehdit edilen ülke bizim ülkemiz. En çok kirletenlere hiçbir sorumluluk yüklemeyen, en az kirletenleri en sıkı denetimlere, en ağır yaptırımlara tabi bırakanların adaletsizliğine de mi isyan etmiyorsunuz? Küresel mekanizma dünyayı tek bir dijital devlet gibi yönetmeye hazırlanıyor; "Tek Dünya, Tek Gelecek, Tek Aile" sloganlarıyla insanları ortak bir düzenin içine çekmeye çalışıyor ama biz biliyoruz, o geleceğin içinde tek bir kültür, tek bir hayat tarzı, tek bir efendi var, gücü merkezîleştiren bir dijital devlet inşa etme planı var ve bu düzen çevreyi korumayı amaçlamıyor asla, ekonomik ve siyasi bağımlılıkları artırmayı hedefliyor. Unutmayalım, bu dünya sadece belirli güç merkezlerinin kurallarına göre yönetilecek bir yer değildir. İnsanlar yaşam haklarını, üretim özgürlüklerini, doğal kaynaklara erişimlerini kaybederken bunun çevreyi koruma bahanesiyle meşrulaştırılmasına müsaade edemeyiz. Ayna grubunun milenyumun başında çıkardığı bir şarkısı vardı "Hava bedava, suya biraz para verin." diye başlayan ama artık hava da bedava olmayacak. Karbon ayak izi dediğimiz şey tam olarak bunu anlatıyor. İçtiğimiz suyun değil sadece, nefes aldığımız havanın, yürüdüğümüz toprağın bir bedeli olacak yakın gelecekte. Bize "Doğayı koruyoruz." diyerek dayatılan bu sistem aslında insanın yaşamını sınırlandırıyor. Bireylerin tüketimine müdahale eden, doğayla kurduğu ilişkiyi yeniden şekillendiren ve her adımını izleyen bir mekanizmaya; milletin ineğini, tarlasını, yaşam döngüsünü karbon hesabına sıkıştıran bir düzene dönüşüyor.

Değerli iktidar milletvekilleri, siyasi tarihimiz kandırılma hikâyeleriyle dolu. Bir de iklim üzerinden kandırılıp zaten can çekişen tarımımızın, hayvancılığımızın dibine dinamit koymayın. Unutmayın, bu görünmeyen zincirlerin yasası meselesi yaratıcının işine soyunup ilahlık iddiasına kadar gider. AB'nin safsata dayatmalarına boyun eğip nice zaman sonra bu iş başımıza bela olunca "Kandırıldık; milletimiz, çiftçimiz, hayvancımız bizi affetsin." demek zorunda kalmayın. Bu toprağın rüzgârını, bu milletin nefesini, bu dağların koynundaki merayı, ovayı, yaylayı, suyu unutmayın. Anadolu'nun yüzyıllardır kendi düzeni, kendi dengesi, kendi hikmeti var. İklim değil insana düşman bu düzenin Anadolu'ya vereceği hiçbir hayır yok. Bu topraklarda keçi ile otun, koyun ile çobanın, yağmur ile duanın kadim bir dostluğu var. Onlara sırtını dönen sadece toprağını değil kökünü de kaybeder, gölgesine sığındınız ağacın yaprağı da size şifa olmaz.

Değerli iktidar vekilleri, bu millet sizinle yaşar, siz bu milletle var olursunuz, evet ama bu milletin karbon ayak izi değil hakikate basan ayak izi olduğunu anlayın, bunu idrak edin yeter ki.

Teşekkür ederim. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)