GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İklim Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:104
Tarih:02.07.2025

NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) - Çok teşekkür ediyorum tekrardan.

Bu sabah Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığında, şu an üzerinde konuştuğumuz kanunun ilgili bakanlığında bir inceleme, değerlendirme kurulu toplantısına katıldım. Nerdüş (Dalgaduriği) ve Şenoba Hezil barajındaki projelerle ilgili ÇED raporları görüşüldü. Doğanın metalaştırılmasının ve ekolojik krizin aynı zamanda devletin güvenlikçi politikalarıyla birleştirildiğinde nasıl bir ekolojik yıkım hâline, kırım hâline getirilebileceğinin örneği olan Şırnak'tan bir iki örnek proje daha. ÇED raporunu konuştuk ama bilimsellik yok, siparişle hazırlanmış raporlar var; ne tarihsel gerçekliğe uygun ne de uzman görüşleri gerçekliğe uygun, çelişkiler zincirini gidermeye dönük tek bir çalışma yok. Projenin yapılacağı Şah ve Hebler köyleriyle ilgili Mardin Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu 24 Haziran 2024 tarihinde burada yer alan Çağlayan Kalesi ve yerleşim alanını -yani burayı- birinci derecede arkeolojik sit ilan etmiş. Ancak ÇED raporu görüşülürken yaklaşık bir sene önce aynı ilgili kurula bağlı değerlendirme saha ekipleri oraya gidiyor, bu gördüğünüz surların, kalelerin, tarihî yerlerin hiçbiri yokmuş gibi, orada inşaya uygun yapılar olduğunu, tarihsel yapılar olmadığına uygun ÇED raporuna uyumlu olabilecek uzmanlık raporu verilebiliyor. Bu tek başına tarihler arası bir çelişki değil projenin geçmesi, olması için yapılan bir mesele. Bakın, Asur döneminden kalan, onlarca medeniyetin izleri olan köklü bir meseleden bahsediyoruz; tıpkı Kasrik Boğazı gibi, tıpkı Hasankeyf gibi. Bu sadece tarihi, kültürü, bilimi yok sayan değil aynı zamanda ÇED raporu ve Mardin Tabiat Kurulu bakımından tam bir skandaldır.

Sadece var olan bu kültürel yapılar da yetmiyor, aynı zamanda, orada yürütülen arkeolojik çalışmalarda hâlen yüzeyde bulunan 3 höyük hakkında araştırma-inceleme gerektirdiğini, buralarda koruma kurulunun daha büyük çalışmalar yapması gerektiğini ifade ediyor.

Danışma kurulu üyeleri belirlenmiş ama danışma kurulu üyeleri sadece kâğıt üstünde; ismi var, kendisi yok. Güya danışma kurulu üyesinin vermiş olduğu bilgiye göre, bu gördüğünüz sarı renkli proje alanında, Şah ve Hebler'in, höyüklerin olduğu şu kırmızı bölgede herhangi bir tarihsel yapı olmadığı, gerekli incelemenin yapıldığına dair rapor alınmış ancak raporu veren -burada ismini vermeyeceğim, sabah Bakanlıkta ismini verdim- bilimsel uzman olan akademisyenin bundan haberi yok; ismi oraya yazılmış ancak incelemeye gitmemiş, bilgi vermemiş, rapordan haberi yok. Biz kendisini aradıktan sonra bilgi sahibi olup bu konuda Bakanlığa ulaşmaya çalıştığında ise Bakanlık taş duvar! Bu ÇED raporunu hiçbir şey yapmamış gibi önümüze getirip tartışmamızı istiyor. Skandal sadece bundan da ibaret değil. Güya "katılımcı demokrasi" diye ÇED yönetmeliğine getirmiş olduğunuz halk katılım toplantısında da köylülerle ilgili olan bölümden kaçırılmış, aslında hiç etkilenmeyen bir köyün sahipleri oraya çağrılmış, toplantı yapılmış gibi gösterilmiş ancak orada itiraz eden köylülerin itirazları bile bu tutanaklara geçirilmemiş. Halkı dışla, görünürde bir toplantı yap, akademiyi sustur, tarihi inkâr et, görme, sonra da karşımıza "iklim yasası" "sulama" "tarım" ibareleriyle bir mesele getir.

Diğer mesele Nerdüş Deresi. Burada defalarca kez bizden önce vekillerimiz de söyledi. İsmini yazsanız yüzlerce haber çıkacak önünüze. Asfaltit ve kömür ocaklarıyla kirlendiğini, balıkların öldüğünü, faunasının, florasının, ekolojik sistemin tamamen yerli bir olduğuna dönük onlarca haber. Güya -ÇED raporunda- sulama için kullanılacak bu HES projesi için ancak Mart 2024'te Şırnak, Batman ve Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesinden 3 akademisyen ilgili dereyle ilgili örnek alıp rapor hazırlamış. Bu örneğe göre, alınan suyun hiçbir şekilde içme suyu olarak kullanılması uygun değil; yüksek tuzlu, sodyum oranlı ve belli tür ürünlerde ancak sulama yapılmasına uygun bir su. Sadece Nerdüş meselesi de değil, bu köyler 93 yılında zorla göçertilen ve bu kadar süre boyunca özel güvenlik bölgesi ilanlarıyla, yasaklamalarla köylülerin erişimine, tarıma, sulamasına kapatılmış, şimdi de tarıma uygun alanları sulamak için getirilen HES projesiyle sular altında bırakılmak isteniyor. Ancak şu bir gerçek ki köyler, su altında bırakılan tarihi ve toprağını değil, o köylerde kendilerinin ekip biçeceği bir yaşam hayal ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) - Bir diğer proje ise Şenoba beldesinde kurmayı düşündükleri Şenoba Barajı. "Heftbori" "Herbol" dediğimiz Hezil Çayı. Burada güya "rafting" "trekking" diye onlarca haber, onlarca proje yapılırken bugün bu bölgenin tamamını sular altında bırakan bir HES projesi hazırlığı var. İşin ekosistemle, kırımla, doğayla ilgili meselesini geçtim; uluslararası bir suda Türkiye tek başına karar verip yok sayabilir mi? Daha iki gündür Irak Parlamentosu Dostluk Grubunu ağırlıyorsunuz, dönüp Irak'ta Hezil Çayı'yla, Zaho'daki kuraklıkla ilgili 2023'te Dışişleri Bakanlığına gönderilen uluslararası suların kullanımıyla ilgili uyarıya rağmen bu yerle ilgili bu projeyi hangi uluslararası gerekçeyle, hangi hukuka dayanarak kullanıma açacaksınız? Ne Heftbori, Herbol bölgesini ne de Şah, Hebler bölgesini ranta değil gerçek anlamda topluma iade edene kadar mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)