Konu: | İklim Kanunu Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 104 |
Tarih: | 02.07.2025 |
GÜLCAN KIŞ (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin ciğerleri yine cayır cayır yanıyor. Dört bir yanda ormanlarımız alevlere teslim, binlerce hektar alan yok oldu, can kayıpları yaşanıyor. Yıllardır uyardık "Önlem alın, yangın filosunu güçlendirin." diye ama iktidar hep seyretti. Her yıl aynı acı tabloyla karşı karşıyayız. Orman yanıyor, doğa yok oluyor, insanlar canıyla, malıyla mücadele ediyor ama hâlâ bir çözüm yok. İşte, böylesine vahim bir tabloda, görüşmekte olduğumuz 198 sıra sayılı İklim Kanunu Teklifi daha da önem taşıyor. Özellikle şunu net söylemek gerekir ki Mecliste "İklim Kanunu" adıyla sunulan bu teklif, iklim krizinin vahametini; tarımın, halk sağlığının, doğanın karşı karşıya olduğu tehditleri kavrayamamış, eksik, dar ve piyasa odaklı bir düzenlemedir. Bakın, Türkiye'nin dört bir yanında üreticimiz perişan. Kuraklık, aşırı sıcaklıklar, doğal afetler her geçen yıl artıyor; bu tablo tesadüf değil. Dünya Sağlık Örgütü iklim değişikliğini yüzyılın en büyük sağlık tehdidi olarak tanımlamaktadır; Birleşmiş Milletler ise dünyada gıda krizi, su krizi, göç dalgaları konusunda da yıllardır uyarılar yapmaktadır ama önümüze getirilen bu yasa teklifi ne anlatıyor bize? Sera gazı azaltımı piyasanın insafına bırakılmaktadır, somut bir hedef yok, üretici yok, çiftçi yok, halk yok. Yerel yönetimleri de sürece dâhil etmeyen, belediyeleri dışlayan, halkı sürecin seyircisi konumuna iten bir anlayışla gerçek bir iklim kanunu yapılamaz. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, elimizde 860 sayfalık Meclis araştırması komisyon raporu var, 76 sayfalık da ortak çözüm önerisi var ama getirilen bu teklif, o raporun ne ruhunu yansıtıyor ne bilimi yansıtıyor ne de halkın beklentilerine cevap veriyor. Çünkü bu teklif çevreyi sadece ticari bir meseleye indirgemiş, adil geçiş planının olmadığı, halk sağlığını koruyan tek bir somut politikanın da olmadığı bir teklif durumunda.
Değerli milletvekilleri, iklim değişikliği sadece sera gazı meselesi de değildir. İklim değişikliği nasıl Mersin'de çiftçinin dalında yanan narenciyeyse, donup giden meyveyse, iklim değişikliği tarlada üretimin yok olmasıdır, sofraların boşalmasıdır. Bakın, geçen ay hepimiz burada Zirai Don Araştırma Komisyonunu kurduk çünkü biliyoruz ki iklim krizinin en ağır bedelini yine üreticimiz ödüyor. Mersin'de don afeti yüzünden çiftçimiz perişan. Sadece Mersin değil, Türkiye'nin dört bir yanı etkilendi bu durumdan ama siz İklim Kanunu Teklifi'nin içinde tarımı yok sayıyorsunuz, çiftçiyi yok sayıyorsunuz.
Geçen hafta da Komisyona bir başka yasa teklifi getirdiniz, zeytin alanlarını madene açmak için çünkü zeytin ağacı kesilemiyor. Bu toprakların direnci olan zeytin ağaçları halkın köküdür, emeğin sembolüdür. Meclis Komisyonunda arbede çıktı, milletvekilimize saldırıldı, vatandaşlarımız yerlerde sürüklendi, görüntü almak isteyenlere müdahale edildi. İşte, AKP'nin yani sizlerin çevre ve doğa anlayışı tam olarak da budur. (CHP sıralarından alkışlar) Buradan bir kez daha söylemek istiyorum: Zeytine uzanan el bu halkın köküne uzanmıştır. Tarımı, toprağı, sağlığı talan eden bu anlayışı asla kabul etmiyoruz.
Mersinliler adına da seslenmek istiyorum: Mersin üretimin şehridir. Bu topraklarda narenciye yetişiyor, zeytin yetişiyor, çiftçi alın teri döküyor ama iklim değişikliğini ciddiye almayan her yasa Mersin'e de Türkiye'ye de ihanettir.
Bu sözde iklim kanunu halkı, çiftçiyi, yoksulu, kırılgan kesimleri, sağlığı, doğayı maalesef korumamaktadır. "Adil geçiş" dedikleri kâğıt üstünde var ama sahada yok. Yerel yönetimler sürecin dışına itilmiş durumda; belediye yok, halk yok, bilim yok. Tek var olan şey, sermaye için piyasa mekanizması, karbon ticareti ve de bolca laf kalabalığı.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak açıkça söylüyoruz: Sınırda karbon düzenlemesine evet; çevresel felaket öncesinde sera gazını azaltmak için sanayide ve ticarette önlem almaya, ticaret emisyon sistemini kurmaya evet; bunlar için Avrupa Birliği kuralları çerçevesinde bir net emisyon hedefi koymaya evet ama kömürden çıkış planı olmayan teklife hayır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
GÜLCAN KIŞ (Devamla) - Teşekkür ederim.
Tarımı, suyu, toprağı yok sayan teklife hayır; yerel yönetimi, sivil toplumu dışlayan anlayışa hayır; halk sağlığını, gıda güvenliğini göz ardı eden metne hayır; zeytin alanını, ormanı, üretimi talan eden zihniyete hayır diyoruz. İklim yasası olacaksa kömürden çıkış tarihi yazılacak, fosil yakıta sınır konulacak, çiftçi korunacak, yerel yönetim sürecinin merkezine alınması, bilimin ve halkın konuşması gerekecektir. Üreticinin alın terini, Türkiye'nin üretim gücünü, çocuklarımızın geleceğini korumak bizim boynumuzun borcudur. Bu halk zeytine de toprağına da emeğine de sahip çıkacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizler ülkemizi talana da adaletsizliğe de asla teslim etmeyeceğiz diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP, İYİ Parti ve YENİ YOL sıralarından alkışlar)