| Konu: | Madımak katliamının 32’nci yılına, Komisyonda yirmi altı saat görüşülen teklife, 3 Temmuzda Fenerbahçe’ye yapılan kumpasa, doğal gaza gelen zamma, emekçilere ve emeklilere yapılacak zamma, cezaevindeki Devrim Ayık’a ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 104 |
| Tarih: | 02.07.2025 |
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, 2 Temmuz 1993'te Sivas Madımak'ta 33 insan, 33 canımız maalesef yakılarak katledildi. Bu, cumhuriyet tarihinin en karanlık sayfalarından biri, en büyük utançlardan biri. Üzerinden otuz iki yıl geçse de unutulması mümkün değil. Her ne kadar zaman aşımı denen bir meseleyle bu konu tarihe havale edilip üstü örtülmeye çalışılsa da dediğim gibi bu suçların zaman aşımına uğraması mümkün değil. Unutmayacağız. Tabii ki bunu unutursak, hakikatle yüzleşemezsek biz bu tür vakaların önüne geçemeyiz. Hani denir ya "Tarih tekerrür ediyor." Etmemesini sağlarsanız ancak tekerrür etmez. Ama etmemesini sağlar ve bu meselelerin üzerini örtmeme konusunda çaba gösterirseniz o zaman toplumsal barışı da inşa etmeniz, var etmeniz mümkün olur. Hakikatle yüzleşmek aslında toplumsal barışın belki de en önemli zeminlerinden biridir. İşte, bunun için yüzleşelim. Bunun için yüzleşelim ki Beyoğlu'nun ortasında insanlara çıkıp bu denli rahat bir saldırı gerçekleşmesin. Tarihimizde bu tür acılar çok. O yüzden de diyoruz ki mutlaka tarihimizle, hakikatlerle yüzleşelim; toplumsal barışı hep birlikte var edelim. Var edelim ki Alevilere yönelik bu nefret suçları, bu saldırganlıklar son bulsun. Var edelim ki Alevi toplumunun talepleri hayata geçsin ve arzuladığımız bir arada yaşamın o en önemli tuğlaları döşenebilsin. Bu amaçla şunu çok net dile getirmek istiyoruz: Bugün barıştan, demokrasiden konuşuyorsak, evet, gereğini yapmak da hepimizin sorumluluğudur, siyasetin sorumluluğudur. Meclise bu anlamda çok önemli sorumluluklar düşüyor ama biraz önce belirtildiği gibi Meclis bu sorumlulukla hareket etmek yerine siyasetçiler âdeta Meclisten kaçmanın yolunu arıyorlar, Meclis sıralarındaki bu boşluk da bize bunu gösteriyor.
Evet, Meclise sorumluluklar düşüyor dedik Sayın Başkan, değerli milletvekilleri. Bu Meclisin adı nedir? Bu Meclisin adı Türkiye Büyük Millet Meclisi midir? Son birkaç yıldır yapılan işlere -çok geriye gitmiyorum, sadece son birkaç yıldır yapılan işlere- çıkan kanunlara baktığımızda bu Meclisin adını şöyle de zikredebiliriz: "Türkiye büyük müteahhitler meclisi" çünkü bu Meclisten çıkan bütün yasalar müteahhitler için çıkmış. Halkın yararına çıkmış bir tane kanun buraya getiremezsiniz, biz buna tanıklık etmedik. Ama halk nerede? Halk bugün Meclisin kapısındaydı, kendisi için bir şey istiyordu, gelip onu dinleyen bir iktidar mensubuna biz rastlamadık. Neyle ilgili gelmişlerdi? Hani, Komisyonda yirmi altı saat "enerji yasası" diye görüşüldü ya, doğayı katletme yasası, zeytinlikleri, su havzalarını yok etme yasası; ona olan itirazlarını getiriyorlar. Yaşama, doğaya, zeytine, hayata sahip çıkıyorlar orada ama biz burada müteahhitler meclisi olarak çıkaracağımız kanunla, önümüze gelecek kanunla aslında doğayı katledeceğiz. Örneğin, sahilleri katlediyoruz, ne için? Müteahhitlerimiz otel yapsın diye. Ormanları yakıyoruz, ne için? Müteahhitlerimiz RES yapsın diye. Zeytinlikleri kesiyoruz, ne için? Müteahhitlerimiz maden çıkarsın diye. Yol yapıyoruz, ne için? Müteahhitlerimiz yolunu bulsun diye. İşte, buna engel olduğumuzda burası milletin Meclisi olur. Buna yol verdikçe olsa olsa müteahhitlerin meclisi olur. Biz de bu müteahhitlerin meclisi aklına karşı mücadelemizi vermeye devam edeceğiz.
Bakın, yarın 3 Temmuz; Fenerbahçe meselesi var, biliyorsunuz, hiç hafızamızdan çıkmaz; Fenerbahçe'ye karşı kurulan o kumpası hiç unutmadık; bu ülke zaten bir kumpaslar ülkesi olmuş, o kumpasın içinde yer alan o müteahhit şimdi o zeytinlikleri kesmeye çalışıyor. Rabıtaya bakın, hani kurtulmuştuk o zihniyetten. Yok, ne yargıda kurtulabildiniz, ne yatırımcılarınızdan kurtulabiliriz. Onlardan kurtulamadığınız sürece, bu rabıtaya son veremediğiniz sürece bu kumpaslardan da kurtulma şansımız olmayacak.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; doğal gaza yüzde 25 zam geldi. Şimdi, bu zam haklı bir zamsa demek ki üretim maliyetleri arttı, zam yapmak zorunda kalıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Teşekkür ederim.
Peki, üretim maliyetleri arttı da yaşam maliyetleri artmadı mı? Bu üretim maliyetleri, evimizde ısınmaya kalktığımızda bizim yaşam maliyetlerimizi artırmıyor mu? Bu üretim maliyetleri sanayide doğal gaz yoluyla başka üretim maliyetlerini tetiklemiyor mu? Tetikliyor. Peki, o zaman neden işçilere, emekçilere, kamu emekçilerine, emeklilere de bu şekilde zam yapmıyorsunuz? Bakın, yarın enflasyon belli olacak, TÜİK yine muhteşem bir şekilde enflasyonu çok düşük gösterecek ki temmuz ayında kamu emekçileri ve kamu emeklileri ve diğer emekliler düşük zam alsın diye. Biz onu zaten Allah'a havale ettik TÜİK Başkanını çünkü siz onu yargılayamazsınız. Ama bugün hem asgari ücret hem emekliler açlık sınırının altında, madem doğal gaza bu maliyetlerden dolayı yüzde 25 zam yapıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Buyurun, emekçilere de çalışanlara da yüzde 25 zam yapalım. Başka bir şeyi değil, başka bir oranı da konuşmuyoruz. Hani haklı nedeniniz var ya zam yaparken o haklı nedeni bütün emekçilere, emeklilere de yansıtalım; teklifimiz bu kadar nettir.
Son olarak, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine bir cezaevi örneğiyle, maalesef, içler acısı, vicdanlarımızı kanatan bir örnekle bitirmek istiyorum. Antalya S Tipi Cezaevinde yatan Devrim Ayık. Devrim Ayık, yüzde 76 engelli, bağırsaklarının 1 metresi alındığı için kalın bağırsağının, özel beslenmesi gerekiyor, bu mümkün değil. Devrim Ayık'ın kulakları duymuyor, gözleri görmüyor; cezaevinde ve cezaevinden hastaneye sevki yapılmıyor, hastaneye sevk istedi diye de işkenceye maruz kalıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Evet, son dakika...
Buyurun.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bu cezaevi örneklerini her gün ısrarla dile getirmemize rağmen ne Adli Tıp Kurumu vasıtasıyla ne de diğer uygulamalarla bu meselelere bir türlü son verilmiyor ve biz bu acımasız tabloyla her gün yeniden karşı karşıya kalıyoruz.
Teşekkür ederim.