Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 98 |
Tarih: | 18.06.2025 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) - Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin masumiyet karinesi üzerine verdiği araştırma önergesi vesilesiyle söz aldım.
Sizlere bir hukuk ilkesinden değil artık sadece kâğıt üstünde kalan bir hatıra olarak bahsedeceğim masumiyet karinesinden. Anayasa’nın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin güvencesi olan bu ilke Türkiye'de yıllardır adım adım yok edilmek isteniyor. Neden mi? Çünkü karşımızda sadece bir yargı sistemi yok, siyasi mühendisliğin aracı hâline gelmiş kurumsal bir yapı var. Bu kurumsal bir yapının adı siyasi polistir.
Bakınız, 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu'nda eski adıyla "siyasi polis" tanımlaması yer alır. Bu birim yıllar içerisinde siyasi şube, birinci şube veya şimdiki adıyla "terörle mücadele şube" olarak faaliyetlerini sürdürür ancak görevi hiç değişmemiştir; iktidarı tehdit eden her türlü düşünceyi, bizzat da muhalefeti bastırmak. Bu yüzden daha soruşturmaların en başından ifadeler basına servis edilir. 2009'da Kürt siyasetçilerin tek sıra hâlinde dizilmiş olan fotoğrafıyla meşhur KCK pozunu 2025'te belediye başkanlarına kamera önünde verdirir çünkü amaç adalet değil mesaj vermektir. Siyasallaşan yargının algıyı yönetmesi hayatidir, kritiktir; toplumu davaya karşı tarafgirli hâle getirir, yargılanan kişileri tek tek itibarsızlaştırmak için bunu yapar; dava açılmadan önce, iddianame hazırlanmadan önce, görüşme süreçlerinde, karar gününde ve tabii, sonrasında aşama aşama planlı bir kurgu ve algı yönetimi inşa edilir. Bu algı yönetiminde medya-basın etiği, soruşturmanın gizliliği, kişilik hakları, adil yargılanma hakkı, lekelenmeme hakkı toptan bir anlamda ihlal edilir, yok sayılır, siyasi yargının en bariz mekanizması hâlini alır.
Bugün Terörle Mücadele Kanunu'nda adı "terör" içeriği ise "muhalefeti ve Kürt'ü bastırmak"tır. "Tweet" atan gençten barış isteyen akademisyene, yarın görüşeceğimiz Maden Kanunu'na karşı çıkan köylüye, ekolojiste, sendikal mücadele yürüten sendikalara, akademisyenlerin hepsine yani muhalefete, bir bütün olarak toplum bu torba içerisinde soruşturmaya tabi edilebilir noktaya gelir. TCK'deki "Devlete ve Millete Karşı Suçlar" bölümündeyse delilden çok niyet araması yapılır. Bu maddede inşa edilen davalarda sanıklar suçlarıyla değil düşünceleriyle, kimlikleriyle yargılanır. Gezi davasından Kobani davasına, KCK operasyonlarından HDP'li siyasetçilere, günümüzde de HDK operasyonlarına uzanan zincirlerin hiçbirinde delil yoktur, politik kurgu vardır, algı yönetimi vardır, siyasallaşmış, siyasal polisin oluşturmuş olduğu tablo vardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
NEVROZ UYSAL ASLAN (Devamla) - Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Demirtaş ve Kavala kararları uygulanmaz çünkü mahkemeler artık hukukun değil siyasal iradenin birer emir eridir. Bugün Türkiye'de adalet kamusal bir hak değil siyasal bir imtiyazdır. Adalete erişim bile artık torpille gerçekleştirilir. Hakikati kabul etmenin zamanıdır, farklı tartışmaların, var olan siyaseti gölgede bırakacak hakikat dışı konuşmaların süreci değildir. Türkiye'de siyasal davalar, siyasi operasyonlar vardır, Türkiye'de siyasal tutsaklar vardır. Türkiye'de siyasi polis 30'lu yıllarda değil, 80'lerden 90'lara, 2000'lerden günümüze kadar hâlâ işbaşındadır ama biz bu karanlık düzene teslim olmadık, olmayacağız. Biliyoruz ki adalet yoksa hiçbir kurumun meşruiyeti yoktur. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)