| Konu: | Savaşın şiddetini artırdığına, toplumsal barışa ve yerel demokrasiye, 14-20 Haziran Göç Haftası’na, Sanayi Komisyonunda yarın görüşülecek kanun teklifine ve kamu işçilerinin bugünkü eylemine ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 98 |
| Tarih: | 18.06.2025 |
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi savaş şiddetini arttırıyor, giderek daha da arttıracak. Evet, buna mâni olmanın, engel olmanın yollarını muhakkak aramak zorundayız. Dolayısıyla da risk çok yükseliyor, hem bölge için hem ülkemiz için. Herkes şunu dile getiriyor: "Türkiye için risk artıyor; işte, Irak, Suriye, İran sonra Türkiye." Neden bizi böyle bir düşünceye sevk ediyor bu gelişmeler? Demek ki bizim kırılganlıklarımız var, demek ki sorunlarımız var, demek ki bu sorunlarla baş edemediğimiz için böyle risklerle karşı karşıyayız. O zaman acele etmeliyiz, o zaman bu riskleri ortadan kaldıracak hamleler konusunda geç kalmamalıyız; bunun yolu barıştır, bunun yolu toplumsal barıştır. Hem barışı hem de toplumsal barışı sağlayacak hamlelerin zamanı gelmiştir, artık geç kalmamak gerekiyor. Bakın, bu konuda, burada, bu mikrofondan sürekli bu çağrıyı yapıyoruz. Dün, mesela, toplumsal barış konusunda cezaevlerini konuşmuştuk; bugün yine toplumsal barış konusunda belki de Türkiye'nin en önemli meselelerinden biri yerel demokrasiyi konuşmamız lazım. Yerel demokrasi konusunda Türkiye adım attıkça, yerel demokrasisini güçlendirdikçe hem demokrasisini sağlıklı bir zemine oturtacaktır hem de toplumsal barış adına belki de yapılabilecek en güçlü hamleyi yapmış olacaktır. Bugün bu ülkede tam tersine bir gelişme yaşanıyor; 13 belediyede kayyum var, birçok belediye başkanı cezaevinde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı da cezaevinde, Hakkâri Belediye Eş Başkanımız da cezaevinde. Dolayısıyla bu anlamda, Türkiye bu konuyu yeniden mutlaka ve mutlaka düşünmelidir.
Bakın, bir örnek: Akdeniz Belediye Eş Başkanımız Nuriye Arslan ve Hoşyar Sarıyıldız 9 Ocaktan beri tutuklular, 9 Ocaktan beri cezaevindeler. Akdeniz'de kayyum var, Akdeniz ilçemiz perişan durumda. Mersin Akdeniz ilçemiz harika bir ilçedir fakat Belediye Eş Başkanlarımızla ilgili iddianame ortada yok. Savcılığa gidiyoruz "Neden iddianame yok?" diyoruz, savcılık şey diyor: "Tatile çıkacağım, tatilden sonra hazırlayacağım." Herhâlde tatilde iddianame yazacak ya da tatilde yeni gizli tanıklar arayacak çünkü iddianameye delil olacak hiçbir şey yok, elde var bir tane gizli tanık. Bunun gibi, yerel demokrasiye, Kent Uzlaşısı'na, kent halkının iradesine yönelik açılmış olan bu cephe kapatılmalıdır, bu anlayıştan kurtulmamız gerekiyor. Bakın, Kent Uzlaşısı Türkiye'de kent demokrasisinin önünü açan, demokrasinin önünü açan en önemli adımlardan biridir. Bu minvalde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve çeşitli ilçe belediyelerine yönelik yapılan operasyonda Halkların Demokratik Kongresini ve partimizi suçlayan, Kent Uzlaşısı'nı suçlayan birçok açıklamaya tanıklık ettik. O sırada, bilim insanı, Sosyolog Doktor Azad Barış'ın da adı çok geçti bu konuda; kendisi geçmişte partimizin Genel Başkan Yardımcılığını yapmış, 2023 yılında Diyarbakır'dan milletvekili adayımız olmuş bir araştırmacı, bir sosyolog. Kendisiyle ilgili öyle suçlamalarla karşılaşıyoruz ki... Türkiye'deki bütün savcılıklara başvurduk bu konuda, dedik ki: "Bu arkadaşla ilgili bugüne kadar açtığınız bir soruşturma var mı, herhangi bir takip var mı?" Yok ama dönüp bir bakıyorsunuz kamuoyunda, medyada, basında öyle bir suçlayıcı dil kullanılıyor ki... Bu arkadaş kaçmış. Nasıl kaçmış? Herhâlde illegal bir örgüt olan hava şirketi Pegasus'la kaçmış, Pegasus herhâlde illegal ya da pasaport işini yapan... O pasaporttaki damgalar var, gayet yasal yolla yurt dışına çıkmış, oradaki çalışmalarını sürdürüyor ama kamuoyuna öyle bir anlatılıyor ki. Ortada ne var? Hiçbir savcılık soruşturması yok. Bu konudaki bütün dava dosyalarına baktık, UYAP'a girdik baktık; hiçbir şey yok. Ha, 1 tane bir şey bulduk; 2001 yılında DGM tarafından yargılanmış, DGM. Hani hep beraber kaldırdık, 2000'li yıllarda vesayet rejimini yıkmak için "DGM'lerle olmaz." dedik ya, o DGM'de yargılanmış, oradan da beraat etmiş. Şimdi, bu savcıya soruyorum: Siz nasıl oluyor da bu isim üzerinden böyle kirli bir propagandayı yapabiliyorsunuz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Ama tabii, savcı savcılığını yapmadığı için bu hukuk dışılığı biz burada konuşmak zorunda kalıyoruz. Dolayısıyla Türkiye'nin en kırılgan olduğu nokta ekonomi olduğu kadar, toplumsal barışındaki bu hastalıklardır, o yüzden bu alanlarda yapmamız gerekenleri mutlaka yapmalıyız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 14- 20 Haziran Göç Haftası'dır. "Göç" deyince 90'lı yıllar aklımıza geliyor; 90'lı yıllarda boşaltılan köyler, yakılan köyler ve yüz binlerce insanın yerinden, yurdundan edilmesi sonucunda bugün belki de yaşadığımız sorunların birçoğunu hâlâ yaşamak zorunda kalıyoruz. GÖÇDER bir çağrı yapıyor: "Köyümüze geri dönerek onurlu, demokratik bir yaşamı birlikte inşa edelim." diyor. Evet, köye dönüşün yolları açılmalıdır, hem ekonomik hem sosyal hem de siyaseten bu konuda yapmamız gerekenler vardır. Kaldı ki bunun bir de ekonomik boyutu vardır. Bugün bu boşaltılan köyler nedeniyle aslında kır ekonomisi, tarım ekonomisi ülkede çökmüştür. Bugün yaşadığımız iktisadi sorunların da temelinde yatan en önemli nedenlerden biri, bugün Kürt coğrafyasında tarımın, meraların, ekili tarımın, hayvancılığın tüketilmiş olmasıdır. Bu konuda da yapmamız gerekenler var, geç kalmamalıyız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu; Komisyonun adına bakın, böyle komisyon mu olur? Ama olmuş. Her şey bir arada bir Komisyon ve bu Komisyon bir kanun teklifini görüşmek üzere yarın toplanacak. Görüşeceği kanun teklifinin içinde neler var? 2872 sayılı Çevre Kanunu, 3213 sayılı Maden Kanunu, 4342 sayılı Mera Kanunu, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanıma İlişkin Kanun, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Yani velhasıl neyi görüşecekler? Neyi görüşeceklerini ben size söyleyeyim: Yeşil dönüşümü görüşecekler. Hangi yeşil dönüşüm? Hani, hep gelip anlatıyorlar ya; iklim, yeşil dönüşüm. Yeşil dönüşüm dedikleri şu: Zeytinleri imha etme dönüşümü, zeytin ağaçlarını katletme dönüşümü, tarımsal arazileri yok etme dönüşümü. Ne için? Kara enerji için, kömür için, maden için, enerji arz ve güvenliği için yapılıyormuş. Bu ülkede enerji arz fazlası var, ne enerji arz sorunu, ne enerji güvenliği sorunu? Böyle bir sorun yok. Burada yapılan bir doğa katliamıdır, insanlık katliamıdır, iklim krizine çanak açmadır. Buna son vermenin yolu bu kanun teklifinin Komisyondan bir an önce geri çekilmesidir. Bakın, daha önce buraya İklim Kanunu Teklifi geldi, geri çekildi; orada çok konuştuk bu çevre felaketinin nelere yol açacağını.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Şimdi, 460 bin dekar alanı katledecek olan bir teklif var karşımızda. Bu teklifin bir an önce geri çekilmesini hatta gündeme bile alınmamasını buradan bir kez daha dile getiriyoruz.
Son olarak, bugün Ankara'da işçiler yürüdü çünkü kamu işçilerine teklif edilen zam şu: 2025'in ilk altı ayı için yüzde 16, ikinci altı ayı için yüzde 8; hâlâ dezenflasyon programını emekçiler üzerinden sürdürmek isteyen bir iktidar, bir Hazine ve Maliye Bakanı, bir Merkez Bankası Başkanı var. Emekçiler bu Hazine ve Maliye Bakanını istemiyor, emekçiler bu Merkez Bankası Başkanını istemiyor, emekçiler böyle bir ekonomi politikasına karşı sokaklarda, meydanlarda direniyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Enflasyonun müsebbibi emekçiler değildir, enflasyonun müsebbibi emekliler değildir, yoksul halk değildir; enflasyonun müsebbibi kimse gidin ondan vergi alın, gidin oradan dezenflasyon programınızı yaratın yoksa emekçileri sömürerek değil.
Teşekkür ederim.