Konu: | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 97 |
Tarih: | 17.06.2025 |
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 212 sayılı torba kanunun 5'inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Rahmetli Demirel bugün vefat etmişti; ölüm yıl dönümünde kendisini saygıyla ve rahmetle anıyorum.
Bir anekdotla başlayacağım. 1987'de cezaevinden çıktıktan sonra bu liderleri tanımak istemiştim, yakinen tanımak istemiştim ve Demirel'le de ciddi bir hukukum olmuştu. Herkesi cankulağıyla dinlemeye davet ediyorum. Şöyle bir hatırasını nakletmişti: "Benim bir danışmanın vardı, yazılarımı yazıyordu ve danışmanım bir gün benden randevu istedi, dedi ki: 'Efendim, ben askere gidiyorum -o zamanlar, askere gidenlerin tekrar, yeniden göreve dönmeleri ve maaşları çalışmıyor- evliyim, çocuklarım var, lojmandan çıkarılacağım. Acaba lojmanda kalmama izin verir misiniz?'" Demirel diyor ki: "Sen git, iki gün sonra gel, olur mu?" İki gün sonra gelince Demirel araştırmalar yapıyor ve diyor ki: "Bak, evladım, devletin teamüllerini bozmayalım, sen çıkacaksın lojmandan, senin ev kiranı ben vereceğim ve sen askerdeyken de maaşını ben ödeyeceğim." Var mı böyle bir siyasi ahlak şimdi? Yok ki böyle bir siyasi ahlak. Devlet bizim, hepimizin malıymış gibi, sanki talan edilecek bir yermiş gibi, hiç kimse ne "helal" diyor ne "haram" diyor, ne "devlet" diyor ne "kul hakkı" diyor ne de "hukuk" diyor.
Bakın, arkadaşlar, değerli arkadaşlar, bir kanun teklifi geldi buraya, bu kanun teklifini konuşuyoruz, neler var içerisinde? Rektör atamalarından tutun da bir yandan mayınlı arazilerin temizlenmesiyle ilgili içerisine koymuş ve getirmişsiniz. Bir yandan da yanımızda bir savaş var ve bu İsrail 1948'den beri bir devlet oldu işgalci olarak; o günden itibaren Mısır'ı, Ürdün'ü, Lübnan'ı, Suriye'yi, Irak'ı, İran'ı ve Türkiye'yi tehdit ediyor ve bunlarla ilgili olarak da bu bölgede yaşayan bütün devletler çok ciddi şekilde bilgiyle ve teknolojiyle tanışmaları gerekirken bilgi ve teknoloji yerine ideolojilerle -affedersiniz, beni bağışlayın- hikâyelerle, menkıbelerle devletlerini yönetiyorlar. Kimileri diktatörlükle yönetiyor, kimileri sözde demokrasiyle yönetiyor, kimileri sözde cumhuriyetle yönetiyor ve ardından da İsrail geliyor bu topraklarda Hamas'ın saldırısını bahane ederek... Ki Hamas'ın bu saldırıda da oyuna getirildiğini düşünüyorum, içlerinde ciddi şekilde ajanların olabileceği ihtimalini ta o gün yazdım, o gün akşamleyin yazdım. Bir yandan Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail, bir yandan burada bu Hamas'ı, Hizbullah'ı, Husileri, Suriye'yi, bu kanatları kırarak, bir diğer yandan da zaman içerisinde İran'a doğru yönelerek -geçmişte bunu Irak'ta yaptılar- ardından da Türkiye'ye doğru geleceklerini hepimiz görüyorduk. Peki, bunlarla ilgili olarak neler yapabildik biz, bir şeyler yapabildik mi? Yapamadık.
Bakın, size dönüyorum, iktidar partisine dönüyorum ve diyorum ki: İktidar partisi, Demirel'den bir örnek verdim diyorum. Peki, o günden bugüne kadar bu İsrail'e karşı, bu teknolojilerine, bu uçaklarına karşı, füzelerine karşı biz bunları yapabildik mi? Yapamadık, yapamazsınız, asla yapamayacaksınız. Neden? Çünkü siz liyakate ve ehliyete önem vermiyorsunuz çünkü siz bilgiye önem vermiyorsunuz, teknolojiye önem vermiyorsunuz. Rektörler var mesela, üniversiteler. Ben üniversitede hocalık yaptım yıllarca, yirmi sene boyunca 3 üniversitede çalıştım. Burada rektörler atanırken önce seçimler vardı orada, buradan 6 kişi seçilir, bunu YÖK 3'e indirir, gelenlerden Cumhurbaşkanı birini atardı. Burada zaman zaman Cumhurbaşkanları ideolojilerine göre hareket etti, 3'ncü olanları 1'inci yaptı, 2'nci olanları getirip 1'inci yaptılar, oldu ama yine de bundan daha iyisini yapmanız lazımdı. Yaptınız mı? Yapamadınız ki. 15 Temmuzu bahane ederek ve üniversiteleri bir noktada arka bahçesi yapmak istediniz, istediğinizi rektör olarak atıyorsunuz. Peki, bu rektörler başarılı mı? Bu üniversiteler başarılı mı? Hangisi dünya çapında bir bilim adamı üretiyor? Hani nerede Aziz Sancarlar? Hani nerede Oktay Sinanoğluları? Nerede o BioNTech'i bulan adamlar, Türeciler, Şahinler nerede? Var mı bizim üniversitelerimizden çıkanlar? Varsa yoksa beyin göçü var arkadaşlar. Niye beyin göçü var biliyor musunuz? Çünkü liyakati unuttuk, ehliyeti unuttuk, ahlakı unuttuk. Hangi ideoloji olursa olsun, hangi parti olursa olsun ahlaki üstünlüğünü kaybedenler mutlaka yenilir arkadaşlar. Siz zannediyorsunuz ki iktidardayız, millet bize oy veriyor -doğru, veriyor size oy- ama Türkiye'yi kalkındıramıyorsunuz. Bakın, kıtalar arası füzeler yapamadınız, uçaklar yapamıyorsunuz, F-35'lerden çıktıktan sonra siz o F-35'leri yapamadınız. Niye yapamadık? Çünkü bizim dehalarımızı Amerika, Kanada, Avustralya, Çin, hatta ve hatta Benelüks ülkeleri alıp götürüyor, bunlara çok büyük paralar veriyor. Peki, diyeceksiniz ki: "Hep böyleydik?" Hayır, değildiniz. Bakın, siz beyin göçünü beyin gücüne çevirmeye başlamıştınız, Avrupa'daki, Kanada'daki bilim adamları Türkiye'ye gelmek için can atıyorlardı, gelmeye başlamışlardı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Teşekkür ederim.
Ben de içinizdeydim, aranızdaydım; çok da memnun oluyorduk, iftihar ediyorduk sizlerle ama o günden itibaren bir tek adamlık tutturdunuz, bir Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi tutturdunuz. Bu hükûmet sisteminde denetim mekanizması yok. Biraz önce bir arkadaşımız bir şey söyledi, içim cız etti biliyor musunuz. Niye, ne dedi? Dedi ki: "Bir rektör, Sayıştay denetçilerine hesap vermiyordu 'Sen kimsin?' diyordu. Evrakları vermiyordu." Olur mu arkadaşlar böyle bir şey ya? Denetim mekanizması olmaz mı? Niye o rektör bunu vermiyor? Neden veremiyor bunları? Allah aşkına, böyle devlet mi yönetilir? Yönetilmez! Ne olur Sayıştayı kendi hâline bırakın, teftiş kurullarını bırakın, yargıyı bırakın kendi hâline ve bu denetim mekanizmalarından çekinmeyin. Geçen gün burada, zorla, hacca gidenlerle ilgili, umreye gidenlerle ilgili Sayıştay denetimini çıkarmıştınız bir kanunla beraber. Ne dedik biz buradan? Yapmayın, etmeyin! Eskiden burayı Başbakanlık Teftiş Kurulu, Sayıştay ve Vakıflar Kurulu denetliyordu. Şimdi, niye Sayıştayı koymuyorsunuz? Niye hacca gidenlerin parasının hesabını vermekten korkuyorsunuz, umreye gidenlerin parasının hesabını vermekten korkuyorsunuz? Verin kardeşim, alnınız aksa, eliniz temizse, nâsiyeniz temizse çekinmezsiniz, "Kim hesap sorarsa sorar." dersiniz. O nedenle, biz, bu torba yasaya ret oyu vereceğiz.
Hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (YENİ YOL, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)