Konu: | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 97 |
Tarih: | 17.06.2025 |
BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Mardin) - Sayın Başkan, öncelikle yeni görevinizin hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Değerli milletvekillerini de saygıyla selamlıyorum.
Bugün savaş mühimmatlarının, mayınların yaşam alanlarına bırakılmasından ve mayın patlamalarından dolayı yaşamını yitiren tüm canları saygıyla anmakla başlamak istiyorum.
Mayınlardan ve savaş mühimmatlarından bahsedeceğiz. Doğalında bunlar bize savaşı çağrıştırıyor ve hemen yanı başımızda olup biten savaşları hatırlatıyor. Şüphesiz mayınlar da tüm savaş mühimmatları gibi yaşamın bütün renklerini yok eden ölüm tuzaklarıdır. Dört gündür dünyanın en çok mayınla çevrili ülkelerinden birinin kentlerinin ve hayatlarının nasıl yıkıldığına hep birlikte şahitlik ediyoruz. Evet, İran'dan bahsediyorum. Bir ülkeyi korumanın en iyi yolunun hiçbir zaman mayınlar ve savaş teçhizatları olmadığını İran'da bir kez daha gördük ve bu vesileyle belirtmek isteriz ki bir ülkeyi korumanın en önemli yolu o ülkenin iç demokrasisini, demokrasisini güçlendirmek ve toplumsal barışı sağlamaktır; bir ülkeyi korumanın en iyi yolunun buradan geçtiğini bir kez daha vurgulamak isteriz.
Orta Doğu ve dünyadaki mevcut savaş tablosuna bakıp bir de ülkenin geleceğine bakmamızı gerektiren bu tarihsel kavşakta, ülkenin geleceğine bakarken de bu yolun ülkenin geçmişinden geçtiğini unutmamak lazım ki tam da burada Ceylan Önkol'u hatırlatmak isterim. Lice'de evinin 200 metre uzağında koyun otlatırken bir havan topunun patlaması sonucu yaşamını yitirdi Ceylan Önkol, sene 2009'du. Türkiye ise 2004 yılında tarafı olduğu Ottawa Sözleşmesi'nde savaş atıklarını ve mayınları temizleme hükmüne imza atmıştı. Peki, sene 2009'da Ceylan Önkol'un yaşamını yitirmesine sebep olan bu savaş mühimmatı... Eğer 2004 yılında imzalanan bu sözleşmeyle birlikte hükümler yerine getirilmiş olsaydı belki de pek çok çocuk gibi o da bugün aramızda olacaktı.
Bu vesileyle söylemek isterim ki mayın ve savaş atıklarını temizlemek için tek bir gün bile beklememek gerekir çünkü tarihimiz ertelemekle, savaşı bitirmemekle, aslında neleri kaybettiğimizle doludur. 2004 yılında imzalanan bu sözleşmenin 2014 yılında tamamlanması gerekiyordu fakat Suriye iç savaşı sebep gösterilerek bu tarih 2022'ye ertelendi ve sonra da 2025 yılına ertelendi, ek süreler istenildi, şimdi bir kez daha ek süre istenileceğinden bahsediliyor ama insan hayatı ertelenmez. Çünkü sözleşmenin yürürlüğe girdiği 2004 ile 2022 yılları arasında 2.076 kayıp yaşandı, 2.076 kişi hayatını kaybetti ve bunların çoğunluğunu da ne yazık ki çocuklar oluşturuyor. Sürekli çeşitli gerekçelerle sürecin uzatılması yetmezmiş gibi gerekli uyarı ve bilgilendirme çalışmaları da yapılmıyor. Kürtçe, Türkçe, Arapça ve diğer dillerde uyarı levhaları konulmadığı için sözleşme sürecinde dahi binlerce insan yaşamını yitirdi. Kürtçe uyarıların konulmaması aslında Kürtçenin kamusal alanda resmî süreçlerde yer almamasının en temel hak olan yaşam hakkını da ortadan kaldırdığını bir kez daha gözler önüne seriyor.
Buradan soralım Millî Savunma Bakanlığına: Mayınsız Bir Türkiye Girişiminin ve Millî Savunma Bakanlığının verilerine göre 1 milyona yakın mayın var Türkiye'de ve 200 milyon metrekareye yakın da mayınlı alan var. Bu mayınları ne zaman temizlemeyi planlıyorsunuz? Aynı zamanda, Ottawa Sözleşmesi'nin imzalandığı günden bugüne kadar kaç kişi mayın ve savaş mühimmatının patlaması sebebiyle yaşamını yitirdi, kaçı yaralandı? Bunların kaçı kadındı, kaçı çocuktu? Bu soruların cevabını da sormak istiyoruz.
Kanun teklifinin 4'üncü maddesinde mayın ve patlamamış mühimmat temizliği için kullanılacak ekipman ve eğitilmiş hayvan girişi için gümrük muafiyeti getiriliyor. Burada hayvan haklarına dair de neler öngörüldüğünü, eğitilmiş hayvanların yaşam haklarının nasıl gözetileceği konusunda da ciddi şüphelerimiz var, bunu da sormuş bulunalım.
Türkiye birçok alanda olduğu gibi mayın temizleme konusunda da yurttaşların yaşamını değil güvenlikçi perspektifi sürdürüyor, önceliği, sınır hatlarındaki gözetleme kulesi ve devriye yollarının inşa edildiği alanları önce mayından temizlemek, ardından da sivil yerleşim alanlarındaki mayınları temizlemeyi öngörüyor; bunu da eleştiriyoruz. İlkin, halkın yaşadığı, çocukların oyun oynadığı, çobanların hayvanlarını götürdüğü meraların ve tarım alanlarındaki mayınların temizlenmesi gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
BERİTAN GÜNEŞ ALTIN (Devamla) - Bu toplumun, bu toprakların geleceğine döşenmiş olan mayınları çıkarmanın, ayağımızı yere sağlam ve güvenli bir şekilde basmanın zamanının gelmiş olduğunu ve Meclisin sorumluluk alması gerektiğini bir kez daha ifade ediyoruz. İçinden geçtiğimiz bu tarihî süreçte Orta Doğu'nun her köşesinde, Avrupa'nın dibinde, Asya'nın ortasında füzeler ölüm kusarken onurlu bir barışın mümkünatını göstermek için atılması gereken adımlardan biri de mayınlardan ve savaşlardan çocukları ve halkları kurtarmak, mayınsız bir coğrafyada halklarımız için güvenli yaşam alanları oluşturmak, mayın tarlalarını tarım alanlarına dönüştürmektir.
Ceylan şahsında, savaş nedeniyle yaşamını yitirmiş çocuklar başta olmak üzere herkesi ülkeyi mayınsız, savaşsız, çatışmasız hâle getirmek ve onurlu bir barışı inşa etmek için göreve davet ediyorum. Başta Komisyon olmak üzere Meclisin onurlu bir barışı inşa etmesi için de üzerine düşen görevi yerine getirmesini bir kez daha hatırlatarak sizleri saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)