GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Taksim'de 21 gencin gözaltına alınmasına, Diyarbakır'da surlara İmamoğlu posteri asılmasına, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörüne, Beykoz İlçe Millî Eğitim Müdürüne ve Antalya Milletvekili Serap Yazıcı Özbudun'a ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:93
Tarih:29.05.2025

MURAT EMİR (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Gerçekten, Türkiye'de her gün olağanüstü hukuksuzluklara, haksızlıklara tanık oluyoruz, zaman zaman gündeme getiriyoruz. Biz gündeme getirmekten yorulduk, bıktık ama failler yorulmuyorlar, bıkmıyorlar; her gün şaşıracağımız yeni uygulamalar, hukuksuz, dayanaksız işlemlerle karşı karşıya kalıyor vatandaşlarımız.

Taksim'de 21 genci tutmuşlar "Niye yan yana geldiniz, niye Ekrem İmamoğlu posteri taşıyorsunuz?" diye almışlar gözaltına! Değerli arkadaşlar, kanunlar açık, Anayasa açık ve kimden bu yetkiyi aldıkları belli olmaksızın, yasalara dayanmaksızın vatandaşlar, 21 kişi yan yana geldi, durdu diye, "duran adam" oldular diye, durmak suçundan almışlar gözaltına! Böylesine yetkisiz, böylesine haksız, hukuksuz uygulamaları şiddetle protesto ediyoruz, bunları asla kabul etmeyiz. Ekrem İmamoğlu'ndan korkuyorsunuz, anladık; bacaklarınız titriyor, anladık; onunla yarışmaya cesaretiniz yok, biliyoruz ama bütün bunlara rağmen 21 kişi, 21 vatandaşımız yan yana geldi diye onları gözaltına almak nedir? Böyle bir yasa yok Türkiye Cumhuriyeti'nde. Bakın, yasama Meclisinden, buradan isyan ediyorum, böyle bir yasa yok, 2911 sayılı Yasa böyle bir yasa değil.

Devam edelim... Diyarbakır'da surlara İmamoğlu posteri asılmış, şu poster: "Free İmamoğlu" Ne var bunda? Savcılık diyor ki... İstanbul Savcılığı Emniyete yazıyor, İstanbul Emniyetine yazıyor, Diyarbakır'a ne bundan? Diyarbakır Emniyeti nereden bu yetkiyi alıyor, hangi hakla? Yok. Peki, Sayın Başkan, soruyorum size: Bu resmi görünce siz kışkırtılıyor musunuz; siz kışkırtılıyor musunuz arkadaşlar, bunun nesi kışkırtıcı? Buna "kışkırtıcı" derseniz olur ama böyle bir şey yok. O hâlde, bu savcı bu yasal olmayan işlemi nasıl yapabiliyor, hangi cesaretle yapabiliyor, böyle bir hukuksuzluğa nasıl göz yumulabilir?

Devam ediyoruz... Bu kişilere, bizim arkadaşlarımıza, tabii, gözaltına alınınca 2911'den ceza kesemeyeceklerini anlıyorlar, bu sefer Kabahatler Kanunu'na gidiyorlar. Ne yapmışlar? 2.953 lira para cezası kesmişler, bunu asmanın cezası. Ne peki bu? Ya söyledim, dilimde tüy bitiyor, bakın, Kabahatler Kanunu'nun ilgili yasa maddesini okuyorum, 42'nci madde yani savcılığın dayandığı madde, diyor ki: "...rızası olmaksızın özel kişilere ait alanlara bez, kâğıt ve benzeri afiş ve ilân asanlar..." diye gidiyor. Yani "İmamoğlu'nun rızası yok, sen onun resmini asıyorsun, posterini asıyorsun, o yüzden 2.953 lira vereceksin." diyor ya Diyarbakır Valiliği. Ya, bu kadar aptalca -açık söylüyorum, bakın, nezaketimi koruyorum- bu kadar gülünç, bu kadar çaresiz bir işlem olabilir mi, devletin kurumları bu hâle düşürülebilir mi? İsyan ediyoruz! Bu saçma sapan uygulamalardan vazgeçin.

İmamoğlu için miting yapıyoruz. Yaparız. Hakkımız mı? Evet. İmamoğlu'na özgürlük mitingi yapıyoruz, millî iradeye sahip çıkma mitingi yapıyoruz, millî iradenin gasbedilmesine isyan ediyoruz. Evet, Cumhurbaşkanı adayımızın hapiste tutulmasına isyan ediyoruz, bunu kabul etmiyoruz ve miting yapıyoruz "O mitinge İmamoğlu posteri getiremezsin." diyorlar. Tamam, ne yapalım? İmamoğlu'na özgürlük mitingine Tayyip Erdoğan'ın posterini mi götürelim, bunu mu istiyorsunuz? Ya, İmamoğlu'nun posterinden niye bu kadar korkuyorsunuz? Kendisinden korkuyorsunuz, anladık; diplomasından korktunuz, iptal ettiniz; mal varlığına el koydunuz, X hesabına el koydunuz, özgürlüğüne el koydunuz, şimdi resimlerinden kurtulmaya çalışıyorsunuz. Kurtulamayacaksınız. Onun hayali, onun resimleri, onun düşünceleri, onun korkusu sizi asla bırakmayacak, geceleri sayıklamaya devam edeceksiniz.

Devam edelim... Bakın, Türkiye bunları ilk defa yaşamıyor, hukuksuz bir biçimde diploması iptal edildi ama idari yargıda. İdari yargı cevap vermemek için, davayı uzatmak için 36 ayrı belge istemiş. İstesin, veririz. Eninde sonunda bir karar verecek. Peki, hukukçu olarak konuşuyorum: Eğer o iptal gerçekleşirse -ki gerçekleşmesi lazım- İmamoğlu bizim Cumhurbaşkanı adayımız, nasıl olacak? Türkiye bu örneği yaşadı. Bakın, Demirtaş... Demirtaş, 2018'de... Buradan kendisine selam gönderiyorum. Bir parti Genel Başkanı sekiz yıldır tutuklu ve hüküm bekliyor arkadaşlar, yeri gelmişken söyleyelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

Buyurun.

MURAT EMİR (Ankara) - Başkanım, çok dertliyiz.

Sonra "bağımsız yargı" diyorsunuz, "hukuk devleti" diyorsunuz. Bir parti genel başkanını milletvekiliyken tutukladınız, kendisi sekiz yıldır hüküm bekliyor. Hüküm yokken 2018'de Cumhurbaşkanı adayı oldu. Bakın, Tayyip Erdoğan'la birlikte, herkes görsün, posterleri asıldı. Ne olacak, İmamoğlu'nun posterlerini Cumhurbaşkanı adayı olduğunda astırmayacak mısınız? Bu nasıl bir korku arkadaşlar? Bu korkuyla nasıl yaşayacaksınız? Paranoyak oldunuz, farkında değilsiniz; kurtulun bundan. Eğer ihtiyacınız varsa psikiyatrik destek alın ama böyle saçma sapan, akıl dışı işlere girmeyin. Bir sürü resim var.

Şimdi, tabii, Cumhurbaşkanından başlayarak idare böyle yaparsa rektör durur mu? Rektör durmuyor. Sağlık Bilimleri Üniversitesinin Rektörü diyor ki: "Ben, bir daha eylem yapan olursa bu üniversiteden içeri almam." Nasıl? Sen kimsin? Rektörsün. Ya, sen sadece rektörsün arkadaş, yetkilerini bileceksin!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Devam edin.

Buyurun.

MURAT EMİR (Ankara) - Efendim neymiş; eğitim için gelene paspas olurmuş beyefendi ama elinde silahla geleni de taşla geleni de engellermiş. Ya, zaten silahla kimse giremez üniversiteye. O senin işin değil ki kolluğun işi. Haddini bil! Üniversiteye insanlar silahla giremezler ama bir üniversiteli içeri girdikten sonra İmamoğlu posterini açar. Efendim, diyor ki: "Huzuru korumak benim işim." Ya arkadaş, Sayın Rektör sana sesleniyoruz: İmamoğlu'nun resmini görünce senin huzurun bozuluyor, anladık ama üniversitenin huzuru bozulmuyor ki, üniversiteye ne bundan? Üniversite öğrencisi görüşünü ifade eder. Meclis Başkanımız saygın bir hocadır, bunu da gayet iyi bilir, böyle bir şey yok arkadaşlar. Okumak için gelene paspas olacakmış. Rektör efendi, sen iktidarın paspası olmuşsun, haberin yok. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Paspaslar bununla bitmiyor Sayın Başkan, bir paspas daha var, Beykoz İlçe Millî Eğitim Müdürü Valiliğe yazıyor...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Artık lütfen tamamlayalım, toparlayalım.

Buyurun.

MURAT EMİR (Ankara) - Toparlıyorum, sonuna geldik Sayın Başkanım.

Diyor ki: "Sayın Cumhurbaşkanı geliyor, mahcup olmayalım, çoluğu çocuğu, öğrencileri -hani bunlar eğitime paspas oluyorlardı ya- Cumhurbaşkanının toplantısına götürelim." Çünkü vatandaş gitmiyor Cumhurbaşkanının toplantısına, hepiniz biliyorsunuz. Bunun için yazmış, diyor ki: "Okulları ayarlayalım, gerekli tedbirleri alalım, araç yoksa araç kiralayalım." Bakın burada resmî belge, ya böyle bir şey olur mu? Bu nasıl bir şeydir? Cumhurbaşkanı gider açılışını yapar, gitmek isteyen vatandaş da gider. Ya çekin ellerinizi çocukların üstünden, çocuklar eğitim almak için gidiyorlar oraya. Çocukların bir parti genel başkanının toplantında ne işi var? (CHP sıralarından alkışlar)

Bir söz de Sayın Serap Yazıcı Özbudun'a. Abdullah Güler benim hakkımda biraz önce konuşmuş, ona söyleyecek sözlerimiz var, gelsin burada yüz yüze konuşalım, ikimiz de parlamenteriz. Ama bir şey söyleyeceğim: Ben asla Sayın Serap Hocamızı kıracak bir şey söylemedim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.

MURAT EMİR (Ankara) - Tam tersine, ilk listede 10 kişi vardı, o 10 kişiden sadece 4'ü hukukçu idi; anayasa hazırlayacaklar ya bu arkadaşlar, anayasa hazırlayacaklar; 10 kişi söyledi Sayın Cumhurbaşkanı, 4'ü hukukçu ve Serap Yazıcı Özbudun ilk başta vardı, sonra çıkartıldı ve tepki çekti, ben de bunu eleştirdim. 11'inci olarak içine koydular, 11'inci olarak. Dolayısıyla sayın hocamızın bana bir teşekkür borcu olduğunu da düşünüyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)