GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlarda ve 660 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:92
Tarih:28.05.2025

CEMALETTİN KANİ TORUN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyanet İşleri Başkanlığına dair bazı maddeleri de içeren bu kanun teklifine niteliksel anlamda bir eleştirel konuşma yapmayı düşünüyorum. Sayın Meclis Başkanı başta olmak üzere, burada bulunan birçok arkadaşımız çok iyi bilir ki on yıllar boyunca Türkiye'de dindarlar ağır baskılar yaşadı, haklarını müdafaa etmek için büyük mücadeleler verdiler. O dönemlerde başörtüsü yasağı başta olmak üzere, dinî kimliklerini korumak isteyen milyonlarca insan eğitimden iş hayatına kadar pek çok alanda engellerle karşı karşıya kaldı, katsayı gibi uygulamalarla üniversite kapıları kapandı, siyasi partileri, STK'leri yasaklandı, fişlemelere ve engellemelere maruz kaldılar. Ancak bu nesil, o baskı döneminde, ahlaki duruşundan asla taviz vermedi; adil, mütevazı ve merhametli olmayı sürdürdüler. O dönemin dindar gençlerini davalarında samimi yapan hem haklı olmaları hem de haklı kalmalarıydı; davalarını sadece sözle değil fiille, icraatla ortaya dökmeleriydi, hâl diliyle konuşmalarıydı. Günün birinde o gençlerden bazıları siyaset alanında etkin oldular, tüm on yılların birikimiyle birlikte Türkiye'de iktidar olmayı başardılar ancak kaderin cilvesine bakın ki aynı iktidarın ellerinden bugün "ahlaki üstünlük" dediğimiz o kuşatıcı, yol gösterici pusula kayıp gitti. Maalesef geçmişin mağdurları bugün mağrur oldu, yaşanan ahlaki çöküntünün failleri hâline geldi. Neden ve nasıl oldu bu? Çünkü hakkı söylemek ve yanlışı düzeltmek için kurulan ve bu konuda durmadan çalışan gönüllü sivil toplum kuruluşları, dernekler, vakıflar ya hakkı söyledikleri için dışlandılar ya da gücün ve güçlünün yanında durmayı tercih ettiler. Sahip oldukları tüm ilmi serveti hakikati söylemek için kullanılması gereken alimler, hocalar maalesef ya susturuldular ya da saray sofrasında kendilerine yer buldular.

Maalesef Diyanet İşleri Başkanlığı ise bu ahlaki çöküntüye müdahale etmek, bu yangına su serpmek yerine güncel siyasi gelişmeleri yansıtan hutbeler hazırlamakla meşgul oluyor; gençlerin her geçen gün ateizme, deizme doğru koşmasının altında yatan sebepleri araştırmıyor.

Sayın milletvekilleri, iktidar -siyasetin özü gereği- herkesin farklı düşünebileceği politik hamlelerine toplumun ortak paydası olan İslamiyet'e ait argümanları kalkan yaparak gençlerimizi İslami değerlerle karşı karşıya getiriyor, maalesef İslami değerler yolsuzluklara kalkan yapılmaya çalışılıyor.

İktidara yakın medya kuruluşları da toplumdaki ahlaki çöküntünün en büyük sorumlularındandır. Televizyon ekranlarında ahlaksızca yayınlar yapılmaktadır. Bu çirkinlikler ahlaki çöküntüyü hızlandıran etki yapmaktadır. Daha düne kadar namaz kıldığı veya oruç tuttuğu için fişlenenlerin iktidarında, sadece iktidarın politikalarına eleştiri getirdiği için insanlar hapse atılmaktadır. Başörtüsü veya dinî kimliği sebebiyle üniversitelere, kamu kurumlarına alınmayanlar, bugün -mülakatlarla- liyakatin yerine torpili koyarak kul hakkı yemektedir. 28 Şubatta türlü bahanelerle işlerinden olanlar şimdi iktidar ve güç ellerine geçtiğinde iktidara dönük en ufak eleştiriye tahammül etmeyip insanları işten atıyorlar. Şiir okuduğu, kitap yazdığı, o dönemdeki rejimin hoşuna gitmeyen açıklamalar yaptığı için hapislere ve işkencelere maruz kalanlar, bugün gazetecileri, milletvekillerini, belediye başkanlarını hapsetmekte bir beis görmüyorlar. Başkası yaptığında zulüm olan kendileri yaptığında devletin bekasını korumak oluyor. Kimlikleri yüzünden toplumsal hayattan koparılmaya uğraşılanlar bugün iktidar olduklarında dinî veya etnik kimlikleri farklı olan insanların toplumsal alanda var olmalarının önüne duvarlar örüyor ve bütün bunlar olurken gençlerimiz dininden soğuyor çünkü din gençlerimizin gözünde artık samimi bir inanç olmaktan çıkmış, siyasi iktidarın aracı hâline gelmiştir. Diyanet gibi önemli bir kurum halkımızın ahlaki değerlerine sahip çıkmak ve onları korumak yerine siyasi çıkarları koruyan bir mekanizmaya dönüşmüştür. Şimdi hepimiz başımızı ellerimizin arasına alıp samimi bir öz eleştiri yapmalıyız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Devam edin Sayın Torun, buyurun.

CEMALETTİN KANİ TORUN (Devamla) - Bolca retorik ve İslami terminolojiyle yapılan konuşmalardan sonra işlerimizde, ilişkilerimizde bunların yaşanmadığını fark eden gençlerimiz, evlatlarımız bu ikiyüzlülüğü görünce maalesef dinden soğuyorlar. Müslüman, elinden ve dilinden insanların emin olduğu kişidir. Şimdi, öyle mi acaba?

Ahlaki çöküntüyü durdurmak, İslam'ın temiz ahlakını yeniden inşa etmek zorundayız. Ahlakı sadece belden aşağıya indirgeme yanlışından vazgeçip devlet hayatında yolsuzluğa ve hırsızlığa karşı net duruş göstermek, hakkaniyetli uygulamalar yapmak gerekmektedir. Unutmayalım ki devletin dini adalettir. Sözlerimi Mâide suresinin 8'inci ayetiyle tamamlamak istiyorum: "Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutun, adil şahitler olun. Bir topluluğa karşı duyduğunuz kin sizi adaletten ayırmasın. Adaletli olun; bu, takvaya daha yakındır."

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)