Konu: | Bazı Kanunlarda ve 660 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 92 |
Tarih: | 28.05.2025 |
HAKAN ŞEREF OLGUN (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 2'nci maddesi Mushafları İnceleme ve Kıraat Kurulunun yapısına ve işleyişine dair düzenlemeler içermektedir. Elbette Kur'an-ı Kerim gibi kutsal bir metnin doğru ve eksiksiz bir şekilde basılması, yayılması inanç ve ifade özgürlüğüne saygı temelinde güvence altına alınmalıdır. Ancak madem burada Diyanet İşleri Başkanlığını ilgilendiren düzenlemeler yapıyoruz, o zaman sormadan geçemeyiz: Fahri Kur'an kursu öğreticilerinin yıllardır süren mağduriyeti ne olacak? Fahri Kur'an kursu öğreticilerine neden on beş yıldır kadro ve özlük hakları verilmiyor? Diyanetin bu emektar insanları yıllardır ek ders karşılığı KPSS, DHBT, mülakat gibi tüm şartları yerine getirerek görev yapmalarına rağmen yok sayılıyor. Onlar âdeta birer taşeron din görevlisi gibi görülüyor, ne kadro hakları var ne de emeklilik güvenceleri. Buradan sesleniyorum: Mademki Diyanete mevzuat düzenliyorsunuz, o zaman bu haksızlığı da düzeltin.
Değerli arkadaşlar, şimdi madem bu kürsüde hakikati konuşuyoruz, o zaman bir başka meseleye de dikkat çekmek zorundayım. Bugün, bu ülkede "terörsüz Türkiye" diye bir hayal pazarlanıyor ama kusura bakmayın, lafla peynir gemisi yürümüyor. Siz "Terörü bitirdik." diyorsunuz; peki, sorarım size: Kandil hâlâ orada mı? Hâlâ orada. Peki, oraya giden yollar kapanmış mı? Hayır. Sınırlarımız delik deşik mi? Evet. Kim giriyor, kim çıkıyor, bilen var mı? Yok. Afgan mı geliyor, Suriyeli mi geliyor, uyuşturucu mu geliyor, kaçak mı geliyor; kimse bilmiyor. Suriye'nin kuzeyinde terör koridoru kuranlarla kapalı kapılar ardında ne pazarlıklar yapıldığını millet biliyor mu? Bilmiyor ve en acısı ne biliyor musunuz? Bu milletin vergisiyle alınan tankla tüfekle sınırda terörle mücadele eden Mehmetçik'imiz kan ter dökerken Meclis çatısı altında çıkıp "Teröristbaşı barış elçisi." diyenlere iktidar ses etmiyor, üç maymunu oynuyor. Böyle bir düzende siz hangi terörle mücadeleden bahsediyorsunuz? Milletin aklıyla dalga mı geçiyorsunuz? Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu ne dedi? "Biz İYİ Parti olarak, bu ülkenin birliğini, bütünlüğünü tehdit eden terör örgütlerinin gölgesine bile düşmeyiz. Kimse bizden teröristbaşına güzelleme beklemesin."
Bizim duruşumuz budur; açık, net ve kararlı ama mesele sadece sınırda, dağda bitmiyor ki. Bu ülkede asıl terör milletin cebine çöken enflasyondur. Bu ülkede asıl terör 17 bin lira maaşla geçinemeyen emekliye "Biraz sabret." diyen zihniyettir. Bu ülkede asıl terör işsizliktir, borç batağıdır. Bu ülkede asıl terör adaletin mumla arandığı, hukukun gukuk olduğu bir düzendir. Pazarda yarım kilo meyve alamayan babaya "Terörü bitirdik." desen ne olur, demesen ne olur... İşte bu yüzden milletin gündemi ile iktidarın gündemi arasında uçurum var. Siz sadece yandaş müteahhitlerinize milyarları aktarırken işçiyi, emekliyi, çiftçiyi, esnafı unuttunuz. Bu ülkenin dört bir yanında kapanan dükkânları, borç batağına saplanmış aileleri, çaresizlik içinde intihar eden insanları unuttunuz. İşte sizin gerçek terörünüz bu çünkü bilmiyorsunuz, çünkü halktan koptunuz. Gelin, milletin gerçek gündemini konuşalım. Gelin, bu ülkenin gençlerine nasıl iş bulacağımızı, üreticisine nasıl nefes aldıracağımızı, emeklisine nasıl insanca bir yaşam sunacağımızı konuşalım. Ama gelmiyorsunuz, Meclise bile gelmiyorsunuz, yoklamalarda yoksunuz, sorumluluk almıyorsunuz.
Gelin, sadece el kaldırıp indirmeyin; çalışın, tartışın, çözüm üretin, beraber üretelim. O yüzden, gelin, o koltukların hakkını verelim.
Bu millet size "Kaç kere el kaldırdınız?" diye değil "Hangi derde derman oldunuz?" diye soracak; bunu da unutmayın diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)