Konu: | YENİ YOL Grubu önerisi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 92 |
Tarih: | 28.05.2025 |
YENİ YOL GRUBU ADINA CEMALETTİN KANİ TORUN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; içinde bulunduğumuz bölgede son yirmi yıldır birçok savaş oldu. Bunun sonucu olarak milyonlarca insan çevre ülkelere ve ülkemize göç etti. Bölgenin en çok göç alan ülkesi bildiğiniz gibi Türkiye'dir. Ülkelerinden canlarını kurtarmak için uzaklaşmış, kendilerini ve ailelerini bize emanet etmiş olan yabancıların korunması iç hukukumuz ve taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler gereği ülkemizin yükümlülüğüdür, bu görev de İçişleri Bakanlığına bağlı Göç İdaresi Başkanlığına verilmiştir. Ancak Göç İdaresi Başkanlığı, bugün, ırkçı ve yabancı düşmanı bir yönetim yapısı, hoyrat uygulamalarıyla Türkiye'ye sığınanların ve yasal yolla göç edenlerin hak ve hürriyetlerini tehdit eden bir mekanizmaya dönüşmüştür. Elimizdeki veriler, vakalar ve tanıklıklar bunu açıkça ortaya koymaktadır. Avrupa'da 5 milyondan fazla göçmen vatandaşımız var; onların, bulundukları ülkelerin göç idarelerinde bizdekine benzer bir muameleye tabi tutulmasını ister misiniz? İki hafta önce, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmuş, hiçbir suça bulaşmamış Suriyeli insan hakları aktivisti Taha Elgazi habersiz bir şekilde vatandaşlıktan çıkarılmış, bu durum kendisinden gizlenmiş ve sonra gözaltına alınarak zorla sınır dışı edilmiştir. Bu durum sadece hukuksuzluk değil aynı zamanda bir insan hakları savunucusunun cezalandırılmasıdır. Birçoğunuza bu yönde şikâyetler ve talepler geldiği için bildiğinize eminim. Geri gönderme merkezlerindeki şartlar, oradaki personelin keyfî davranışları, göçmenlerin tüm iletişim kanallarının kesilmesi kendilerini gönüllü geri dönüş evraklarını imzalamaya mecbur bıraktırmaktadır. Peki, bu merkezlerdeki sorunlar yalnızca bunlar mı? Kesinlikle değil. Uzun yıllardır, özellikle de ülkemizde yabancı düşmanlığı fikrinin neşvünema bulduğu bu merkezler son yıllarda âdeta kapalı ceza infaz kurumlarına dönüştürülmüştür. Ailelerin küçük çocuklarıyla uygunsuz ortamlarda bırakılması, kapasitenin çok üstünde koğuşlar, sağlık yönünden elverişsiz ortamlar, en insani ihtiyaçların bile giderilemediği merkezler, iletişimin yasaklanması hatta avukatlarla bile görüşmelerin engellenmesi gibi birçok olumsuzluk sayılabilir. Göç İdaresi, sınır dışı kararlarını menşe ülkelerden gelen istihbari bilgilerle koyduğu kodlara dayanarak almakta, geri gönderme merkezlerinde yıldırma çalışmaları yapmakta, sınır dışı kararına itiraz için gereken yedi günlük sürede avukatıyla görüştürmediği gibi göçmeni sınır dışı etmektedir hatta bazen mahkeme kararları bile beklenmemektedir. Örneğin, Rusya'ya iade edilmek istenen Doktor Rais Muhdutdinov'un yaşadığı travma, Özbekistan'a teslim edilen Alisher Tursunov'un başına gelenler uluslararası koruma hakkının sistematik bir biçimde gasbedildiğini gösteriyor. Alisher Hocanın gözaltına alınmasından günler sonra teslim edildiğini Özbek makamlarından öğrendik.
Geri gönderme merkezlerindeki sorunları daha önce bu kürsüden sizlerle paylaştım, Sayın Bakana da bir yazılı soruyla şikâyetleri ilettim ancak on beş günlük sürede değil aylar sonra gelen cevapta, yalnızca, bu merkezlerde hukuka uygun işlemler yapıldığını söyleyen kısa bir cevapla karşılaştım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geri gönderme merkezlerindeki işkencelerden, sınır dışı edilenlerin başına gelenlerden ve bir sabah apar topar götürülüp haber alınamayan insanların akıbetinden hepimiz sorumluyuz. Bu, vicdanın olduğu kadar eğer Türkiye hukuk devleti ise hukukun da meselesidir.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'ye güvenip yatırım yapmış, yasal olarak ikamet almış kişiler hiçbir gerekçe gösterilmeden oturumları iptal edilip sınır dışı ediliyor. Böyle bir ülkeye kim gelip yatırım yapar, size soruyorum.
Bugün bu kürsüden çağrımı yineliyorum: Göç İdaresi Başkanlığının geri gönderme uygulamaları, geri gönderme merkezlerindeki hak ihlalleri ve uluslararası koruma hakkının sistematik bir biçimde ihlal edilmesi derhâl Meclisin gündemine alınmalı, şeffaf ve bağımsız bir araştırma süreci başlatılmalıdır. Sayın Cumhurbaşkanı geçtiğimiz haftalarda "Tahtımı veririm, tacımı veririm ama devletime sığınan mazlumu asla vermem." dedi. İsmi Ali, siyaseti Muaviye olan bakana sesleniyorum: Bu sözlere rağmen insanları nasıl mahkeme kararı olmadan geri gönderiyorsunuz? Ya Bakan Cumhurbaşkanının sözlerini takmıyor ya da iyi polis-kötü polis oynuyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen Sayın Torun.
Buyurun.
CEMALETTİN KANİ TORUN (Devamla) - Bu isteğimiz sadece idari bir denetim değil aynı zamanda insanlık adına verilmiş bir sınavdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi cezaevlerini nasıl periyodik bir şekilde denetliyorsa oradan daha ağır şartlara sahip geri gönderme merkezleri de ciddi bir şekilde denetlenmelidir. Talebimiz nettir: Bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi bu keyfî düzeni sonlandırmak için irade göstermeli; insan haklarını, hukuk devletini ve uluslararası yükümlülükleri esas alan bir göç ve entegrasyon politikası için harekete geçmelidir, aksi hâlde suskunluğumuz ortaklık olur.
Hepinizi bu sorumluluğu paylaşmaya, bu Meclis araştırması önergesine destek vermeye davet ediyor, Meclisi saygıyla selamlıyorum. (YENİ YOL sıralarından alkışlar)