Konu: | Devletin varlığına, vatanın bölünmez bütünlüğüne, milletin birliğine ve beraberliğine ilişkin gündem dışı konuşması |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 92 |
Tarih: | 28.05.2025 |
GÜRSEL EROL (Elâzığ) - Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; hepinizi öncelikle sevgi ve saygıyla selamlarım.
Bugün Cumhuriyet Halk Partisinin eski Genel Başkanlarından Sayın Bülent Ecevit'in 100'üncü doğum günü; kendisini de rahmetle, şükranla andığımı bu kürsüden ifade etmek isterim.
Ben bu kürsüden bu konuyla ilgili defalarca konuşmalar yaptım çünkü şuna inanıyorum: Terör Türkiye'nin öncelikli sorunudur ve terör yalnızca bir parti politikasıyla çözülebilecek bir sorun değildir. Teröre karşı devlet politikasının geliştirilmesi gerektiği ve Meclisin, tüm siyasi partilerin bu konuda taraf olması gerektiği düşüncesini bugüne kadar savunan bir milletvekiliyim. Gerek Tunceli Milletvekilliğimde gerekse Elâzığ Milletvekilliğimde de hep terör karşıtı tavırlarımla ve devlete olan sadakatimle, bağlılığımla bilinen bir milletvekiliyim, bundan sonra da bu devam edecek. Yani ben devletçi bir milletvekiliyim, devlete olan bağlılığım her şeyin üstündedir. Ama tabii bunu söylerken, bu konuşmayı yaparken de bir gerçeği de tespit etmek isterim: Geçmişte terörden çok çektik. Sayın Başkanım, siz de bir konuşmanızda ifade etmiştiniz; yaklaşık kırk yıllık terörle mücadelede kamu bütçesinden harcanan para 2 trilyon dolar. Yani bugün bizim iç ve dış borcumuz, özel sektör ve kamu borcumuz 550 milyar dolar ama teröre harcadığımız para 2 trilyon dolar. Ayrıca, yanlış güvenlik politikalarından kaynaklı bölgede birçok mağduriyetler de yaşandı. Özellikle köy boşaltmaları, köylerin isimlerinin değiştirilmesi, faili meçhul cinayetler, yargısız infazlar gibi bölgede birçok olumsuzluklar yaşandı ve yine PKK terör örgütünün eylemlerinden kaynaklı bölgede birçok güvenlik görevlimiz, sağlık memurlarımız, öğretmenlerimiz, sivil halkımız katledildiler. Yani her anlamda devlet bu konuda zarar görmüş, vatandaşlarımız mağdur olmuş bir süreci yaşadık ve her parti kendi bakış açısına göre terörle mücadeleyle ilgili bir politika oluşturdu. Bu süreç içerisinde 8 Cumhurbaşkanı değişti, 21 Başbakan değişti, Genelkurmay Başkanları değişti, İçişleri Bakanları değişti ama geldiğimiz noktada yine bu süreç Türkiye'nin öncelikli konularından biri hâline geldi. Burada benim anlatmak istediğim, özellikle Sayın Devlet Bahçeli gündeme getirdikten sonra Türkiye'de bu süreçle ilgili yeni gelişmeler var ve bu gelişmeler doğrultusunda bunun yalnızca Cumhur İttifakı'nın bir politikası değil bir devlet politikasına dönüşmesi yönünde ve Parlamentonun bu sürecin içerisinde olması yönünde bir kanaatimi, düşüncemi de sizlerle paylaşmak isterim. Çünkü siyasi partiler devlet değildir, siyasi partiler hükûmet olurlar ama Parlamentonun iradesi bir devletin iradesidir. Bu anlamda, bu süreçle ilgili Parlamentonun iradesi önemlidir ve önemsenmesi gerekir.
Sevgili milletvekilleri, bölgedeki yurttaşlarımızın, insanlarımızın bu konuyla ilgili beklentileri çok yüksek; aynı zamanda batıda yaşayan insanlarımızın da "Artık bu iş bitsin, akan kan dursun. Bu süreç artık bu şekilde ilerlememeli." diye ortak bir kanaati var. Ama bu süreçle ilgili benim rahatsız olduğum bir konuyu da sizinle paylaşmak isterim: Benim için bu süreç işletilmesi gereken doğru bir süreçtir. Yani zaman zaman ülkeler birbirleriyle savaşırlar, on binlerce, yüz binlerce şehit verirler ama gün gelir anlaşmak için aynı masaya otururlar; oturmak da lazım, konuşmak da lazım, bu sorunu çözmek de lazım ama bunu yaparken bu toplumun hassasiyetlerini de önemsemek lazım. Mesela bunlardan birincisi, terör örgütünün başı benim için dün de çocuk katiliydi, bugün de çocuk katili, yarın da çocuk katili olarak kalacaktır. (CHP sıralarından alkışlar) Ama benim ona bu düşünceyle yaklaşmam bu sürecin olmaması gerektiği anlamında değildir; bu süreç ayrıdır, ilerlemelidir, yürümelidir ve ben de Cumhuriyet Halk Partisinin bir milletvekili olarak bu sürecin sonuna kadar arkasındayım ve destekçisiyim. Ama bu sürece destek verirken "önder Apo" söylemleri, Apo'nun farklı bir şekilde değerlendirilmesi doğru değildir. Burada bu hassasiyeti de Türkiye'nin ve burada görev alan tüm milletvekillerimizin önemsemesi gerektiği düşüncesindeyim.
YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Nasıl olacak o?
GÜRSEL EROL (Devamla) - Sevgili milletvekilleri, benim dedem Diyab Ağa Meclisin ilk milletvekillerinden birisi; Lozan Anlaşması'na giderken burada yaptığı bir konuşma var, diyor ki: "Beyler, bizim dinimiz bir, diyanetimiz bir, ırkımız bir, mezhebimiz bir, kültürümüz bir." Peki, bu Kürt-Türk ayrışması nedir? Biz kardeşiz. Yani yüz yıl önce bu kürsüde yapılan konuşma yüz yıl sonra bugün yine aynı güncelliğini korur hâlde. Onun için bu konu ve bu sorun çözülmelidir, bu sorunda Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesi olmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Erol, buyurun.
GÜRSEL EROL (Devamla) - Ve ben de bu sürece destek olduğumu, bu sürecin çözülmesi gerektiği düşüncemi sizinle paylaşmak isterim.
Hepinize sevgi ve saygılarımı sunarım.
Teşekkür ederim.
Sayın Başkanım, ayrıca, gündem dışı söz verdiğinizden dolayı da size de teşekkür ederim, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)