Konu: | Bazı Kanunlarda ve 660 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 91 |
Tarih: | 27.05.2025 |
CHP GRUBU ADINA CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlar; öncelikle hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Geçtiğimiz yıl 31 Mart yerel seçimleri yapılacak, bir hafta öncesi bir Sayın Bakan Kaş ilçemizde toplantı yapar ve bu toplantıda bir vatandaş sorar, "Sayın Bakan, bu bizim villaların kapatılacağı, faaliyetlerinin durdurulacağı söylenilmekte, siz ne diyorsunuz?" der. Tarih seçimden bir hafta öncedir ve o salonda 1.500'e yakın seçmen vardır. O Sayın Bakan bir siyasetçi edasıyla oradaki vatandaşı tabii ki seçim öncesi ikna edecek, "Devlet, sizi niye kandırsın? Kapatmak devletin işine gelmez, araştırın, devlet aksi hâlde devlet olmaz, Hükûmet düşer. Bu işin maliyeti var. Burada yöreden heyetler oluşturacağız ve sonuçta bu işlere çare bulacağız." der, "Devlet, ekonomiyi durdurmak istemez." der.
Peki, o Sayın Bakana soruyorum: Bu kadar laf ettiniz; o villalar yani turizme hizmet eden o villalar, o işletmeler bugün ne durumda? Siz, ilgili ve yetkili Bakan olarak -Turizm Bakanı olarak- üstelik de bazı kişileri, siyasetçileri orada eleştirerek kesinlikle ve kesinlikle bu işletmelerin kapanmayacağını 1.500-2.000 kişi önünde söylediniz; şimdi ne oldu? Soruyorum: Bu sözünüzün arkasında neden duramadınız? Neden bu işletmeler kapandı? (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bakın, şimdi, her ne kadar izinsiz yapı niteliğinde olsa da bu ülkede bir gerçek var. Örneğin, Antalya'da Kaş, Kumluca ve Fethiye ve hatta ülkenin birçok yerinde faaliyette bulunan ama -tekrar söylüyorum tırnak içerisinde- izinsiz olarak yapılması nedeniyle ruhsatı olmayan ancak bu yapılar biter bitmez Maliyenin hemen o işletmenin tepesine çökerek vergisini aldığı ve adını "villa turizmi" olarak ifade ettiğimiz o işletmeler bugün -ifade ettiğim gibi- başta Antalya olmak üzere hemen hemen birçok yerde kapanmış durumda. Bundan dolayı hemşehrilerimiz başta Antalya'da olmak üzere bütün ülkede vatandaşlarımız mağdur durumda; hem bu işletmeciler mağdur hem bu tesislerde kalacağım diye avanslar gönderenler mağdur hem de bu işletmelere güvenerek oralarda iş yeri açan esnaflar mağdur. Tekrar buradan söylüyorum: İzin belgesi verme görevi Turizm Bakanlığına ait iken süresi içerisinde gerekli incelemeler, değerlendirmeler yapılmadığı için izin alamayanlar -bugün işletmeler kapalı vaziyette- bu vatandaşlarımız mağdur. Buradan ilgililere, yetkililere tekrar sesleniyorum: Geçen yıllarda nasıl ki bir uzatma verildi, bir süre verildi ise şimdi de en azından 31/12/2025 tarihine kadar yeniden bir süre verilmeli ve sezonun tam başı olan, mayıs ayının sonu, haziranın başı olan bugünlerde, üstelik de tam iş yapılacak olan bayram arifesinde bu tesislerin açılması ve yeniden süre verilmesini o vatandaşlarımız adına talep ediyorum buradan; o Turizm Bakanına tekrar sesleniyorum, o verdiğin sözü tut diyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Şimdi, bakın, Antalya'da sadece bu sorun yok; turizm sezonu geldi, bütün işletmeler sorun yaşıyor. Basit konaklamalı tesisler olarak geçen otellerimiz var, sorun yaşıyorlar; bir kısmı, belki de çoğunluğu kapanma tehlikesiyle karşı karşıya ve bunların içerisinde turizm belgeli olanlar da var. Bunlar neyle ilgili? Bunlar, değerli arkadaşlar, özellikle Kartalkaya yangınından sonra ortaya çıkan ve aslında 2007 yılında var olan yönetmeliğin hükümlerinin uygulanmasıyla ortaya çıkan sorunlar ve bu sorunların başında, en temeli de otellerin, işletmelerin oda kapılarının yangına duyarlı kapı olma meselesi. Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, bu talebin bugünlerde ortaya çıkmasıyla binlerce, yüz binlerce kapının yetişmesi mümkün değil. O nedenle şu an bu oteller kapanma riskiyle karşı karşıya ve bugünlerde kendilerine gönderilen ihtarlarla kapanma sürecine girmiş durumda. "Efendim, boyayla bu olay çözülebilir." deniyor ama 2007 yılındaki Yangın Yönetmeliği'nde geçen boya piyasada yok, piyasada olan boya yönetmelikte yok. Dolayısıyla bu oteller de büyük sorun yaşıyor.
Ve devamında, bakın, değerli arkadaşlar, burası Antalya'nın Kaleiçi semti. Burada elli yıllık, yüz yıllık, iki yüz yıllık tarihî konaklar var ve yine Antalya milletvekili olan arkadaşlarımız, Antalya'yı bilen herkes bilir ki bu tarihî konaklara bir kişinin gidip izinsiz çivi dahi çakması mümkün değildir, burada bir değişiklik yapacaksa Anıtlar Kurulundan izin alması gerekir. Binalara baktığımızda her tarafı ahşap, bu binalar ahşap yapı -ifade ettiğim gibi- her tarafı ahşap ama deniyor ki "Oda kapısını yangına duyarlı yap, yapmazsan kapanacak." Ya, binanın her tarafı ahşap, her tarafı ahşap olan binanın sen oda kapısını efendim, yangına duyarlı kapıdan tak.
Değerli arkadaşlar, değerli iktidar temsilcileri; bakın, bunun yapılabilmesi için anıtlar kurulundan izin alınması lazım. Bu izni alabilmenin koşulu çok zor ve uzun zamanı gerektiren süreler. Şimdi, otel sahibi ya otelini kapatacak ya da izinsiz kapı değiştirecek; o zaman da bu tarihî binanın dokusuna zarar verecek, suç işleyecek. En azından benzeri yapıların, tarihî binaların zarar görmesinin önüne geçmek zorundayız. Bunlar kültürel mirastır. Bu binaların zarar görmesinin önüne geçip gerekli ayrıcalık tanınması gerektiğini ve bu binaların korunması için çareler üretilmesi gerektiğini ifade ediyorum, bu meselenin herkesin meselesi olduğunu ifade etmek istiyorum.
Bu kanunda geçen düzenlemede dikkat çeken önemli konulardan bir tanesini hemen burada bahsederek tamamlayayım. Değerli arkadaşlar, bakın, hac ve umre faaliyetleriyle ilgili olarak Türkiye Diyanet Vakfınca açılacak hac ve umre hesabına ödemelerin yapılacağı, ancak bu ödemelerin ve hesapların denetlenmesiyle ilgili yetkinin Cumhurbaşkanınca görevlendirilecek denetim elemanlarına bırakıldığına dair bir hüküm var. Yani Türkiye'de hac ve umre faaliyetiyle ilgili Diyanet Vakfınca yapılacak olan hizmetler Sayıştayın denetiminden uzaklaştırılmış durumda. Yani, burada kimi kime denetlettiğimizi daha iyi anlıyoruz. Cumhurbaşkanı denetçi gönderecek, buralar denetlenecek. Değerli arkadaşlar, buralar Sayıştayın denetiminde olmalı ve hatta bazı kurumların olduğu gibi gerekirse de bu kurullar Plan ve Bütçe Komisyonunun yıllık rutin denetimine tabi olmalı diyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Arı.
CAVİT ARI (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
CAVİT ARI (Devamla) - Son olarak şöyle bitirmek istiyorum: Bakın, Diyanetin görevi insanlara dini sevdirmek olmalı, o yüzden de herkesi kucaklayıcı söylemlerde bulunmalı; gerek Diyanet gerekse Diyanete bağlı görevli hocalar. Şimdi, öyle hocalar var ki öyle görevliler, din adamları var ki din adamından çok siyaset adamı gibi çıkıp siyaset yapmaya çalışıyorlar. Bunları biz görüyoruz, seçim dönemlerinde görüyoruz, kendilerini iktidarın temsilcisi gibi görenler de var, kendine değişik konularda vazife çıkaranlar da var. Bakın, bir din adamı, üstelik de bu -sözde- efendim müftü Çatalca Müftüsü Türkiye'nin sevdiği bir sanatçı sahnede öldü ve buradan söylemek istemiyorum ama "Sahnede geberdi." dedi, yazıklar olsun o Müftüye, yazıklar olsun onun yaptığı işe diyeceğim! (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CAVİT ARI (Devamla) - Şimdi, kendisi bununla yetinmedi, başka iftiralar da başka tehditler de atmaya devam ediyor. Böyle adamları korumaktan vazgeçin diyorum, hepinize teşekkür ediyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)