Konu: | Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 90 |
Tarih: | 21.05.2025 |
SÜMEYYE BOZ (Muş) - Teşekkürler Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün görüşmekte olduğumuz torba yasa teklifinin 13'üncü maddesinin, kamu personel rejimini hukukun öngördüğü çerçevenin dışına çıkarak tamamen keyfiyete açan, anayasal güvenceleri fiilen ortadan kaldıran, işlevsizleştiren, aynı zamanda toplumsal eşitsizliği, kamusal ayrımcılığı ve güvencesiz istihdamı kurumsallaştırdığı bir madde olduğunu ifade etmek gerekiyor. 375 sayılı KHK'ye eklenmek istenen bu düzenlemeyle kamu kurumları, idari sözleşmeyle iş mevzuatına tabi olan uzman ve uzman yardımcılarını çalıştırabilecek ama bu istihdam biçimi 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun öngördüğü kurallarla olmayacak. Sınavsız, denetimsiz olup yönetmelikle belirlenecek ve yargısal denetimi ise idari değil iş hukukuna devredilecek. Peki, bu ne anlama geliyor? Bu maddeyle bir, kamu görevlerine girişteki eşitlik ilkesinin terk edildiği; iki, sadakat esasına dayalı bir personel rejiminin inşa edildiği; üçüncüsü ise kamu görevinin liyakatten uzaklaştırıldığı; dört, alımlarda objektif değerlendirmelerin yapılmadığı; beş, anayasal güvencelerden olmadığı ve son olarak ise iktidarın yürütme erki eliyle şekillendireceği bir yönetmelik devletine devredildiği anlamına geliyor ve tabii ki bunu daha da uzatabiliriz; birçok maddelerle bu liyakatsizliği, bu usulsüzlüğü uzatabiliriz. Herkesin eşit şekilde kamu hizmetine girme hakkı ihlal edildiği gibi, yürütmenin yetkisinin de gasbedilerek idarelerinin takdirinin yükseldiği bir meseleden bahsediyoruz. Üstelik iş hukuku mahkemeleri yetkili kılınarak da kamu hukuku rejiminin dışına çıkıldığını ve bu hâliyle de kamu hizmetlerinin bile özelleştirildiğini görmüş oluyoruz.
Sayın vekiller, bu düzenlemenin "teknik" olduğu iddiası ise ne yazık ki kamuoyunu yanıltmaktan öteye gidememiştir. Gerçekte yapılan şey, kamu alanında yeni bir sınıfsal yapıyı inşa etmektir. Bir yanda sınava girerek emek harcayan, sabırla yıllarca atanmayı bekleyen ve herhangi bir işe girmeyi bekleyen milyonlarca genç; bir yanda ise siyasi referansla, siyasi temaslarla, siyasi ağlarla, sadakatle kamuya alınacak olan yeni bir elit kadro. Bu sosyal adalet değil açıkça kamu alanının özelleştirilmesidir. Bu, kamusal gücün yandaşlara peşkeş çekilmesidir. Tabii ki biz bunun örneğini sadece bugün görmedik, daha önce TRT uygulamalarında da tanık olmuştuk; bu uygulamalar hâlâ hafızamızda. 2018'de TRT'den binlerce kişinin "istihdam fazlası personel" denilerek gönderilmesi, ardından da şirketler üzerinden sınavsız personel alımının yapılması bu modelin niçin ve nasıl işletildiğinin en somut örneklerinden. Bugün 13'üncü maddeyle bu model de yasalaştırılmak isteniyor. Öte yandan da KHK zulmüyle işinden, ekmeğinden edilen on binlerce kişi hâlâ adalet bekliyor. Bu uygulama binbir emekle çalışan, didinen, emek veren, geleceğe dair bu çürümüş sistemde dahi bir nebze olsun umudunu koruyan, diri tutmaya çalışan gençlerin yararına değilse kimin yararına diye soruyoruz. Halkın mı? Hayır. Bu düzenleme doğrudan doğruya sermayenin, sermaye sınıfının, yandaş şirketlerin ve siyasi iktidarın kadro ağının lehinedir.
Biz bu politik tercihleri yalnızca bir kamu yönetimi sorunu olarak değil, toplumsal eşitlik, halkın egemenliği ve demokrasi sorunu olarak da görüyoruz. Eğer kamuya girişte eşitlik olmazsa kamu hizmetleri tüm yurttaşlara tarafsız ve erişilebilir şekilde sunulmaz. O zaman devlet de halkın devleti olmaktan çıkar, bir zümrenin imtiyazlı aracı hâline gelir.
Bu düzenleme sadece hukuksuzluk ve eşitsizlik üretmiyor, aynı zamanda sosyal ve kültürel bir dışlanmayı da derinleştiriyor. Kimler dışlanacak bu uygulamayla? Eğitimde, sağlıkta, istihdamda, yatırımda, ekonomide dışlanan illerin başında gelen Muşlu gençler gibi, bu ülkede dezavantajlı koşullarda yaşamaya çalışan milyonlar, KPSS'ye yıllarca çalışıp hak ettiği hâlde kadro alamayan gençler, kadınlar, Kürtler, yoksullar, engelliler yani bu sistemin dışında tutulan milyonlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Boz, buyurun.
SÜMEYYE BOZ (Devamla) - Bizler de DEM PARTİ olarak kamu hizmetine erişimde eşitlik talep ediyoruz. Her yurttaşın kamu görevine girme hakkının anayasal güvence altında olduğu ve kamu kurumlarının halkın hizmetinde olduğu bir sistem istiyoruz. Çünkü biliyoruz ki adalet sadece mahkeme salonlarında değil kamu personel sisteminde de sağlanmalıdır. Demokrasi yalnızca seçimlerden ibaret değil kamuya erişimde eşitlikle de ölçülür. Toplumsal barış sadece silahların bırakılmasıyla değil toplumsal dışlanmanın sona erdirilmesiyle de mümkündür. Hukuka, eşitliğe, demokrasiye, barışa ve halk iradesine sahip çıkmak için bu maddeyi reddediyoruz.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)