Konu: | 19 Mayıs 1919'a, kabul edilen grup önerilerine, araştırma komisyonlarının raporlarına, arıcılığa, sözleşme bekleyen kamu işçilerine ve bazı belediyelerde işçilerin işine son verildiğine ilişkin açıklaması |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 76 |
Tarih: | 11.04.2025 |
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 19 Mayıs 1919'un üzerinden yüz altı yıl geçti. Biliyorsunuz, 960'lı yıllarda bu topraklara gelmiştik, Hasan el Harakani'yle Kars'tan girmiştik -Kars "kapı" demektir- ve ardından, girdikten sonra bu toprakları önce vatan, sonra devlet yaptık. Devlet yaptıktan sonra bir kültür inşa ettik burada, Orta Asya'dan taşıdığımız; hemen hemen her etnisiteyle, her milletle hemhâl olduğumuz, daha sonra da "biz" yaptığımız bir dönemden sonra bir kültür. Ardından da o kültürü İstanbul'un fethiyle beraber 1453 yılında medeniyete çevirmiştik ve ardından da İbni Haldun'un ifadesiyle, klasik sosyolojinin babasının ifadesiyle "Her zevalin bir kemali, her kemalin de bir zevali vardır." diyordu ve de aynen insanların ömrünü de hayatını da devletlerin hayatına, devletlerin hayatını insanların hayatına benzetiyordu. Bizim imparatorluğumuz uzun yaşadı ve daha sonra da bir çöküş dönemine geldi. Doğduk, büyüdük, büyük bir medeniyet kurduk; adına zaman zaman "ilmihâl medeniyeti", zaman zaman "gözyaşı medeniyeti", zaman zaman "İslam medeniyeti", zaman zaman "Türk-İslam medeniyeti" diyerek bunu tanımladık ve tarif ettik. "Kitap medeniyeti" dedik ve ardından da çöküşümüz başladı. Batı dünyası bize kızıyordu zaten "Geldiğiniz yere tekrar gidin." diyordu, biz de gitmemek için direniyorduk burada. 19 Mayıs 1919'da, İstanbul'da ve imparatorluk yıkılırken küllerinden dehaları doğuruyordu ve oranın o insanları, o imparatorluğun aydınları, o imparatorluğun askerleri yeniden bir çıkış aradılar; Osmanlılığı aradılar, İslamlılığı aradılar, Türklülüğü aradılar. Bu en son aradıkları bir ırkın arayışı değildi, bir devletin arayışıydı. Sakarya önlerinde Türkiye'nin talih ve tarih sarkacını yeniden düzenlediler ve de 19 Mayısta, yokluklar içerisinde bir süreç başladı. Bu süreç üç yıl sürmedi arkadaşlar -herkes bu süreci tarihi olarak üç yıl olarak değerlendirir- üç yıl sürmedi, beş yüz yıllık bir süreçti. Zaten Mustafa Kemal İzmir fethedildiği zaman; tekrar, yeniden İzmir kurtarıldığı zaman orada bir kılıcı Şerafettin Paşa'ya vermişti. O kılıç Timur'un kılıcıydı ve o kılıçla beraber dedi ki... Atatürk, Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarihi çok iyi biliyordu.
Zaman zaman eleştirilerimiz olabilir. Herkes insandır ve insanların hataları olur; hatasızlık Allah'a aittir, günahsızlık da peygamberlere aittir ama heykel bekçiliğinden daha çok fikir bekçiliğine evrilme zamanı gelmiştir ve geçmektedir. O nedenle, 19 Mayıs 1919 sıradan bir tarih değildir. O tarihi inşa edenlerin hepsini rahmetle anıyorum. İnşallah, yine, Mustafa Kemal'in sözüyle tamamlamak isterim bu bölümü, şöyle söylüyordu: "Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır." diyordu, "payidar olmalıdır" ifadesini kullanmıyordu.
Değerli milletvekilleri, şimdi, biliyorsunuz, geçenlerde burada bir grup önerisi verdik. Ben iktidar milletvekillerine sesleniyorum: Şimdi, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçerken milletvekilliği çok değerli olacak, milletvekillerinin kanun teklifleriyle Türkiye Büyük Millet Meclisi çok değerli olacak, hâkimiyet kayıtsız şartsız milletin olacak ve milletin temsilcileri eliyle de o egemenlik tescil edilecek ifadeleri kullanılıyordu. Öyle tahmin ediyorum ki ilk defa, cumhuriyet tarihinde ilk defa bir muhalefet partisinin grup önerisi, araştırma önergesi burada kabul edildi çünkü siz, Parlamentoya eksik gelmiştiniz, muhalefet ise Parlamentoda çoğunluğu temsil ediyordu, çoğunluktaydı ve de 23 milletvekilinin vermiş olduğu grup önerisi, muhalefet partisinin milletvekillerinin oylarıyla beraber geçti buradan. Ne demiştik biz? Engelliler bakanlığı kurulmalı, Türkiye'de 13 milyon engelli var ve bu engellilerin problemlerini, problemleriyle beraber çözüm önerilerini, öncelikle engelli oluşu önlemeyi konuşalım demiştik. Siz eğer çoğunlukta olsaydınız, o gün burada sayısal çoğunluğunuz olsaydı "hayır" diyecektiniz ama sayısal çoğunluğunuz olmayınca da ilk defa böyle bir grup önerisi kabul edildi. Demek ki bu muhalefetin de zaman zaman vermiş olduğu grup önerileriyle, genel görüşme talepleriyle veya kanun teklifleriyle söylediklerinde doğrular varmış; bunu da tescil ettiniz, bir noktada mefhumumuhalifinden bunu da kabullenmiş oldunuz. O nedenle, ben Parlamentoya çok teşekkür ediyorum. İnşallah, bir komisyon kurulur ama bu komisyon, sadece engelli vatandaşlarımızın engelli oluşunu önlemede neler yapmamız gerekir, engelli olduktan sonra tekrar bunları tüketim toplumundan çıkarıp üretim toplumuna nasıl dönüştürebiliriz ve de bu insanları yeniden, tekrar yeniden sosyal devlet içerisinde nasıl bulundurabiliriz diyerek çalışsın ama bu çalışma yetmez, mutlaka bir engelliler bakanlığının kurulması gerekmektedir. "Neden?" diyeceksiniz. Tam 7 bakanlık engellilerle uğraşıyor; bir yandan Millî Savunma Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı. 7 bakanlık burayla ilgileniyor ve bunun sonucunda da engelliler oldukça mağdur oluyor; bir bakanlığın ihdas edilmesi doğru olur. Bunu Batı dünyasında 4-5 ülke yaptı, en son İtalya yaptı. O nedenle, bunun üzerinde tekrar sıkı bir şekilde durmamız lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Tamamlayacağım Sayın Başkanım müsaade ederseniz.
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Değerli arkadaşlar, burada araştırma komisyonları kuruluyor. Evet, bir farkındalık yaratmak istiyoruz. Bu farkındalığı yaratırken de bu komisyonlar görevini yaptıktan sonra yani görevini tamamladıktan sonra, zaman dilimini tamamladıktan sonra lütfen, istirham ediyorum, bu komisyon raporları mutlaka çok kısa zamanda yazılmalı ve Genel Kurula indirilmelidir. Genel Kurula indirilen komisyon raporları değerlidir. Yoksa biz, sen, ben, bizim oğlan... Hani, Anadolu'da bir tabir -engelli vatandaşlarım beni bağışlasınlar- var ya "Körler sağırlar birbirlerine ağırlar." diyerek... Biz, birbirimizi ağırlamak için değil Türkiye'nin problemlerini çözmek için buradayız.
Diğer bir konu da... 3 defa gündeme getirdim, soru önergesi verdim, 2 defa da burada konuştum. Biliyorsunuz, arıcılık çok önemli. Arı bal yapar ve Türkiye bal ihraç ediyor, bal ithal etmiyor. Bir yandan bal ihtiyacımızı karşılıyoruz, 100 bin bal üreticisi arıcılıkla uğraşıyor, bal üretiyorlar ve bunlarla ilgili seçim öncesi 2024 31 Mart seçimi öncesi vermiştiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdağ, toparlayın.
Buyurun.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bunlar nedir? Kovan başı 100-150 lira gibi bir para veriliyordu. Bugün, bu sefer bunu vermediniz ve 2 defa konuştum ve geçen hafta bu arıcılara, bu 100 bin kişiye bir mesaj geldi Tarım ve Orman Bakanlığından: "Bugün saat 18.00'den sonra hesabınıza bu paralar yatacak." denilerek.
Demek ki demokrasilerde muhalefet önemlidir, demokrasilerde muhalefet demokrasiyi anlamlı kılar. Aksi takdirde... İktidar hemen hemen her rejimde vardır, sadece muhalefet demokratik rejimlerde vardır. Bizim konuşmamızdan, zaman zaman eleştirilerimizden, aşırıya kaçan eleştirilerimizden de rahatsızlık duymamalı iktidar çünkü neden? Bizim konuştuklarımızdan da "Bazıları doğru olabilir." diyerek bunu da gündeme getirmekte fayda var.
Bir diğer husus da şu an Türkiye'deki kamu işçileri, tam 636 bin kişi sözleşme bekliyor. Nedir bu sözleşme? Bir yanda işveren sendikası, bir yanda işçi sendikaları ama mağdur olan ise 636 bin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Son kez, efendim, istirham edeyim.
BAŞKAN - Tamamlayın.
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Ve bu işçiler tam beş aydır bu sözleşmeyi bekliyorlar. Eğer bu sözleşmedeki zamlar gelirse, önlerine zam gelirse -geriye dönük işlemiş olsa bile- bu ay 150 bin lira alsalar, o beş ayı 30'ar bin liradan kabul etmiş olsak ama beş ay önceki 30 bin lira ile beş ay sonraki 30 bin lira bir değildir. O nedenle, ben burada bir yandan sendikaları göreve davet ediyorum, bir yandan işveren sendikalarını davet ediyorum, 636 bin kişi daha fazla mağdur olmamalıdır. Sayın Cumhurbaşkanı da burada hakemlik yapmamalıdır. Grev haklarını kullanmaları noktasında çaba sarf etmemiz lazım.
Diğer bir taraftan da Patnos'ta veyahut da Altındağ'da veya Çiğli'de, çeşitli yerlerde belediye başkanları işçilerin işlerine son veriyorlar. Birkaç defa söyledim, ne olur, Allah aşkına, gelin -kanun teklifleri verdik biz ama gündeme getirmeyeceksiniz- siz bir kanun teklifi verin ve böyle olmaz, belediye başkanlarının iki dudağının arasında "Seni işe aldım." iki dudağının arasında "Seni işten attım."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) - Aynı partiden bile olsa bunlara zulmediliyor. O nedenle, bu konuda hassasiyet göstermekte fayda vardır diyor, Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.