Konu: | Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 86 |
Tarih: | 13.05.2025 |
DEM PARTİ GRUBU ADINA OSMAN CENGİZ ÇANDAR (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; geçen hafta buradan bir torba yasa geçti. Bu hafta yine torba yasa var, tıpkı geçen haftadaki gibi bir sürü maddesi Anayasa Mahkemesinden geri dönmüş durumda. Bu sefer, KHK ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle ilgili 19 maddenin 13'ü dönmüş Anayasa Mahkemesinden. Haftaya yine gelecek, Plan ve Bütçe Komisyonu çalışıyor ve bir hesaba göre takriben 3 torba yasada 100 adet madde Anayasa Mahkemesinden gelip bizi burada "Hadi, bir daha çıkaralım." diye işgal edecek yani Türkiye Büyük Millet Meclisi zaman tüketiyor. Türkiye Büyük Millet Meclisinin asıl mesaisi, 12 Mayıstan, dün itibarıyla geldiğimiz noktadan itibaren başlamalı çünkü barış ortamının yerleşmesi için, demokratik zemine oturması için. Dün kırk yıllık, cumhuriyet tarihimizin en uzun, en yaygın, en kapsamlı şiddet ortamına nokta konuldu; çok büyük anlamı, çok büyük değeri, çok büyük önemi olan tarihî bir gelişme gerçekleşti. Bu tarihî gelişme Abdullah Öcalan'ın sürece dâhil olması ve 27 Şubat tarihinde yaptığı barış ve demokratik toplum çağrısı sayesinde gerçekleşti. Ondan önce, 22 Ekimde Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli dün varılan noktayı talep eden bir çağrıyı Abdullah Öcalan'a yapmıştı; hemen ertesi gün, 23 Ekim itibarıyla da DEM PARTİ Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan İmralı Adası'na gidip görüşme yapmış ve Abdullah Öcalan kendisinin şiddet ortamını siyaset ve hukuk zeminine çekmeye hazır olduğunu ifade etmişti, nitekim o durum gerçekleşti. Bu gelişmeyi ifade ettiğimiz anda bu barış ortamına büyük damgasını vurmuş olan sevgili arkadaşımız, yoldaşımız, çok yakın tarihte kaybettiğimiz Sırrı Süreyya Önder'i de bir kez daha minnetle ve rahmetle anmamız gerekiyor. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Aynı şekilde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 10 Nisan tarihinde bu sürece sahip çıkmasaydı bu tarihî önemdeki gelişme gerçekleşmez, mümkün olmazdı. Bu tarihî gelişme Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan, Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı Özgür Özel ve tabii ki tüm muhalefet partilerinin genel başkanlarının destekleri sayesinde mümkün olmuştur ve açık söyleyelim, bu süreç Devlet Bahçeli'nin güvencesi olmadan, âdeta Devlet Bahçeli'nin bir emniyet supabı gibi katkı sağlaması söz konusu olmadan gerçekleşemezdi. Sayın Bahçeli dün gelinen noktayı şöyle isabetle değerlendirdi: "Kim ne derse desin, statükocu ve ezbere dayalı marjinal iddialara kimler bel bağlarsa bağlasın, terörsüz Türkiye'nin meşalesi yakılmıştır." dedi ve ilave etti: "Bugün kazanan barış ve kardeşliktir, bugün kazanan siyaset ve demokrasidir." Şimdi, bu durumun geri dönülmez bir gerçeklik hâline getirilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisi barış ve çözüm sürecine el atmalıdır. Nitekim Özgür Özel gayet doğru bir şekilde "Hiç kimse dışlanmadan bu iş yürütülmeli, bunun yeri Meclistir." dedi, "Komisyon kurulmalı, toplumsal mutabakat aranmalı çünkü bunun yeri Meclistir." diye de ekledi.
Vardığımız bu heyecan verici tarihî aşamada geçmiş acıların esiri olmayalım; Türkler ve Kürtler sırtımızı barışa dayayalım ve demokratik Türkiye için yol alalım, bu dönemde kullandığımız dile çok dikkat edelim. Geçmiş acıların esiri olmayalım ama o acılar bize yol göstersin. Kırk yıldır on binlerce canımızı toprağa bıraktık, onların arasında simge isimler var. Örneğin 2017 yılında 22 yaşında Kozluk'ta toprağa düşen Şenay Aybüke Yalçın, Aybüke Öğretmen. Aybüke Öğretmeni içimiz burkularak her zaman rahmetle anacağız. Aybüke öğretmenleri bir daha o yaşta toprağa vermemek için onları, o ismi unutmayacağız. Yine, 2015 yılında Şırnak'ta cenazesi yedi gün sokakta kalan 11 çocuk annesi Taybet İnan'ı da unutmayalım; Taybet anayı unutmayalım bir daha öyle bir vahşet yaşanmasın diye. Keza, 2019 yılında gencecik yaşında Derik'te toprağa verdiğimiz, toprağa düşen Uğurcan Dindar'ı da unutmayalım; babası bir milletvekili arkadaşımız, burada, bu sıralarda oturuyor, 28'inci Dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisinde barış mücadelesi veriyor. Onunla aynı konumda, ona benzer konumda bir grup milletvekili daha var, geçen dönemde de vardı. Aynı konularda yine unutmayacağımız simge isimlerden birisi Eren Bülbül; 15 yaşında, 2017 yılında Trabzon kırsalında toprağa düşen, birçoğunuzun gayet iyi bildiği Eren Bülbül'ü de unutmayacağız. Bakın, Eren Bülbül'ün annesi PKK'nin dünkü fesih ve silahlara son verme kararı için ne diyor? "Bir daha Erenler şehit olmayacaksa, anneler ağlamayacaksa onay veririm." diyor. Eren Bülbül'ün annesi diyor bunları ve hepimize bu sözlerle aslında büyük bir ders veriyor. Aynı şekilde, barış annesi Tenzile Baydar şöyle diyor: "Kırk beş senedir biz bu zamanı bekliyorduk. Sayın Öcalan bu müjdeyi bize verdi, biz de Sayın Öcalan'a söz veriyoruz, her şeye varız barış için. Sayın Erdoğan ve Bahçeli de elini uzattı, onlara da teşekkür ediyoruz. Artık bir anne olarak evlatlarımızı torbalara, kartonlara koyup kucağımıza almak istemiyoruz. Asker annelerine de sesleniyoruz. Biz hepimiz anneyiz, gerilla annesi annedir, polis annesi yine annedir, acı çeken annedir. Bütün annelere sesleniyoruz, yalnızca Kürt annelerine değil. Artık toprağın altını doldurduk. Asker anneleri gelsinler elimizi tutsunlar, el ele, omuz omuza bu süreci yürütelim." Ve şöyle bitiriyor: "Ben Sayın Bahçeli'ye çok teşekkür ediyorum. Sayın Cumhurbaşkanı barış annelerinin sesini duysun." Ve ben de bu kürsüden, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden 13 Mayıs 2025 günü şunu söylüyorum: Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli, Özgür Özel, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu, Abdullah Öcalan ve daha niceleri...
AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Ne güzel(!)
OSMAN CENGİZ ÇANDAR (Devamla) - ...bu barış ve demokrasi yürüyüşünde saf tutan, buna katkıda bulunan isimleri tarih hayırla yâd edecektir.
Teşekkür ediyorum. (DEM PARTİ sıralarından alkışlar)