GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:86
Tarih:13.05.2025

CHP GRUBU ADINA VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin en başında söylüyorum: Terörün son bulmasını destekliyoruz, ülkemizde toplumsal barışın sağlanmasını sonuna kadar savunduğumuzu ifade etmek istiyorum ancak geçmişte yapılan hatalardan da ders çıkarmak gerekiyor çünkü yapılan hatalar ülkenin onlarca yılına mal olurken yüzlerce de şehit verdik.

Bakın, değerli arkadaşlar, 2012'nin 28 Aralığında, bir akşam dönemin Başbakanı kalktı, "Biz Öcalan'la, daha doğrusu İmralı'yla görüşüyoruz." dedi ve bir süreç başladı. Ardından bizim partimiz, 4 Ocak günü, 4 Ocak 2013 günü "Size kredi veriyoruz." dedi, "Bizim krediye falan ihtiyacımız yok." denildi ve şartlarımızı sunduk. O gün hangi şartları savunuyorsak bugün de aynı şartları savunmaya devam ediyoruz. Bu sorun Türkiye Büyük Millet Meclisinde çözülmeli, şeffaf olmalı, şehit ve gazi yakınlarının kabul etmediği şartlar asla kabul edilmemeli. Değerli arkadaşlar, ancak maalesef, o günkü bu süreç, 2012 yılı sonunda başlayıp 2015 yılının ortasında sonlandırılan süreç gizli kapılar ardında yapıldı. MHP itiraz etti, hemen suçlandı; MHP'ye AK PARTİ o zaman "Siz kandan besleniyorsunuz." dedi, Cumhuriyet Halk Partisine edilmeyen hakaret kalmadı. Bir masa kuruldu, Dolmabahçe masası arkadaşlar. Bakın, Dolmabahçe masası bu. Bu Dolmabahçe masasında oturanlar -Allah rahmet eylesin- Sırrı Süreyya Önder, İdris Baluken uzunca yıllar cezaevinde çürütülmeye mahkûm edildi. O gün Kandil'de, İmralı'da görüşme yapan HDP'li siyasetçilerin hepsi cezaevine atıldı masa devrilince. Masa niye devrildi? Çünkü o zamanki süreç AKP'nin iktidarını sürdürmeye yönelik bir süreçti. Baktılar ki 2013 yılının Mart ayında oylar düşüyor, oylar düşünce masa devrildi. Ne dedi Reis? "Benim olurum yok." Ya, Allah aşkına, bu masada oturan Sayın Efkan Ala, Sayın Yalçın Akdoğan, Sayın Mahir Ünal Recep Tayyip Erdoğan'dan habersiz bir yere gider mi, bir yere gidebilir mi? (CHP sıralarından "Haşa!" sesleri) Dolayısıyla aslında talimatı o verdi ama süreç kendi lehine işlemeyince masayı devirdi arkadaşlar. Ama bedelini sadece AK PARTİ ödemedi; hatırlayın o dönem hendekleri, verilen şehitleri, Şırnak'ı hatırlayın, Cizre'yi hatırlayın. Yüzlerce insan öldürüldü -arkadaşlar, hafızanız, belki unutulmuş olabilir- yüzlerce insan şehit oldu. Değerli arkadaşlar, o nedenle bu sürecin çok samimi bir şekilde yürütülmesi lazım. Bu iş Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, hiçbir siyasi parti dışlanmadan, tüm siyasi partilerin iş birliğiyle, şeffaf, samimi bir anlayışla -bu sorun- kökten çözülebilir ancak. Bu, bir kişinin özgürlüğü, bir kişinin koltuğu için, bir ittifakın iktidarını sürdürmesi için yapılamaz; eğer böyle bir şey yapılırsa bunun karşısında olacağımızı ifade etmek istiyorum. Toplumun tüm kesimlerini kapsayan ve Türkiye'ye gerçek anlamda barışın geleceği bir sürecin yürütülmesi gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanı diyor ki: "İç cepheyi tahkim edeceğiz." "İç cephe" dediğiniz kim Allah aşkına? Yine, diyor ki: "Türkiye'nin kutuplaşmaya değil kucaklaşmaya ihtiyacı var." Çok doğru söylüyor. Değerli arkadaşlar, iç cephe Cumhur İttifakı dışındaki kesimler mi yoksa sadece PKK mı? Bir taraftan "İç cepheyi tahkim edeceğiz." diyorsunuz, diğer taraftan 19 Mart darbesinin planlayıcısı, yürütücüsü oluyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, PKK'yla barış yaparken CHP'ye savaş açtınız; Öcalan'la barışıyorsunuz, İmamoğlu'yla savaşıyorsunuz. Kandil'le barış, Ümit Özdağ'la savaş; PKK'yla barış, Gezi tutsaklarıyla savaş. Bir taraftan Esila'ya, üniversite öğrencilerine savaş açarken diğer taraftan PKK'yla barış yapıyorsunuz. Değerli milletvekilleri, Avrupa'daki KCK yöneticisi Remzi Kartal'la barış görüşmeleri yürütülüyor, her kademesinden haberi var; diğer taraftan, 2015 yılında o çözüm süreci sürerken Ahmet Özer'in Remzi Kartal'la ilgili telefon görüşmesinden dolayı Ahmet Özer'i cezaevine atıyorsunuz. Değerli arkadaşlar, Kandil'e teşekkür edip Öcalan'a şükranlarınızı sunarken Şişli Belediye Başkanı Emrah Şahan'a savaş açıyorsunuz. "Umut hakkı olsun, Öcalan Meclise gelsin konuşsun." diyorsunuz, belediyelerimize HDK'dan terör soruşturması açıyorsunuz. Hatta tek günahı Kürt olmak olan belediye meclisi üyelerimizin hepsini cezaevine atıyorsunuz. Arkadaşlar, bu olmaz, olmaz; bu samimi olmaz, bu doğru olmaz. Bakın arkadaşlar, böyle ne barış olur ne huzur olur. Barış gelecekse memlekete önce adaletin gelmesi lazım. (CHP sıralarından alkışlar)

Kent uzlaşısı -DEM'in deyimiyle diyorum- HDK soruşturması nedir değerli arkadaşlar? Bakın, bilmiyor olabilirsiniz; güya "Azad Barış" isimli DEM yöneticisine kent uzlaşısı talimatını Kandil vermiş. Ee? Şimdi Kandil'le görüşüyorsunuz, Kandil'e öpücük yolluyorsunuz, ne olacak bu iş? HDK'den cezaevinde olan belediye meclis üyeleri ne olacak, belediye başkanları ne olacak arkadaşlar? Türkiye'nin en önemli düşün insanlarından, yakından çalıştığım Mehmet Ali Çalışkan'ı -elinde kaleminden başka hiçbir silahı yok- "terörist" diye cezaevine yolluyorsunuz, öte yandan, İPA'nın başında bulunan çok önemli bir bürokrat Buğra Gökçe'yi cezalandırıyorsunuz; diğer taraftan PKK militanlarını serbest bırakmayı tartışıyorsunuz. İş adamlarını tehdit ediyorsunuz değerli arkadaşlar, Türkiye'nin önemli iş adamlarını tutukluyorsunuz. Önemli, sizin de yakından tanıdığınız iş adamlarını tehdit ederek tutukluyorsunuz. İki yüz yıllık mallarına çöküyorsunuz, iki yüz yıllık; ata, dede, baba mallarına çöküyorsunuz. Değerli arkadaşlar, CHP'yle çalışan, CHP belediyelerine iş yapan iş adamlarının listesini çıkarıyorsunuz, tehdit ediyorsunuz, "Ya itirafçı olur şikâyet edersin ya da cezaevine atarım." diyorsunuz. Yapıyor musunuz? Vallahi yapıyorsunuz. Sonra, İstanbul'daki önemli bir iş adamına 3 kez ifade değiştirtiyorsunuz. Arkadaşlar, bunun ne hakla ne hukukla ne vicdanla alakası yok, bunun ahlakla da alakası yok; bakın, ahlakla da alakası yok! (CHP sıralarından alkışlar) Arka kapıdan, kötülük ederek, ahlaksızlık ederek, insanları çoluğuyla çocuğuyla tehdit ederek savaşta bile böyle bir kumpas kurulmaz; düşman düşmana yapmaz değerli arkadaşlar.

HDK'den bir torbaya bindirmişler, Pınar Aydınlar; rahmetli Sırrı Süreyya Önder'le beraber 2014'te eş başkan adayı Büyükşehire; bugün bırakıldı. Kardeşim, Emek Partisinin eski Genel Başkanı Ercüment Akdeniz'in suçu ne? HDK'li de değil. HDK'de ne yapılmış? Bir çağrı yapılmış; gitmiş, konuşmuşlar. Ne konuşmuşlar, silah mı konuşmuşlar, ne konuşmuşlar? Barış konuşmuşlar. Değerli arkadaşlar, Emek Partisinin il başkanı cezaevinde yatıyor hâlâ, gazeteciler hâlâ cezaevinde yatıyor. Arkadaşlar, barış olsun, evet; huzur olsun, evet. Ancak barış olacaksa, huzur olacaksa adaletle olur, yargı bağımsızlığıyla olur; adaletin olmadığı yerde ne barış olur ne huzur olur. Değerli arkadaşlar, lütfen, bu süreci siyasi çıkarlarınız için değil, ülkede yaşayan 86 milyon insan için kullanın.

Dün açıklama okundu değerli arkadaşlar; Lozan'la ilgili, cumhuriyetle ilgili... Değerli arkadaşlar -AK PARTİ'lilere söylüyorum- biz biliyoruz ki bir müzakere yürütülüyor, çıkan metinler bu müzakerenin bir tarafı olan AKP'nin de imzası ve onayıyla çıkıyor; örgütün kongresinde çıkan metinde AKP'nin de onayı var, imzası var. Bizim muhatabımız tabii ki AKP'dir, bizim muhatabımız sizsiniz. Şimdi size soruyorum değerli arkadaşlar: Cumhuriyetin kurucu anlaşması olan Lozan'a karşı mısınız, değil misiniz? Bir daha soruyorum: Lozan'a karşı mısınız, değil misiniz? (CHP sıralarından alkışlar) Çıkın, bu kürsüden ya Grup Başkan Vekiliniz ya da biraz sonra benden sonra konuşacak arkadaşınız cevap versin; Lozan'a karşı mısınız, değil misiniz değerli arkadaşlar?

Şimdi, değerli arkadaşlar, gelelim 19 Mart darbe sürecine. Bu süreçte tüm darbenin dinamikleri işletilmiştir. Esenyurt Belediyemize HDK soruşturması kapsamında kayyum atanmasıyla başlayan süreç Beşiktaş, Beykoz, Şişli, Beylikdüzü Belediye Başkanlarının tutuklanmasıyla devam etmektedir. İstanbul'da 3 kez sizi eze eze yenen İstanbul'un Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu cezaevine atılmıştır değerli arkadaşlar. Ekrem İmamoğlu'nun suçu var mı? Var. Ben buradan itiraf ediyorum arkadaşlar Ekrem İmamoğlu'nun suçunu: Ekrem İmamoğlu tüm anketlerde AKP'nin hangi adayı olursa olsun yeniyor; tek suçu anketlerde önde çıkmak, başka bir suçu yok, Ekrem İmamoğlu'nun başka bir suçu da yok, günahı da yok, ahlaksızlığı da yok. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bakın, bu açık bir darbedir. Darbenin iş birlikçisi geçtiğimiz günlerde Twitter yasağıyla ortaya çıktı ki okyanus ötesiyle yapılmıştır. Hiçbir darbede olmadığı kadar ahlaksızlık, kirli bir süreç yürütülmüştür, hiçbir darbede olmadığı kadar. Bakın, değerli arkadaşlar, 15 Temmuz darbe girişimi yaşandı, Meclis bombalandı, darbeciler insanları katlettiler ama hiç kimse kimsenin namusuna laf söylemedi değerli arkadaşlar, hiç kimse kimsenin namusuna hayasızca iftira etmedi. Bu darbe sürecinin bir siyasi ayağı var, siyasi ayağı kim değerli arkadaşlar? Bingo, bildiniz; AK PARTİ, siyasi ayağı burası. Mali ayağı da var arkadaşlar, bir de medya ayağı var. Bakın, Sayın Grup Başkan Vekilimiz Sayın Gökhan Günaydın çok iyi hatırlar, 2009-2010'da başlayan bir süreç vardı, hatırlar mısınız bilmiyorum; Balyoz, Ergenekon. Bu kürsüye geliyorduk "Bu, siyasi davadır." diyorduk, AK PARTİ'nin sözcüleri "Hayır, bu darbe değil." diyordu. O gün de medya düzeni vardı, ayrı bir medya düzeni. Bakın, değerli arkadaşlar, o günlerde önceden manşetler atılıyordu. Ne deniyordu? "Fatih Camii bombalanacak." Ne deniyordu? "Darbe için cunta kurdular." Bakın, burası Türk Silahlı Kuvvetlerinin komuta kademesi. Sonra ne oluyordu? Birkaç ay sonra operasyonlar oluyordu. Ya, insanın aklı almıyordu, öyle bir medya düzeni hâkimdi ki Türkiye'de, akşam televizyon izliyorsun, koca koca adamlar, koca koca profesörler Fatih Camii'nin bombalanacağını, Yunanistan'a savaş açılacağını falan söylüyorlardı ve maalesef, üzülerek söylüyorum, bir kısmı inanmıştı. Arkadaşlar, şimdi Zaman'ın yerini, Taraf'ın yerini kim aldı, biliyor musunuz? İsimleri değişti, Zaman ve Taraf'ın yerini kim aldı? Sabah aldı, Yeni Şafak aldı. Değerli arkadaşlar, 25 Şubat 2025'te ne demiş Sabah? "ÖSYM'den habersiz üniversite kıyağı." Ardından ne oldu 18 Martta? Darbe yaptınız. Hepinizin vicdanına havale ediyorum, hepinizin. Ya, arkadaşlar, öyle bir yol açıyorsunuz ki. Sabah manşetinden "Haddini bil Ekrem, yoksa bildirirler." Ekrem haddini bildi mi? Bilmedi. Ekrem İmamoğlu bu yaptığınız kötülüklerin, ahlaksızlıkların şantajın, pisliklerin karşısında eğilir mi ya? (CHP sıralarından alkışlar) Ekrem İmamoğlu Cumhuriyet Halk Partisinin üyesi. Ekrem İmamoğlu'nun üyesi olduğu partinin Genel Başkanı idamla yargılanmış, idamla ilgili fetva düzenlemişler, korkar mı Ekrem İmamoğlu? (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bakın "Ekrem İmamoğlu'nun diploması hukuksuz." dediniz. Ya, adamın suçu, günahı ne? Üniversite öğrencisi, İstanbul Üniversitesi bir ilana çıkıyor, o ilana başvuruyor, Üniversite kabul ediyor. İstanbul Üniversitesinin Dekanlığı diplomayı iptal edemiyor. Kim ediyor? İstanbul Üniversitesi. Yetkisi var mı? Yok. Peki, ben size bir şey söyleyeyim, yol açtınız -ben kimsenin çoluğuyla çocuğuyla uğraşmam- Sayın Hulusi Akar'ın kızı ne mezunu? Biyoloji mezunu. Biyolojiden giriyor nereden çıkıyor? Tıptan çıkıyor, tıp fakültesi. Arkadaşlar, bu yol açılır mi ya, bu yol açılır mı! Bakın, açık bir kumpas var değerli arkadaşlar. Bakın, medya ayağını gösterdim ben size.

GÖKHAN GÜNAYDIN (İstanbul) - Makedonya'daki üniversitelere bakacağız.

VELİ AĞBABA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, dün, sizin ittifak kurduğunuz o günkü ortaklarınızın silahla yapamadığını medya iş birliğiyle yaptı, medya iş birliğiyle. Bakın, medyayı bir silah gibi kullandı. Ne yapıldı? Türk Silahlı Kuvvetlerine operasyon yapılarak Türk Silahlı Kuvvetleri âdeta çökertildi. Düşmanın düşmana yapmadığını, Yunanistan'ın Türkiye'ye savaşta yapamadığını medya eliyle bir ittifakla yaptınız değerli arkadaşlar. Aynı şey devam ediyor, bakın, her şey aynı; o günün muhabiri kimdi, bavulcusu kimdi? Hatırlayın, ismi değişti. Şimdi kim? Küçük'ü var, ROK'u var, bilmem kimi var. Aynı kadro arkadaşlar, aynı kadro devam ediyor. Darbede, kumpasta değişmeyen birkaç şey var. Değerli arkadaşlar, biri ne? Siyaset aynı, bakın, aynı siyaset var. O Balyoz ile Ergenekon'daki siyasetle bugünkü siyasetin hiçbir farkı yok; aynı kumpas, aynı şantaj, aynı işler. Peki, değerli arkadaşlar, uygulamada bir şey daha değişmiyor. Ne o? Gizli tanık, gizli tanık. Bakın arkadaşlar, bir ülkenin genelkurmay başkanını terör örgütü lideri olarak yargıladınız, ağırlaştırılmış müebbet hapis verdiniz. Ağırlaştırılmış müebbet hapis ne demek biliyor musun? İdam verdiniz, idam. Neye dayanarak verdiniz? Bir PKK hükümlüsü gizli tanığın ifadesiyle İlker Başbuğ'u terör örgütü yöneticisi yaptınız. Kaldı mı? Hayır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin ana kademesi; Jandarma Komutanı, Deniz Kuvvetleri Komutanı, Kara Kuvvetleri Komutanı, Hava Kuvvetleri Komutanı, hepsi Silivri'de yatıyordu, bugün Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarının yattığı gibi. Yani Türk Silahlı Kuvvetlerini mahkeme kararıyla terör örgütü olarak ilan ettiniz değerli arkadaşlar. Gizli tanıkların ismi farklı, şimdi de "meşe" "ladin" "çınar" yani arkadaşlar, dediler ki: "Turp çıkacak, birbirinizin yüzüne bakamayacaksınız." Kaç gün geçti? Elli küsuru aşkın gün geçti arkadaşlar, hiç utanacağımız bir şey yok, hiç utanacağımız bir şey yok. Allah'a şükürler olsun, ne Ekrem İmamoğlu'nun ne arkadaşlarının dosyasından hiçbir şey çıkmadı; bir tane "tape" yok, bir tane görüntü yok, bir tane belge yok. Ne var? İftira var. Neydi? Gizli tanık vardı. Bir de ne var arkadaşlar, ne yarattınız? İftira, iftiracı tanıklar, iftiracı. Kiminle? Kimini zorlayarak, kimine "İş vereceğim." diyerek, kimine vaatlerde bulunarak, kimini çocuğuyla tehdit ederek iftiracı tanık yarattınız.

Değerli arkadaşlar, bakın, bu ülkede yaşayan hiç kimsenin can, mal ve namus güvenliği yoktur. Mala çöktünüz arkadaşlar, kimin mal güvenliği var; hanginizin var, hangimizin var? Yarın hangimize çökmeyebilirler? "Çökmezler." diyebilir misiniz? Adamın iki yüz yıllık tapusuna çöktünüz; değerli arkadaşlar, diplomasına çöktünüz. Bakın, namus güvenliğimiz yok. Yarın birinizin nikâh cüzdanı iptal, "Kabul etmiyorum." diyebilir. Daha aşırı bir şey söylüyorum, daha aşırı; bakın arkadaşlar, yakında bu Ekrem İmamoğlu var ya, Ekrem İmamoğlu'nun doğum belgesini iptal edebilirsiniz; "Doğmadı." dersiniz, "Hiç yaşamadı." dersiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

Arkadaşlar, yarının iktidarlarına yeni yollar açtığınızın farkında mısınız, size soruyorum. Bakın, biraz sizi vicdana davet ediyorum. Arkadaşlar, bu kötülüğü sadece Ekrem İmamoğlu'na yapmadınız, kendinize yaptınız. Hukuk hiç kimse için güvenilir değil, artık sizin için de hukuk güvenilir değil. Yarın bir savcı çıksa Hulusi Akar'ın kızının diplomasını iptal etse ne diyeceksiniz? Ya da yarın bir AK PARTİ'li namuslu bir iş adamının malına çökseler ne diyeceksiniz arkadaşlar, ne diyeceksiniz?

Değerli arkadaşlar, hukuku öngörülemez hâle getirdiniz. Ben yarın için sizin için de öngörülemez hâlde bir hukuk düzeni oluşturduğunuzu söylemek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bakın, Türkiye'de bir ikili hukuk sistemi oluşturdunuz. Bir düşman hukuku var bir de sizin için geçerli olan hukuk var. Ne dediniz Ekrem İmamoğlu'yla ilgili? Dediniz ki "Suç örgütü kurdu." Kanıtlara bakıyorsunuz, soyut kanıtlar, tamamen soyut kanıtlar. Bakın, "İBB'de 560 milyar yolsuzluk yapıldı." dediniz, İBB'nin altı yıllık toplam bütçesi 497 milyar. Yalan söyleyin de biraz ölçülü söyleyin. Ne dediniz? "Ekrem İmamoğlu -'drone' uçurdunuz, 'drone'- büyük bir villada yaşıyor." Villa kimin çıktı biliyor musunuz arkadaşlar? İBB'nin çıktı, İBB'nin. Dediniz ki "Pandemide 1.388 hayali konser yapıldı." Sadece 3 konser yapılmış; 5.535 sanatçıya Ankara Belediyesinin, Mersin Belediyesinin, Adana Belediyesinin yapmış olduğu yardımı yapmışız. "Reform Enstitüsü Başkanı Mehmet Ali Çalışkan Azad Barış'la görüştü." dediniz, kent uzlaşısı suç sayıldı; siz Öcalan'la görüştünüz. Ekrem Bey'in Özel Kalem Müdürüne "İkinci el arabasını aldığınız kişi 2022'de niye yurt dışına çıktı?" dediniz, kadıncağız arabayı 2023'te almış.

Değerli arkadaşlar, bunlar soyut, bakın, soyut. Bakın, size somut deliller... Eğer bundan tutuklama oluyorsa, bu anlattıklarımın idam edilmesi lazım, idam. Hatırlarsınız herhâlde, Rıza Sarraf olayını, Bakanları; elbise kılıflarındaki paraları, ayakkabı kutusundaki paraları hatırlarsınız. Daha hiç uzağa gitmeyin; daha geçen dönem sizinle aynı sıralarda oturan bir milletvekilinin boşanma davasında kocasından 2,5 milyon dolar aldığını; 4,5 milyon dolarlık yata bindiğini, bakır madenleri olduğunu söylesem ne yaparsınız? Bakın, Ekrem İmamoğlu'nun mal varlığının tamamı beyanında var, mal varlığında artış yok. Arkadaş, bakın, eğer bunlardan dolayı Ekrem İmamoğlu'nu altmış gündür cezaevinde tutuyorsanız sizinkilerin idam edilmesi lazım, idam edilmesi lazım. (CHP sıralarından alkışlar) Ya, bakın, 700 milyon dolar verdiğiniz Demirören, değerli arkadaşlar, milyon dolarlık anlaşmayla -SPK diye bir şey duydunuz mu, SPK- bakın, Türkiye'nin en güvenli kurumu SPK'yi kendi yandaşlarınıza peşkeş çektiniz.

Değerli arkadaşlar, bir başka konu: Bakın, Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, arkadaşlar; Ekrem İmamoğlu ve arkadaşları cezaevinde, bazen denk geliyor, TRT'yi izliyorlar. Arkadaşlar, bu Ekrem İmamoğlu hakkında iddianame var mı? Yok. Bakın, arkadaşlar, bu ne? Bu kim biliyor musunuz? Burada ne yazıyor? "TRT Haber" yazıyor. Bakın, arkadaşlar, çıkar amaçlı suç örgütü, piyon kişiler, ne bileyim, ihaleye fesat karıştırma, onlarca iddiayı TRT Haber sabah akşam gündeme getiriyor. Kim, neredeyken? Adam cezaevinde. İddianame yok, hakkında iddianame yok, bir ceza yok değerli arkadaşlar. Ya, buradan açıkça söyleyeyim: Bunu yapanlarda ahlak var mı, namus var mı, şeref var mı? Ar var mı bunlarda? Bunlarda ne namus var, ne şeref var, ne ırz var! (CHP sıralarından alkışlar) Bunlarda haysiyet yok, haysiyet yok bunu yapanlarda! Suç varsa kardeşim, gelir yargılanır, cezasını alır. Buradan söylüyorum, hodri meydan; yüreğiniz yetiyorsa, o TRT'yi yönetenlerde ar, namus, şeref, haysiyet varsa çıksınlar bu duruşmaları canlı yayınlasınlar! Hodri meydan! (CHP sıralarından alkışlar) Hanya'yı Konya'yı görsünler! Kim hırsız, kim doğru, kim dürüst herkes görsün değerli arkadaşlar.

VELİ AĞBABA (Devamla) - Bakın, yüreğimiz yanıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

VELİ AĞBABA (Devamla) - Sayın Başkanım, bu, yarın herkesin başına gelebilir. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanına, 3 kez seçim kazanmış Belediye Başkanına, dünyanın gözü önünde yaşayan Belediye Başkanına, akşama kadar arkasında yüz tane kamera olan Belediye Başkanına bu ahlaksızlık, bu namussuzluk yapılıyorsa herkese yapılabilir; kimse koruma altında değil bugünden sonra.

Teşekkür ederim Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)